11 Kasım 2008

Kelimeler ne taşır ve gelir size ?


anımsadıkça bilebilecek insan
neyi unutmaması gerektiğini..

Kelimeleriniz ne kadar güçlü dendiğinde, ifade ettiğim şey tam anlaşılmış mı dersiniz? Ya da kendimi doğru ifade ediyorum ve böylece vurucu noktalar yakalanıyormuş diye mi düşünürsünüz?

Son zamanlarda içimde daha çok sessizleştim. Eskiden hem konuşurken, hem de düşünürken kelime çokluklarımla çebelleşirdim. Şimdi sessizliğin enerjisiyle, kelimelerimin enerjilerini şarj etme deneyimi yaşıyorum. Son günlerde sesleri dinliyorum. İnsanların bazılarının akıl seslerini, bazılarının boğaz seslerini, bazılarının da kalp seslerini kullandığını anlıyorum artık. Kendimi bu konuda eğitmeye başladım. Son günlerde takip ediyorum kendimi, seslerimi ve diğerlerini...

Akıl sesi, sanki akıldan düşüyor ağıza. Bazen kalp ile bağlantı kuruyor olsa da çoğunlukla akıl konuşturuyor ağızı. Düşünceler çıkıyor, çoğu düşünce olarak kalmış orada tıkabasa. Hiçbiri süzgeçten geçmemiş. Kafa karışıklığı seziyorum. Gelgitleri anlıyorum. Ses o kadar vurgusuz ve net ki, karşıdakinin ağzından kelimeler yuvarlanıp önüme düşüyor adeta. Bakıyorum, akıl sesimle dinliyor görüyorum kendimi, hemen kalbimle dinleyerek, süzgeçten geçiriyorum o aklı ve düşünceyi. Genelde şöyle kelimeler duyuyorum akıl sesiyle çıkan konuşmalarda “ ben, ... böyle düşünüyorum.. ben.....olmaz ama... bana göre.....sonra dedim ki.....ben “ Bu konuşmalara cevabım “Haklısın” olarak duruyor sessizliğimde bir kenarda..

Boğaz sesi var birde. Boğazdan çıkıyor kelimeler. O ses çığlık gibi. Boğazın içinde ses gidiyor geliyor, nefes alınıyor arada, anlaşılmak istiyor sanki. Sesin sahibi arada kalbinden yardım alsa da, sadece boğazdan gelen ses kelimelere dönüşüyor. Genelde gözleri sulanmaya yakın oluyor boğazdan konuşmaların. Ya da bir süre sonra akıl sesine dönebiliyor kalp sesini yok sayarak. Kelimeler şöyle oluyor boğaz sesiyle konuşmalarda “ ama ben.... yani.... Anlamadım ki... Niye böyle.. Çünkü.. Yine de.... Aslında.... Sen “ Bu konuşmalara cevabım “ Anlıyorum” duruyor hep bir kenarda...

Kalp sesi var bir de. İçtenliğinden anlıyorsunuz bu sesi. Çok vurgulu değil. Su gibi akıyor adeta. Çok kelime fazlalığı da yok cümlelerde. Bazen sessizlik bile olabiliyor konuşma aralarında.. Nefes akılda dolaştırılıp, boğaza inmiş ve gögüs kafesinde demlenmiş belli. Sonra kelimelerin içinde birşey var, sizinde kalbinize ilişiyor aklınıza uğramadan. Konuşanın yüzünü görmesinizde, içi de gülümsüyor hissediyorsunuz. Bu konuşmalara kalbimde yanıt veriyor genelde. Ve dudağımda bir tebessüm oluyor her seferinde..


