16 Ekim 2008

Döne Döne, Elmayı ye !


Sağlıklı yemek yemek, seçmekle başlar yiyeceğiniz şeyleri...Bir hamburgere asla hayır diyemem. Ama hamburger yerine artık bir çorba içiyorum, doyuyorum. Bende çikolataya bayılırım. En kriz anlarımda koca bir kare çikolatayı, gözlerimi devirerek yiyip, pişmanlık duyarım elimde kalmış boş paket kağıdına hüzünle bakarak.. Ara sıra yapıyorum bunu yine.. Çok yapmadığım için, ödül niyetine keyif alıyorum almasına ama, tatlı yerine bir elma yemek beni dindiriyor artık "krizlerimde "..
.

Yemeği seçmek gibi, artık hayatı da seçerek yaşamayı öğreniyorum.. Bu ayrıştırmayı hiç bilmezken, şimdi niyeyse bünyem kabul etmiyor fazlasını.. Gazete okumaya son verdim, beş aydır bihaberim herşeyden.. Gözüme gözüme sokulan tüm güç oyunlarını, pompalanmış magazin haberlerini, kandırılmışlığımızı okumayı red ederek başladım işe.. Televizyon izlemeyi bir yıl önce bıraktım. Biz, akşam yemeği saatinde, şehitlerin ölüm haberini izleyemiyoruz.. Hastanede ihmal sonucu ölen yeni doğan çocuk haberlerini izlerken, evet bu “gerçek” diyorum ama izlerken elimden birşey gelmiyor ki, yapabileyim.. Kalbimiz bunlara dayanmıyor.. Bize dayatılan ve izlettirilen herşeye karşı, nasıl mutlu, sağlıklı ve tüm bunların üstünden başarılı bir hayat sürmemizi istediklerini anlamıyoruz.. Gündeme bomba gibi düşen haberleri, gündemden çıkınca duyuyorum. Son zamanlarda arkadaşlarımın arasında, ekonomik kriz konuşuluyor. Ben dinliyorum. Herkesin inandığı, bildiği ve ilerisi için ürettiği bir görüntü var. Ben dinliyorum. İnanmadığımdan değil anlatılanlara bakışım, karşımdakinin bunca inanmışlığından ürküyorum.. Bilmediğimi öğrenmek adına da dinlemiyorum.. Bilmek, bana neyin faydasını sağladı diye düşünüyorum. Benden çok uzak birşeymiş gibi dinler görüyorum kendimi..

Gördüğünüz gibi tam uzaylıyım.. Çok ta sıkıcı olduğumu düşünüyor olabilirler. Çünkü, "biliyor musun ? duydun mu?" diye başlayan cümlelere “duymadım” “bilmiyorum” diyorum sıklıkla. Karşı taraf, kaptırıp anlatamıyor böylece duymam gerekeni.. Kolaysa sar baştan anlat Burcu’ya şimdi herşeyi... Ekonomik krizi, nedenlerini, varsayımları, olacakları, tavsiyeleri, olası senaryoları, kim ne demişleri... Diyemiyorsun ki, inançlarını kaybetme- dünyadaki enerji dengeleniyor. Bir yerde açlar varken, diğer tarafta obezler niye var.. Güç nedir? Güç gerekli midir? Oyunlara inananlar kendini oyunun içinde bulur.. Denge için teraziler hep bir sallanır..

