* Bu yazı,Genç Gelişim Dergisi-Aralık 2007 sayısında yayınlanmıştır.
"Nefes alışın şartı nefes vermektir...Ve nefes vermenin şartıda nefes almaktır... Yani bir sıkışmanın şartı açılmaktır... Göze karanlık sunulur sunulamaz aydınlığı ister... Karşısına aydınlık çıkarılınca karanlığı arar.. Hayatın ölümsüz formülü burda kendini gösterir..." Goethe
Sakin olmaya çalışıyorum.. Ne zaman kontrolüm dışında bir şey gelisse, kalbim pıt pıt hızlı atmaya başlasa... Derin ve daha derin nefesler alıyorum.. Kocaman bir zamana yayıyorum nefesimi.. 3 boyutlu dünyayı içime çekiyorum önce, dolaşıyor ciğerlerimde, veriyorum sonra, tüm hızlı birikmiş nefeslerimi yavaşça, bir nefesle..
Günde ortalama yirmiüçbin kez yapıyorum bunu ben, her insan ortalama böyle bir rakama ulaşırmış çünkü günde... Biriktirmeye başlamalı nefesleri.... Nefesle başlayan bir hayat, ve emaneti teslim alınan son bir nefesle bitmeden önce... Kalbimizin çarptığı, nefes aldığımız her an, umutla, aşkla, mutlulukla dolu bir hayat yaşarken ve bazen unutuyoruz ya şükretmeyi; aldığımız, alabildiğimiz her nefese...Ve o nefeste, aslında binlerce sır saklıdır.. Bize verildiği an’dan itibaren ve bizden alınacak zamana kadar bir ömür taşıdığımız...
Nefesimizi kontrol ettiğimizde, kalp atışlarımızı da kontrol ediyoruz.. Tıbba göre, İnsan kalbinin bir yaşam içinde atma sayısı ortalama olarak yedi milyarmış. Yani yedi milyar atış tamamlandığında fizik bedenimizin ömrü bitiyormuş. Yaşamı uzun tutmanın sırrı da işte burada ortaya çıkıyor. Uzun yaşamamız için kalbin atış sayısını yavaşlatmamız gerekiyor. Kalbimiz hızlı attığı zamanlar yaşamımızın süresinden çalıyoruz belki de.. Ve ne zaman nefes alışlarımız hızlansa, kalbimiz atmaya başlıyor hızla, hızlı.. Kalbimizi yavaş attırabilmek ya da kalbi yavaşlatmak için, zihni sessiz ve sakin duruma getirebilmek gerekiyor. İşte bu noktada nefes’in önemi çok daha anlam kazanıyor. Kalbimiz hızlı attığında, nefes alış veriş tempomuzu kalbimizin atmasını istediğimiz bir ritimde devam ettirmeli... Bir süre sonra kalp ve nefes ritimlerinin senkronize olmalı ve dolayısıyla kalp ritim hızının, nefes ritmimizin hızına düşmesini sağlamakta aslında elimizde...
Nefes, içinde kocaman bir sır saklarken bizi yaşatan ve bize verilmiş olan, bir de anahtarı veriyor yaşamı uzun kılmanın... Ama hayata dair de en anlamlı olan mesajı da içinde barındırıyor. Nefes aldığın sürece yaşarsın ve tabi verebildiğin sürece... Hayatta da, aldığın kadar- verdiğin sürece varsın...Beslediğin kadar da , katabildiğin ile....
Her nefeste istemsiz çıkardığımız “ h” harfi, Arapça’da Allah anlamına geldiği için, sadece nefes ile zikir eden dervişler varmış.. Ve biz her nefeste Yaradanın varlığını kalbimizden hissederiz aslında her yirmiüçbinde bir.. Ama ancak nefesimizi dinleyip, onu hissedebildiğimizde... Ve o nefestir kimseye veremediğimiz, hepimizde var olan ve hatırlatan bize dünyeviliğimizi.... Onu hatırlayanın kendine bakmaya başladığı... Karşısındakinde de var olduğunu hatırladığı... Ve bu bilinçten sonra benden çok “biz” demeye başladığı...