Şamanik şifacılıkla ilgili okuduğum bir kitabın önsözünde ki yazı aklıma geliyor. ”Bu kitaptaki meditatif çalışma bölümlerinde, kelimelerin size doğru ulaşması için enerjilerine dikkat edilmiştir. Kitabı okuduğunuzda, enerjiler sizde çalışmaya başlar. Yeter ki kapılarınızı açık tutun” Bir kitabı, parça parça okursunuz. Bir kitabı önemli satırları çizerek okursunuz. Ben ilk kez, elimdeki bu kitabı boyut kazanmışcasına derinlemesine okudum. Enerji yüklü olduğu söylenen kısımların kelime ve cümle dizilişlerini, içerdiği anlamları, bana ulaştığında hissettiklerimi bir daha check ettim. Anlar gibi oldum, ama anlamadım. Geçenlerde evin en sessiz, kendimin en dingin olduğu bir zaman diliminde aynı kitabı rastgele okumak için elime aldım. Bir sayfasını açtım. Okuduğum pasajda içimdeki sorunun cevabını buldum sanki. Kalbimle hissettim. Kitabı gülümseyerek kapattım.

Gerçekten kelimeler ne taşır. Anlamlar, ifadeler, duygular dışında. Yoga’da bazı mantralar kullanırız. Bu mantraların söylenişlerinde dilin damaktaki bazı meridyenlere dokunması nedeniyle, zihin sakinleşir. Ayrıca enerji verir, denge, ahenk ve huzur sağlarlar. Bazı insanların ” Hmm yoga mı yapıyorsun, OMM diyerek uçuyormusunuz ?” diye sorduklarında, aslında bu ses frekansını ve felsefesini anlatmadıklarını söylüyorlar sorularında... Kısaca değinmek gerekirse, OM mantrası, A-E-OU-M seslerinden yararlanarak çıkarılır. A sesi// akciğerlerin üst kısmı üzerine ve beyine etki yapar. Bu Hristiyanlar'in ruhani ayinlerinde bolca kullandıkları, huzur verici bir ses olarak bilinir. E sesi// boğaza, ses tellerine ve güçlenmesi için Troid üzerine etki yapar. Her birisi arka arkaya üç defa çıkarılan bu sesler, ait olduğu dokular içinde, besleyici bir kan birikmesine sebep olur. OU// sesi bütün karın organları üzerine etki yapar: Mide, karaciğer, karnın alt kısmı ve ince bağırsakların çalışmasını düzenler. O sesi // ağır ve derin olarak çıkarıldığında, bütün göğüs kafesini titretir ve akciğerleri harekete getirir. Onun etkisi ince bağırsaklara ve eğer onu; sonuna kadar nefes vererek iyice çıkarırsanız, cinsel güç üzerinde de etki yapar. OM // Hindu yogileri tarafından kozmik ses olarak nitelendirilmiş bir sestir. Kafatası sinirlerini ve kubbesini titreştirir. Eğer bu sihirli ses üzerine iyice konsantre olunursa, zihinsel fonksiyonlarınızın hissedilir derecede berraklaştığını farkedebilirsiniz. I// bu serinin son sesidir. Uzun bir şekilde, hafifçe dudaklarda bir gülümseme meydana getirerek çıkarılması gerekir. Sevinç verici ve parıltılı olan bu ses, burun, boğaz ve bronşlarda etki yapar. Yani "mantra"nin kullanılışı, kelimenin bu gizli gücünden, şuurlu bir şekilde yararlanmaktan başka bir şey değildir. Ayrıca Şanskritçe de 'man' zihin ve 'tra' özgürleştirici anlamına gelir.

Seslerden oluşan kelimelerinde böylesine gizli güçleri vardır. Bana göre, kelimeleri salt anlam ihtiva eden harfler olarak görmek, dünyevi bedenimizde varolup, yaşayıp gideceğimize inanarak ruhu yok saymaya benzer. Onları seçerek kullanmak gerekir.

En sevdiğim kelimeyi çocukluk arkadaşım Billur hayatıma sokmuştur mesala. Telefon ile yaptığımız sohbetimizin bir kısmında bluğ çağımızda, yazlıktaki bir aşk mecaramızı hatırlatmaya çalışıyordu. "Anımsıyor musun" demişti. Ne güzel kelimeydi anımsamak. Hatırlamak gibi beyni yoran bir kelime değildi. Hatırlamak gibi, geçmişe dair sayfa açtırmıyordu “neydi?” diye sorarak kendinize. Anımsamak bana o anı duygularıyla yaşatmıştı. "Hatırlıyor musun" diye sorsaydı, cevabım “hayır” olurdu. Çünkü aşık olduğumuz çocukların tiplerini hatırlamıyordum. Ama anımsamıştım, o günü, o ruh halini, çocukluğumuzu...