Zenginlik içinde değilim (henüz !).. Hatta ekonomik krizin, daha vuku bulmadığı zamanlarda krizlerin vurduğu biriyim.. (Krizler, kendilerini büyütür ve yenileri doğururlar.. ) Çözüm, neden ve eylem planı çalışmalarımı 1 yıldır yuvarlak döngülerde gidip-gelerek / çıkıp- inerek/ yükselip- düşerek/ kazandığımı sanıp-kaybederek öğrenenlerdenim... Hala da aynı yolun öğrencisiyim.. Yaralarımı, umut bağladıklarımla değil, inançlarımla sardım.. Artık gözlerim açık düşerken, biliyorum ineceğim zemini ve aslında nasıl kendi yarattığım bir halüsünasyon olduğunu yerin.. Gidipte, gelemediğim noktaların hep içimdeki gelipte, gidemediklerim olduğunu da öğrendim.. Onlar benim asıl korkularımdı.. Korktuğumdan gidemedim, geldiğim yer ise hep aynı yerdi.. Çıktım ve indim sonra.. Merdivenleri çıktım bir umut, çıktım dediğim basamakta umutsuzluğumla kendimi aşağıya tekmeledim.. Bir de kazançlarım, kaybettiklerim var tabi... Kazanç ihtiva ettiği anlam nedeniyle sadece kazançmış, kaybetmeyi öğrenmek aslında hayat sermayesi. Döngüm çok uzun sürdü benim.. Bu süreçleri bir- bir, döne-döne yaşadım.. Çaresizlikle döndüm.. Çareyi buldum mu diye döndüm.. Bu sıra da kendimi ve olduğum hali kaybederek döndüm.. Bu dönüşleri, içimden kusarak döndüm. Tek istediğim aslında, köşebaşından dönmekti.. Köşeyi dönüp, sağlam adımlarla –düz ilerlemekti.. O köşe hiç gelmedi.. Ben döndüm..

Sonra, dönüşün içinde artık direncimi kaybettim.. Ben ne yapsam dönüyordum. Bıraktım.. Gerçekten bıraktım. Bu satıra, bırakmaktan keyif almaya başladığımı yazacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.. Uzun süre keyiften çok, teslimiyeti yaşadım.. En zor ve uzun dönüşlerim bu dönemde oldu sanırım.. Soyguncuların olay yerini terkettiğini ve artık beynine dayanmış bir silahın olmadığını, çok sonra farkeden bir rehinenin ruh halindeydim. Gözlerimi açtım.. Önce birini –sonra diğerini.. Dönüyordum hala... Önümden geçenlere baktığımı hatırlıyorum.. Merdivenler, çıkan ben- inen ben, Düşen ben- düşüren ben, Kusan – kustuğuna kusan ben... Dönüyordum.. Sonra sonra, dönenin ben değil – benim çevremde yarattığım şey olduğunu anladım.. Durduğum yer sabitleşti belki de.. Çevremde yarattığım; düşünce kalıplarım, başkalarının düşünce kalıpları, dış dünyanın enjekte ettiği inançlarım, inançsızlığım, toplum tapuları, korkularım, korkutulduklarımdı. Dönmeye karşı dirençlerimdi bana hız veren... Duruldu bir anda..Durdum..

Güneşe bakıyorum... Dönüyor.. Bende onunla dönüyorum.. O ne tarafa döndürürse yüzünü, bende onunla dönüyorum.. İnançlarımı aldım elime, çapaklarını temizliyorum şimdi.. Hayallerimin arasına giren, korkulu düş kırıklıklarını seviyorum.. Düşüpte kanattığım yaralarımın, kabuklarını sökmüyorum artık.. Ben artık, kendi etrafımda dönüyorum.. Gezegeniyim güneşin...Hayatın akışında, kendi çevremde dönüyorum..
.
Duydun mu ? Ne olmuş? Ekonomik kriz, işsizlik, parasızlık, bir dönem sonra takas yaparak yaşarız artık!!, ah bu çocukları nasıl bir dünya bekliyor diyenlere bakıyorum işte uzaylı gibi.. Kustum ben, yeter çok döndüm diyemiyorum... Ben bu dönme dolaba bindim, buna binmek için sırada sizinle beklemeyeceğim diyemiyorum.. Uzay ve Güneş sisteminde yerimi alıyorum hemen... Önce derin bir nefes alıyorum.. Ayaklarımı yere basıyorum sonra sağlamca.. Ve başlıyorum içimden kendime şunları söylemeye....