Günde ortalama yirmiüçbin kez yapıyorum bunu ben, her insan ortalama böyle bir rakama ulaşırmış çünkü günde... Biriktirmeye başlamalı nefesleri.... Nefesle başlayan bir hayat, ve emaneti teslim alınan son bir nefesle bitmeden önce... Kalbimizin çarptığı, nefes aldığımız her an, umutla, aşkla, mutlulukla dolu bir hayat yaşarken ve bazen unutuyoruz ya şükretmeyi; aldığımız, alabildiğimiz her nefese...Ve o nefeste, aslında binlerce sır saklıdır.. Bize verildiği an’dan itibaren ve bizden alınacak zamana kadar bir ömür taşıdığımız...
Nefesimizi kontrol ettiğimizde, kalp atışlarımızı da kontrol ediyoruz.. Tıbba göre, İnsan kalbinin bir yaşam içinde atma sayısı ortalama olarak yedi milyarmış. Yani yedi milyar atış tamamlandığında fizik bedenimizin ömrü bitiyormuş. Yaşamı uzun tutmanın sırrı da işte burada ortaya çıkıyor. Uzun yaşamamız için kalbin atış sayısını yavaşlatmamız gerekiyor. Kalbimiz hızlı attığı zamanlar yaşamımızın süresinden çalıyoruz belki de.. Ve ne zaman nefes alışlarımız hızlansa, kalbimiz atmaya başlıyor hızla, hızlı.. Kalbimizi yavaş attırabilmek ya da kalbi yavaşlatmak için, zihni sessiz ve sakin duruma getirebilmek gerekiyor. İşte bu noktada nefes’in önemi çok daha anlam kazanıyor. Kalbimiz hızlı attığında, nefes alış veriş tempomuzu kalbimizin atmasını istediğimiz bir ritimde devam ettirmeli... Bir süre sonra kalp ve nefes ritimlerinin senkronize olmalı ve dolayısıyla kalp ritim hızının, nefes ritmimizin hızına düşmesini sağlamakta aslında elimizde...
Nefes, içinde kocaman bir sır saklarken bizi yaşatan ve bize verilmiş olan, bir de anahtarı veriyor yaşamı uzun kılmanın... Ama hayata dair de en anlamlı olan mesajı da içinde barındırıyor. Nefes aldığın sürece yaşarsın ve tabi verebildiğin sürece... Hayatta da, aldığın kadar- verdiğin sürece varsın...Beslediğin kadar da , katabildiğin ile....
Her nefeste istemsiz çıkardığımız “ h” harfi, Arapça’da Allah anlamına geldiği için, sadece nefes ile zikir eden dervişler varmış.. Ve biz her nefeste Yaradanın varlığını kalbimizden hissederiz aslında her yirmiüçbinde bir.. Ama ancak nefesimizi dinleyip, onu hissedebildiğimizde... Ve o nefestir kimseye veremediğimiz, hepimizde var olan ve hatırlatan bize dünyeviliğimizi.... Onu hatırlayanın kendine bakmaya başladığı... Karşısındakinde de var olduğunu hatırladığı... Ve bu bilinçten sonra benden çok “biz” demeye başladığı...
O an’ın efendisi...”İşte yaşıyorsun,şükret” demenin en yalın yolu... Ve büyüdükçe unuttuk nefes almayı.... Tıkandık... Soluksuz kaldık bazen....Tükettik mi nefeslerimizi.......Ve içimize çekip, verdiğimizi anlamlandıramadık mı çoğu zaman... Sıkıntıdan offlarken heba mı ettik nefeslerimizi ... Başka nefeslere ihtiyaç mı duyduk yoksa soluk alabilmek için.... Karşımızdakine nefes aldırmadığımızda olmadı mı aynı havayı solurken biz...