Kelimeler güçlüdür. Onları kullanmak serbestisini edindiğimizden beri har vurup, harman savuruyoruz sanki. Aynı nefesimizi har vurup, harman savurduğumuz gibi. Sadece konuşuyoruz, düşünüyoruz. Kelimelerin ağızdan dökülüşüne bakıyoruz, hangi kaynaktan çıktığını anlamaya malasef çalışmıyoruz.

“Sevgi” derken kalbinizden mi konuşuyorsunuz? Ya “Seni seviyorum” derken boğaz sesinizi kullanarak, soru işareti mi takıyorsunuz cümlenin dibine? Ya öfkeliyken, nerde sesiniz ? Peki “Mutluyum” derken, gülümsüyor musunuz kalbinizde doldurduğunuz nefesinizle birlikte?

Cevaplar nerede ?
Sesinizin geldiği kaynak aklınızda mı yoksa kalbinizde mi?


Gözlerinizi kapatıp, mantrayi deneyimleyin..

.


fotograflar: deviantart


20 yorum:

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Sesin geldigi kaynak her yerde.. Akilda, yurekte, bogazdaki dugumlerde, ogrenilenlerde, unutulunlarda, soylenemiyenlerde.. Heryerde.. Hangi suzgecten gececegi cogu kez anlara bagli.. Bazen de kontrol edilemiyen bir guc, sevgiyi ya da nefreti haykirirken..
biz kac parcayiz Burcu? Bu kadar butun olmaya cabalarken ustelik..

Unknown dedi ki...

Sanırım, sizin yogo yaparken aldığınız/hissettiğiniz ruh dinliğini hissettim..okurken.
Bir kez daha okuyacağım tabii ki:)

Adsız dedi ki...

Kalbimden gelmesine uğraşıyorum. Denemelerim sürüyor. Öfkelendiğimde boğazımdan çıkıyor mecburen çünkü o an beynim ve kalbim duruyor. Az önce oldu mesela:(

Kelimeleri ise büyü gibi görürüm. Her biri ayrı büyüler beni. Hem anlamları, hem de sadece tınılarıyla.

sufi dedi ki...

Sesimizin geldiği kaynak aklımız mı, boğazımız mı kalbimiz mi? Güzel bir soru ve içhesaplaşmasına neden olacak bir konuya değinmişsin.Şöyle bir yanıt verilebilir; Eğer nefsine hoş gelmeyecek ve benliğine yöneltilmiş bir eleştiri içeren içerikteyse sana sorulan soru ya da saldırı sesimizin geldiği kaynak genelde AKIL oluyor.Boğaz sesi ise zihnimizin biryerlerinde sır gibi sakladığımız suçluluk duygularımız ve kendi kendimizi yargılarımızın ışığında gölgede kalmış yanlarımızın farkedilmesinin fehmine varmışlığımızın sesi olarak çıkar boğazımızdan ve "ama ben... yani anlamadım ki...aslında ben..." gibi çıkıverir güzel ağızlarımızdan.Kalp sesi ise artık o seste senden eser kalmamıştır ve onun sesi olmuştur o ses zaten..Sevgilerim le bu ses kalptendi inan.Dilek.

Demet dedi ki...

Sesimin her zaman kalbimden geldigini düsünür ve hissederim. Bu yüzden iyi anlar beni karsimdakiler, ben de iyi anlatabilirim. Sözcüklerim kirip dökmez hic, buna gerek olmaz...
Ama bazen... Bazen degisir bu durum. Keske hic degismese...Kontrolü birakabilsem. :)

Özgür Turan dedi ki...