Dönmelisin... Kendi inançlarınla, umutlarınla, hayallerinle dönmelisin..
Haydi, kendi etrafında dön...
Güneşle ve hayatın getirdikleriyle dön..
Sakın durma
Durursan

Yine kusarsın..

Boomp3.com


tv / Ben-Güneş ve Belimdeki hulahop fotoğrafı : deviantart


21 yorum:

Adsız dedi ki...

Burcucum, süper olmuş, ellerine gönlüne sağlık..
yaşadıklarımızı aslında nasıl da kendimizin yarattığımız, bazı şeyleri nasıl da çektiğimiz daha iyi anlatılamazdı... Bizim durumumuz aslında tam bir "hem yazdım, hem oynadım" vaziyeti.. E tabi bütün bu yazmaların bi de kusması olacaktı, pek iyi olmuş..

Ben de uzun süredir gazete okumuyorum, sabah işe gelince ilk iş bilumum gazeteleri okurdum oysa, bıraktım. Bütün günün yoğunluğu ve yorgunluğunun ardından sakince ve huzurla çorbamı içmek istediğimden haberleri seyretmiyorum, zaten tv de pek seyretmem.. Böyle seçerek ve ayrıştırarak yaşayınca dingin olduğumu farkettim çünkü..

Bir de çeşitli yiyecekleri karıştırmadan mümkün olan en az çeşidi yemeyi öğreneli çok oldu, yoksa midem ağrıyor :)))

sevgiler benden...

:)den dedi ki...

Ağlıyorum...
Evet ağlıyorum. Çişil çişil usulca yağan bir bahar yağmur gibi. Hani ardından güneşi doğuran, gökkuşağı açtıran bir yağmur...
Dönüyorum...

Özgür Turan dedi ki...

harika yazmışsın bayıldım! Bu kusmalar bana hiç yabancı değil. Çok uzun süre kustum ben de. Ağzımdan burnumdan her yerimden hem de...Gazete ve tv konusunda da aynı durumdayız hem de gazeteci olmama rağmen, aslında işin mutfağını bilince daha bir yalan geliyor. Şimdi sadece yıllardır düşlediğim konuda yazıyorum ve de sadece çizgi film kahramanlarıyla yaşıyorum. böyle hayat daha güzelmiş...Tabii çocuk olunca bu kusmaların başka şekilleri geliyor, ee onlar da tadı tuzu hayatın deyip geçiyorsun:))
sevgiler..

funda dedi ki...

burcu hiç de sıkıcı değilsin hatta çok gerçeksin... inan ben de bi haberim şu olup bitenden öğrenmek istemiyorum. evet bi kriz varmış ama neden olmuş, nasıl olmuş hiç fikrim yok.. bilmek de istemiyorum. küçücük dünyalarımızda nefes alabiliyoruz ya yetiyor bu..

Subhankari dedi ki...

yahu ben de aylardır yan tarafıma bakıp bakıp, diyorum ki kendime "kim leyn bu belinde hulahopu ile dönüp duran zirzop"... senmişsin ha? güzelll... sevindim... o tanımadığın bunlardan biriyim ben yaniiii... yanında, etrafında, önünde, arkanda kendi kendine dönüp durmakta olan diğer bir çoğundan biri... ve, evettt, o yazdığın cümledeki gibi bi şey olsun istiyorum ben de... dönüşün içinde direncimi kaybetmek istiyorum...

Adsız dedi ki...

Bir yazı yazarsın, yaşadığın deneyimden yola çıkıp elekten geçenleri anlatırsın. Yorumlar gelir... Anlarsın ki; sen ne söylersen söyle, ancak karşındakinin anlayabildiği kadardır!
Sevgiler...

OzLeM dedi ki...

"Hayatı seçerek yaşamayı öğrenmek" bence de çok doğru bir çıkış noktası. Farkındalık gerektirir, karar vermeyi gerektirir.
Kırılmış televizyon fotoğrafı çok iç açıcı:-)

Brajeshwari dedi ki...