Nefes aldığımız sürece yaşıyoruz ve tabi verebildiğimiz sürece... Hayatta da; aldığın kadar -verdiğin sürece varsın... Beslediğin kadar da, hayata katabildiğin ile.... Hayat bize bunları öğretirken, biz nefes almaya devam ediyoruz... Bazen koklar gibi maviliği, bazen öper gibi rüzgarı.... Bazen kana kana, bazen dura dura, kesik kesik... Ve bazen aldığımızla algılıyoruz hayatı, bazen de sadece verdiğimizle... Oysa hayat öğretiyor ikisinin de eşitleneceğini bize.. Nefes alıyor ve veriyoruz... Aynı eşitlikte hayat dediğimiz yaşamın eşiğinde... Ve bu sırada sır hala saklı duruyor her nefesin çekiliş ve verilişinde.....
...
Brajeshwari / 08.11.07
1 yorum:
Fatih Mika dedi ki...
Sevgili Burcu,
Yavas nefes alip, kalp atislarimizi da yavaslatarak uzun yasamaktansa; kalbimin, gogus kafesimi bir davul gibi dovmesini ve kisa yasamayi tercih ederim.
Eninde sonunda bitecek bir oyunu guzel yapan oyunun kalitesi olmali herhalde. Oyunun suresi degil.
08 Kasım 2007 Perşembe 08:16
--------
berrin açılmış dedi ki...
diyorlar ki
alacağımız nefes sayısı belirlenmiş olarak geliyormuşuz dünyaya...
08 Kasım 2007 Perşembe 11:12
----------
Nilambara dedi ki...
Sevgili Brajeshwari, harika bir konuyu harika anlatmışsın gene... ne çok şey getiridn aklıma... Yoga derslerimize başladığımızda genellikle ilk 2 dersi sadece nefese, doğru nefes alma tekniklerine ayırırdım, çünkü ne yazık ki çok büyük bir çoğunluk nefes almayı unutup yanlış nefes alıyor... ilk yapılması gereken doğru nefes tekniğine ulaşmak... Herşey bu iki nefes arasında; dünyaya gelir gelmez yaptığımız ilk iş nefes almak ve ayrılırken son yaptığımız da nefes vermek... Kaygı, tasa, endişe, korku, hırs vs tüm olumsuz duyguların gerçek kaynağı ise yanlış nefes... ne zamanki doğru ve sağlıklı nefes almaya başlıyoruz o zaman ruhsal dinginliğe ve huzura kavuşuyor, yaşamı olması gerektiği şekli ile doğru görmeye, doğru algılamaya ve doğru tepki vermeye başlıyoruz... söylenecek pek çok şey var bu konuda ama son olarak, Sanskritçe'de "So Ham" (Ben O'yum) anlamındadır ve alınan her nefes "So", verilen her nefes "Ham" sesini verir (ne hoş değil mi, her ne olursa olsun anlam aynı, öz aynı :).
Sakin, dingin bir zihin ise bu ilahi mucizenin idrakinde ve bütünlüğün, birliğin bilincindedir.
Ve senin de dediğin gibi sadece "so ham" mantrası ile meditasyon yaparak bile bu dinginliğe, bu bilince kavuşulabilir.
08 Kasım 2007 Perşembe 11:33
--------
Navanalini D D dedi ki...
Alman düşünür (psikolog)Willheim Rieich nin dediği gibi Hava maddeseldir, ama havanın içinde belirsiz maddesel olmayan birşey,bir hareket vardır diyor bir yazısında
Çok güzel bir konuya değindin sevgili Brajeshwari Yaşamın en önemli anahtarı bence nefes onun lezzetine varan lar bedenliyle, bedensiz arsındaki köprüyü keşfederler ve aslında insanın kendini keşfetmesine giden yoldur bu
navanalini
08 Kasım 2007 Perşembe 14:33
------------
Mehtap Pasin Gualano dedi ki...
Sevgili Burcu,
bu yaziyi okudum, okudum ve yeniden okudum... Biz nefese yasarken, o bir nefesi her hucrenin nasil da bekledigini bilmezken, bircok kereler degmeyecek seyler icin "offff" diye tuketirken geciyor yasam. Belki o nefeslerin sayisi biraz daha uzasin diye verilen cabalardan olusan bir yasam oldugu icin benimki, bu yazi beni cok etkiledi..
11 Kasım 2007 Pazar 09:20
Yorum Gönder