Bu gerçekten çok önemli bir konu aslında.
insan sesinin iyileştirici gücü adında bir kitap var. yazarı; James D'Angelo.
bu yazıyı beğenenlerin okumasını öneriyorum.
sevgilerimle..

berrin dedi ki...

akıl sesi arasıra
bogazdan gelen ses daha sıklıkla
kalp sesi yeri - zamanı kendi ayarlıyor benim rolüm yok kendiliğinden kelimelere dönüşüyor
durumum bundan ibaret

Geveze Kalem dedi ki...

Bak şimdi tedirgin oldum.:) Acaba sana yazacağım yorumu nasıl yazmalıyım endişesine düştüm.;-)
Neyse, gecenin bu saatinde kullanacağım kelimelerin hissiyatı bir parça yitebilir, değil mi?:)

Yazını okurken monitöre yapışmak üzereydim. Artık bilinçli bir şekilde enerji yüklü kelimeler kullandığından mı ya da neden bilmem, çok beğendim bu yazını da. Daha açıkçası çok etkili buldum.

Diğer taraftan başka sormak istediğim şeyler de var, eğer bir iletişim adresine ulaşabilseydim.;-)

gevezekalem@gevezekalem.com

:)den dedi ki...

Yazının ikinci paragrafında "son zamanlarda, son günlerde" şeklinde fazla tekrar var. Yakın zamanın altı ne çok çizilmiş!
"Ağzı olan konuşuyor" öyle değil mi? Akıldan ve boğazdan çıkan çıkan seslerin arkasında güçlü bir ego var. Egonun elde etmek istediği tek şey, haklı çıkmak, dünya aleme haklı olduğunu ilan etmektir. Haklı çıkarsa ne olur? Güç kazanır!
Oysa, güç dönemi bitti. O nedenledir boğazdan konuşanların seslerini duyarma çabasının gittikçe artması...
Egonun değil de, ruhun sesini açmak gerek.
Bir yazına gönderdiğim yorumda aklımın, egomun ve kalbimin sesini konuşturarak yanıt vermiştim sana hatırlarsan. Bazen tüm seslerin bir orkestra gibi çok sesli konser verdiği oluyor. İşte erdem ve bilgelik gerektiren; o konserin "orkestra şefi" olabilmek. Yani tüm sesleri dinleyip, sadece istediğin/seçtiğin sesi işitebilmektir. "Son zamanlarda, son günlerde", egonun değil de üst beninin sesini (kalp sesi) işitmeyi seçtiğin için bir dersine daha geçtin. Yolun açık olsun güzel dostum.
Son olarak, şamanik şifacılık bilgileri bir çoğumuzun genlerinde saklı zaten. Uyandırılmayı bekliyor sadece. Üzerinde çalışmalı.
Sevgilerimle canım...

beenmaya dedi ki...

nir süre önce üzerinde düşündüğüm bir konuydu bu. yani kelimeler bizden çıktıktan sonra, ağzımızdan çıkar çıkmaz havada kaldığı anda ve sonra ses olarak karşıdaki kişiye ulaşıp onun tarafından algılanıp anlaşıldığında sahiden bizden çıktıkları ilk andaki gibi kalıyor mu? yani ben seni seviyorum dediğim an bunu söylediğim kişi bu kelimenin gerçekliğini gerçekten hissede3biliyor mu? yoksa o cümle benden çıkıp karşıdakine ulaşana kadar geçerliliğini, değerini, anlamını, önemini, yoğuınluğunu kayıp mı ediyor? kelimeler bizden çıktıktan sonra kime ait oluyor peki; söyleyene mi söylenilen kişiye mi, yoksa farkında olmadan değişebildikleri için hiç kimseye mi, ne de olsa bizden çıktıktan sonra bir de karşı tarafın onu algılama ve anlayış şekşli var ne de olsa öyle değil mi...

neyse konuyu fazla dağıtmadan (yahu ben seni okuduktan sonra bir sürü başka şewy düşünüp konuşuyorum kendi kendime ve sonra yorum yazmaya kalkınca da böyle karışıyor herşey :)) neyse arada kaldığım zamanlarda hani o gel-gitlerde akılsız yüreğim ve yüreksiz aklım diye kızsamda çıkardığım seslerin üzerine önceliğim her zaman yürekten gelene yönelik elbette. ve söylenen her ne olursa olsun yürekten geldiği müddetçe gerçektir, sahicidir ve inanmak gerekir diye düşünürüm.