@Cigdemcim
Bünyem kendi kendini temizlerken işte böyle, senin gibi harika bir hayat motivatörünün içimde kalan tortuları temizlemesini bekliyorum bir de heyecan ile..:) Ben dönerken sen tatile git, döndüğünde beraber döneriz:P

@Gülden’cim
Günlerdir dönmek hakkında düşünüyorum.Önce Amasradaki “ gölgen ile dön” şemsiyesi sorgulattı beni, Sonra senin vertigosal dönüşlerin.. Bir de elma yiyordum bilgisayarın başında...:)

Biliyorum canım, sende harika slalom yapıyorsun dönerken...:)Aynı güneş sisteminin içinde -beraber dönüyoruz bak ne güzel...öpüyorum seni vertigo eden kulaklarından..

@Özgür
Kusuyorsak iyiymiş gerçekten... Benimde en sevdiğim çizgi roman kahramanı Garfield olur.Kendisi sadece uyur, günü ve istediğini yaşar..Kimse onu o dönmedolaba bindiremez..

@Funda
Teşekkürler yorumun ve katılımın için... :) Küçüçük dünyamızda, bıraksınlar nefes alalım..Kendi dünyasında yaşar öylece diyorlar bizim gibisine..Ne hoş bir iltifat değil mi?

@Subicim
Diyorum ki, bunu bir yerden tanıyorum.Yanımdaki yuvallakmış meğer.. :) Canım, zaman zaman yanımda beni dürtüklemeyerek “ ne o yine dönüşü yavaşlatmışşın.. Ben bir sana hız vereyim ” diye beni hulahop’umdan tutup çeviren ve dönüşlerimden koparmayan desteğin için teşekkür ederim...

Brajeshwari dedi ki...

@ Sevgili Nil
malasef öyledir..Biz içimizden geçen neyi tam anlıyoruz ki? Yazarak, safra atıyorum sadece..Teşekkürler katılımın için..

@Özlem
Şimdilik biz evdeki televizyonu, digitürkün müzik kanallarını açarak akvaryum olarak kullanıyoruz.Henüz parçalamadık..:) Sevgiler

Demet dedi ki...

Ne güzel yazmissin... Ne güzel ifade etmissin.

Ben aslinda bu konuda senden farkli düsünüyorum. Gözden irak olan gönülden de irak olur diyerek özellikle gözlerimi kapatmiyorum hicbir seye, ama diger yandan göze göze sokulup kanirtma stratejisiyle kaniksanmislik yaratmaya calisanlara da direniyorum. Kaniksamiyorum asla hicbir seyi, alismiyorum, alismayacagim. Ama bilmeye ve ögrenmeye devam edecegim...
Nacizane fikirlerimi paylastim ben de seninle.

Tekrar ellerine saglik... Sevgiler.

Brajeshwari dedi ki...

@Demetcim

Teşekkürler..Hızlıca döndüğünde, gözlerini kapatırsın. Bu istemsiz birşeydir...Şimdi gözlerim kapalı değil, gördüklerimi ayırt ediyorum sadece.. Gördüklerimi de seçerek yaşıyorum.

Her direnç, bizden enerji götürüyor.. Kanıksamadıklarım dediğim şeyleri, beğenmeyeceğimi bilipte kütüphanede tuttuğum ve okunmayan kitaplara benzetiyorum..Sonra işte, ayrıştırmak zor oluyor.

Bilmeye ve öğrenmeye devam ediyoruz hepimiz..:)
Sevgiler

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Umut baglananlar yaralari bazen kanatiyorlar zaten.. Ben kediler gibiyim.. Kendi kendimi iyilestiririm..
Bu arada bu blog iyice guzellesti burcu'cugum.. Orada neler oluyor?

Bir Hayat Dolusu dedi ki...

güzel yazı
güzel sözler
güzel yorumlar

Nilambara dedi ki...

ve her koşulda, her durumda öyle ya da böyle hayat akmaya devam ediyor, döne döne...
(ne güzel yazmışsın demiyorum, demeyeceğim de ;))

teko dedi ki...

burcucum o kadar güzel ifade etmişsin ki hayatla paylaştıklarımızı

tv izlemeyen ve izlemediği içinde insanlar arasında ''aaaaaa ne tuhafsın '' denilen biriyim bende :))

sevgiler

zero dedi ki...

Ekonomik kriz mi? O da ne? diye dolanıyordum ben de kendi döngüm içinde dönüp dururken. ta ki bir hafta öncesine kadar... evin ortasına, hayatın gerçekleri olduğu söylenen tüm olayları (kriz, politik çekişmeler, kavgalar vs vs.) getirip bavuluyla birlikte yerleştiriveren 'daimi' misafirim gelene kadar... Ama yine de dönüyorum, bunu da içimde eritip ben olmaktan taviz vermemeye çalışarak...

berrin dedi ki...

birkaç sene önce
hayatımdan
kendiliğinden çıkmıştı gazeteler ve tv
son üç - beş aydır
yeniden gazete okumaya ve televizyon seyretmeye başladım
anladımki
dünyadan bihaber yaşamak çok doğru değilmiş :)

Adsız dedi ki...

İçinizde geçen binlerce cümlede, aslında çok yoğun bir duygu ve yaşanmışlık vardı.O yaşanmışlığı anlamak herkesin harcı değil malesef ki.Olay gazete okumak, televizyon izlememek, dönüşleriniz, kendini tekrar etmeleriniz, ekonomik kriz değildi.Kendinizden- yaşadıklarınızdan o kadar samimi bir yakınlık duydum ki, yorumları okuyunca yorumlara yorum katmak istedim.

Geçmiş olsun.Gücünüzün farkında olduğunuz ve tekrar binmediğiniz için o dönme dolaba kutlarım.Size yaşadıklarınızla böylesine yüzleşebildiğiniz için , paylaşımınız için saygı duydum.

Vladimir dedi ki...

Benzer duyduları paylaşıyorum üzerimize üzerimize gelen haber diye seçilmiş "şeylerin" püskürtülmesinden. İnanılmaz güzel ifade etmişsin, her bir kelimesine kadar katılmamak mümkün değil.

beenmaya dedi ki...

aslında kazanmak kaybetmekten başlar ve bunun farkında olan bir insan, bu kaybetmeyi kazanca dönüştürme çabasında, gücünde, cesaretinde, isteğinde olan bir insan belki de gerçekten iyisiyle kötüsüyle "yaşadım, yaşıyorum" diyebilir...ve sen bunu diyebilen insanlardan birisin...

son olarak calvino-görünmez kentler'den;

"doğru yolu bulmak için kaybolmak gerekir. labirent içine giren kaybolsun ve dolaşsın diye yapılır. ama labirent o aynı kişiye yeni bir plan çizmesi ve labirentin gücünü yok etmesi için bir başkaldırıyı da düşündürür.bunu başardığı takdirde insan, labirenti yıkacaktır, onu boydan boya geçen biri için labirent yoktur."

Adsız dedi ki...

Merhaba,dönmek konusunu mecazi anlamda kullanmışsın:)ama ben de 2 gündür şu dönmek işe yarıyor galiba diye düşünüyordum.Bence de dünya dönerek dengesini bulduysa ,biz de belki bahsettiğin dönerken yaşanan şu fiziksel değişimle ruhumuzun dengesini yakalamayı başarabiliriz.Dengemzi bozmaya çalışan o kadar çok faktör var ki...yaşadığımız bu kaostan en çok etkilenen duyarlı insanların buna gözlerini kapatıp kendini koruması,bu saçmalıklara prim vermemesi çok doğru bir seçim...Ve haklısın dönmeliyiz...oldukça etkileyici bir yazıydı..
seni tanıdığıma sevindim..
özlem