ve o bahsettiğin tebessüm var ya işşte onu bir yüzde oluşturmak ve yüzünde oluşması işte en mükemmel iletişim şeklidir içinde söz olmasa bile öyle değil mi :))

son söz; tebessümlerim için sağolasın :))

kelebeklerözgürdür dedi ki...

yazılarını çok seviyorum. sanırım kalp sesini duyuyoruz biz okurken...çok öğretici bir yazıydı benim için. yazının keyfini çıkarırken, öğrenmenin keyfini de duyumsadım. daha 2 gün önce, düşüncesizce ettiğim bir laf üzerine birisi "kelimelerin gücü var, dikkat et" demişti.

gerçekten çok çok güzel bir yazı...bir kapı açtığın için teşekkür ederim.

sevgiler

Adsız dedi ki...

ay: kelimeler insanların birbirlerine temas etmeleri için vardır. zira sosyal varlıklarız. tüm imkansızlıklara ve tüm olanaksızlıklara rağmen birbirimize biraz olsun dokunabilme çabamız da bundan değil mi ki zaten. teşekkür ederim bana dokunduğun için.kelimelerinle 'güzel' sunduğun için.

Nilambara dedi ki...

Sevgili Brajeshwari, herzamanki gibi çok güzel, çok sürükleyici ve doyurucu yazmışsın ve bu konu belki ancak bukadar anlatılır.
Kelimelerin gücü, enerjisi söyleyeni olduğu kadar dinleyeni de bağlar... evet "ağzı olan konuşuyor" ama ne yazık ki "her kulağı olan dinlemiyor" ya da dinlediğini nasıl algılıyor?.. Mevlana'nın "siz ne söylerseniz söyleyin karşınızdakinin anladığı kadarsınız" ve Epiktetos'un çok sevdiğim "Allah bir ağız, iki de kulak yaratmış. O halde bir defa konuşun iki defa dinleyin" sözlerini hatırlattı bu güzel yazın bana...
kelimeleri doğru kullanmak kadar dinlemek ve doğru anlamak da çok önemli... Ne yazık ki bu konuda da katetmemiz gereken yol hayli uzun...
sanırım kulak da yürekten dinlerse ancak doğruyu buluyor...

sevgiler,

Brajeshwari dedi ki...

Mehtap’cım
Gerçekten kaynaklar değişiyor. Sadece kalbinden soyledigini sandığını, bogazindan seslendirmeyeydi benim yaptıgım gözlem... Bunu bilmek bile, insan olarak varlığımın katmanlarında bir cevap oldu bazı sorularıma..

Biz kac parcayiz? Ben genelde hem herşeyim, hem hiçbirşeyim diyorum, parçalayıp kendimi saymak yerine: )

_____
@Hayatın Ortasında

Buna sevindim. Teşekkürler aynı dinginliği hissettirdiğiniz için... Kalp-Kalbe karşı değil, beraber....

___________
@Sardunya

Benimde denemelerim sürüyor Deniz.. Kendimi kalbimden konuşurken, boğazımda buluyorum.. Kelimeler gerçekten büyü gibi.. Sende gerçek bir büyücüsün bana göre...Blogundaki başlıklar (!) bile yeter bunu söylememe : P
____
@sufi

Sevgili Dilek,bunları düşünmemiz bile farkındalık yaratıyor. Sesimize ve seslendirdiğimizi anlamak adına, harika bir farkındalık..Belki sonraki aşamada sessizliğin farkına varacağız ve konuşan kalplerimizin, kimbilir... Teşekkür ediyorum bana ulaşan sesine...
___
@Demet

Kontrolu birakmak, hepimizin sorunu.. O yuzden birakmaya degil, belki de oldugu gibi kabul etmeye odaklanmalı ?
___
@Özgür Turan dedi ki...

O kitabi okumadım..Ama çok okumak istedim şimdi...Yarin bakınayim kitapçıda .Teşekkürler Özgür..
__
@berrin açılmış

E harikasın Berrincim...hepimiz böyleyiz..Durumumuzda bundan ibaret :) Ama Yogurtlu mercimek corbani yerken, kesin kalp sesiyle “ellerine saglık” diyecegim sana..

Brajeshwari dedi ki...

@Geveze Kalem

Teşekkür ederim Sema.Gerçekten kelimelerin enerjilerini seçmedim. Hiç te beceremem o matematiği, bilmem de. O sizin hissederek okumanızdandır mutlaka. Rahat yazın lütfen yorumları, ben alt satırları okumaya çalışıyorum. Ne kadar saçmalarsanız, belki de o kadar samimi : )

@Gülden’cim
Canım.. yine içine girerek okumuşsun ya yazıyı.. :) Bundan dolayı sendeki o cevheri seviyorum ve teşekkür ediyorum her seferinde.. Yakın zamanı bunca vurguladığımın ben bile farkında değildim. Ama çok doğru, taze farkındalıklarım bunlar.. Yeni çıktı fırından..Bende “pay” ediyorum işte..

Güçler dönemi bitti.. İnsanların sadece kendilerini izlemeleri gerekiyor.. o gücü kendinde bulmaları ve herkesin güçlü olduğunu görmeleri.. Çünkü gerçekten, cevapta sorularda sadece içimizde.. Benim sorum seslerdi, kendimi takip ettim..

Sesleri orkestra gibi kullanmak gerekiyor.Bazen bogazdan, bazen akıldan ve bazen kalpten ama hepsinin akorunun doğru olması önemli..Ve mümkünse Vivaldi çalsınlar isterim, kendi seslerimin : )

Ah o dersleri nasil seviyorum bir bilsen.. Geçmek yada geçmemekten ziyade bana verdiklerinin mutluluğunu yaşıyorum.

İçimizde uyanmaya hazır şifacılar var.. Bazen şifa başkasının eliyle, sözüyle de uyanıyor işte..

hep Oralarda ol..


__
@Sevgili beenmaya

Sanırım aynı soruları uzunca bende sordum. Sonra tereddütlü düşüncelerimi hissettirebildiğimi gördüm karşımdakine..O yüzden kelimelerime güven duydum sadece.. Onlara anlamları dışında sevgimi katmaya ve güvensizce uçurmamaya çalıştım havada.. Ne kadar anlatırsam, anlatayım karşimdakinin anladığı kadarım. O zaman bana düşen kendimi kendime doğru anlatmak ve ifade etmek..

Burası karışma kutucuğu beenmaya. Bakma kutucuklarla bölündüğümüze. Aslında birbirimize karışıyoruz. Ne güzel de yapıyoruz.Rahat ol:)

Tebessümünü aldım, kondurdum kalbimde bir yere...

Brajeshwari dedi ki...

_________
@ kelebeklerözgürdür

Bu yaziyi sevecegini biliyordum. Hatta yazarken aklıma geldin. Hayatı, duygularını senin gibi katmanlarına kadar algılamaya çalışan birinin, kelime ve sesleri düşünmeyi seveceğini biliyordum. Bende sana, bende açtığın kapılar için teşekkür etmeliyim o zaman.

___
@... Adsız
Kesinlikle kelimeler ile temas ediyoruz. Ama elimi bilip, onu hareket ettirme iç güdümü tanımlayamazsam o dokunma olmuyor bana göre.. Kelimeler nasıl dokunuyor, bilmeli...

Ben teşekkür ederim, adınızı bilmesem bile...

____
@Nilambara

Yorumunuzda eklediğiniz tüm sözlerin gerçekliğine katılıyorum. Sizin yoga, ses ve mantralar hakkında bilgilerinizi de düşünürsek, aslında bu konuda söyleyeceğiniz çok şey olduğunu da biliyorum.

Kelimeleri doğru kullanmak, anlamak kadar önemli.. Onları doğru kullanmak için, kaynağa bakmak belki iyi bir başlangıç olabilir diye düşünerek yazdım yazımı. Kelimelerin gücü söyleyeni de dinleyeni de bağlıyor, doğrudur. Ben ses verdim bu yazıyla, sesi alanın nereye kondurduğu ise aslında bambaşka bir yazı konusu.. Dinleyici olurken de, öncelikle sanırım sessizlikte (nötr alan) gelen sesi dinlememiz gerekiyor.Ses veren ister boğazından seslensin “anlayış” arasın, ister aklıyla “hak “ istesin, bizim sessizlikte dinlediğimizi kalbimizden dinleyerek süzmemiz gerekiyor. Çünkü sevgi –sevgiyle dinlemek gerçek süzgeçtir. O süzgeçte sadece karşı tarafı değil, kendimizi de süzeriz. Kalp en saf haliyle, yargılamayan, hak ve anlayış vermekten öte, sevgi veren, sevgiyle alabilen en iyi dinleyici..

Çok katetmemiz gereken yol olduğu doğrudur, ama adım atmak önemli sanırım.Yollar hep olacak, “doğru” adımlarımız olduktan sonra ilerlediğimizi bilmek önemli..

zero dedi ki...

Kelimeler her şeydir bence, ama sessizlik de kendi çapında bir kelimedir. Bir anlam ifade eder, tıpkı harf harf dökülen bütün kelimeler gibi çok şey anlatır. 'Hatırlamak' ve 'Anımsamak' nasıl da güzel bir örnek kelimelerin ruhuna dair. Bazen kelimelerin peşine düşmek gerekir. Toprağın altına saklanıp kalmış eserleri çıkarmaya çalışan bir arkeolog gibi dalman gerekir kelimelerin dünyasına, hissettiğin o duyguyu yegâne anlatacak o doğru kelimeyi bulabilmek için. Bazen Türkçe'yi sade kullanmak sevdasına kaybolup gidiveren o 'eski' kelimelerimize üzülüyorum. Öyle ki mesela bazen 'gezeceklerdi' yerine 'seyran edeceklerdi' demek çok daha anlamlı, anlatılan anın ruhuna daha yakın olabiliyor.

Akıl sesi de olsa kimi zaman konuşan boğaz sesi de, daima kalp sesinden güç almalarıdır dileğim...

funda dedi ki...

senin uzun ve güzel yazılarını okuyabilmek için hazırım şimdi, hatta bir kahve yapıp geldim, iyice dalıp gitmek için. kelimelerin gücüne inananlardanım ben de. hatta kelimelerin kullanımındaki vurgular da çok önemli. eğer kalp sesiyle birlikte gelmiyorsa sessizlik daha mı iyi acaba..

Array! dedi ki...

Keske hep kalbimden konusabilsem, ama her zaman oyle olmuyor.Sanirim duruma gore bazen bogazdan bazen de akildan konusuyorum. Bogaz ve akildan SIK SIK konusma zorunlulugunda oldugum zaman ise mutsuz oluyorum ve odak sorunu yasamaya basliyorum..
Sevgili Burcu,

yazilarini cok seviyorum, okuduktan sonra kendimi degerlendirmeye basliyorum. Benden bir parca oluyor hep iclerinde

Sevgiler

Brajeshwari dedi ki...

@Zerencim
Seyran etmek ne güzel bir tanimlama.Sevdim bunu çok.. Kelimelerin çokluğundan dahası, niceliği işte önemli oluyor. Kalp sesinin hep böyle güçlü olmasi dileğim seninle sevgili Zeren..


@funda

Sen kalk gözlerini yor benim yazıma. Valla uzun yazdım diye üzüldüm bir an.. Sadece farkında olmak gerekiyor sanırım Fundacım.. Sessizlikte, konuşmak kadar değerli..


@Array!
Hepimiz ayniyiz Array.. ama işte duruma göre kontrol edebiliriz ve karşımızdakini anlayabiliriz böylece.. Güzel görüşlerin için teşekkürler, bende günlüğünde ne yaptığını merakla okuyorum hergün.. Aklım dağılıyor, başka bir hayata tanıklık ediyorum... Sevgiler benden..