Bazen aynı ya herşey... Bazen çok dar ya, hayata bakabildiğimiz o nokta... Bazen söylenmeye başlıyoruz ya deli deli... Hani, olmasına imkan yok, iyi olan diğer alternatifin... Bazen öyle bunaltıyoruz ki kendi kendimizi... Bazen mutluluğun nerede olduğunu soruyoruz ya, kucak dolusu mutsuzlukla... Hani, bir yol arıyoruz ya, ana yoldan sapan o mutlu yan yola... Günler karanlık ya bazen, güneş tepede bile olsa... Biz gülmüyoruz ya, gülümsemek dudağın iki yakası kadar yakın bir mesafede olsa da...
Yol, binalar, köşedeki benzinci, yolun sağındaki çukur, 60 saniyede yeşile dönen kırmızı ışık, altından her gün geçtiğin köprü... Geldiğin ve vardığın nokta hep aynı mı yoksa?
Yukarıdan bakıldığında dünya ne garip... Bir uçak seyahatinde, her gün geçtiğim Eşkişehir yolunu havadan gördüğümde bunu düşünmüştüm. Bulutların yanından, yaşadığım yere bakıyordum. Dizi dizi evler, Avm’ler, Odtü ormanı, arada birbirini kesen yollar, düzenle yerleştirilmiş ışıklar, yoldaki karınca gibi görünen arabalar ve göz hizamda aşık olduğum o tombul mutlu bulutlar....
Küçük dünyamda, o yol ne kadar muhimdi. O yolun üstünde geçerdi ömrüm... Gittiğim, geldiğim, taşıdığım kendimi... Ne zaman bunalsam, gökyüzündeki bulutlara bakar, yolun üstünde de olsam kendi gerçekliğimden uzaklaşır, havalanırdım o an..
Şimdi kendi gerçeğimden yukarıdaydım. O bulutların arasında... Üstelik başka başka yolları, ormanları, dizi dizi binaları, dereleri, dağları, ülkeleri, şehirleri, okyanusu bile geçecektim birkaç saate kadar...
Oradan gördüğüm manzaraya benzetmiştim kendimi... Yan yana koyduğum evler, benim hayattaki varlık nedenlerimdi adeta... Dizmiştim onları da ard arda... Yollar geçerdi aralarından... Bir ona, bir diğerine giderdim iki neden arasındaki o güvenli yolda... Ağaçlar vardı, içimdeki yeşil alanlardı onlar... Nefes alıp verdiğim duraklardı sessizliğimde... Arabalar yaşamın sürekliliği gibi, akıp giderdi gitmesi veya dönmesi gereken yere... O binaların içinde, kimbilir hangi beni yaşatırdım. Evcimen olan Burcu mutfakta yemek pişirirken, diğeri bilgisayarının başında yazı yazar, biri yogaya gider, bir diğeri de hayatı dondurmuş bulutları izlerdi baktığı pencerede bazen...
Yaşadığımız nokta kadar yer, aslında çok daha büyük bir resmin içinde... Kim bilir, ne yapmaktasın o minicik noktanın içinde... Hangi kaygıları yüklenmişsin, hangi çaresizliklerini toplamış taşımaktasın sırtındaki küfede... Mutluluk sapağına dönmek isterken, yol mu bulamıyorsun bu kocaman haritanın içinde... Onlar, bunlar ve şunlar, yada insanlar.... Biz ve siz, sen ve ben arasında bir duvar yok buradan bakıldığı zaman... İçindeki yeşil alanlar yetmiyor mu artık nefes almaya... O zaman biraz daha ilerle batıya... O tarafta ağaçlar var ve kocaman bir orman oluyorlar beraberce... Hep kaderin talihsizlikleri mi yağıyor üstüne, biliyor musun dağılıyor o karanlıklar biraz ilerde... Güneşi görmek için biraz yürümeyi denesene...
....
Şimdi bir çiçeği kokla
Bir çocuğun gözlerine bak
bakar gibi aynada..
Sonra da sev onu...
yüreğinle sev hatta...
Bir de çal bakalım kalbinin kapısını......
orda mı
aşk hala...
Eğer uçabileceğine inanmazsan
asla göremezsin kanatlarını sırtında...
ve bulutların,...
aslında ne kadar yakın olduğunu sana...
...
Görsel buradan alınmıştır.
16 yorum:
bazen gitmek gerek
bazen kalmak
bazen bırakmak gerek
bazen sımsıkı sarılmak
bazen uzakmak elini
bazen çekmek
bazen bakmak gerek
bazen görmek
diye başlayıp devam eden şiirimsi yazmıştım bir zamanlar yzın onu hatırlattı bana ve sonlara doğru Hurstın'un
Annem her fırsatta çocuklarına
güneşe doğru zıplamalarını öğütlerdi.
Güneşe ulaşamazdık ama
hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi.
biten şiirini...
çok sevdim yazını ve bendeki yansımasını
söylemiş miydim bilmem ama ben bulutların üzerinde olmaya bayılırım. Gerçekten. Hele gün batımı filansa... Ben bu yaşa geldim, hâlâ bir gün uçabileceğime inanıyorum, biliyor musun?
Kendimizi içine sıkıştırdığımız bu bedenin dışına çıkabildiğimizde, bu bedenden çok daha öte bir varlık olduğumuzu fark edebildiğimizde/hissedebildiğimizde sanırım herşey çok daha dingin, huzurlu ve keyifli. Güne senin bu dingin satırlarınla başlamak beni 1-0 öne geçirdi hayata karşı:)) Sevgilerimle...
bu yorum sağ yan için:
yün çorap - bot/çizme - mont giymekten
hakkaten bunaldım
parmak arası terlik - mayo - askılı elbise giymeye ve şöyle denize nazır kahvaltı yapmaya
ben şahsen hazırım
on gün sonra yazlık evdeyim atla gel:)
İçindeki yeşil alanlar yetmiyor mu artık nefes almaya... O zaman biraz daha ilerle batıya... Güneşi görmek için biraz yürümeyi denesene...
Sanırım bu kadarı yeterliydi... Bunu senden duymak kadar yeterli... Gözlerimle gördüğüm zamanlarda da yanımda olacağını bilmek kadar yeterli...
her kapalı ortamdan çıkışımda ilk işim bakışlarımı gökyüzüne çevirip bulutlarla selamlaşmak...
ev ararken karşı evin içini değilde göz alabildiğine gökyüzünü ve bulutları görebileceğim evlere öncelik vermiştim hep...
ilk gençliğimde ilk kuşkularım doğduğunda inançlarım ile ilgili, rüyamda kocaman bembeyaz bulutlar görmüştüm ışıklar içinde... ve bulutlardan bir merdivenle tırmanmıştım en üst buluta kadar... o gün bugün hiç kuşku duymadım, hep inandım yürekten... bulutlar yol göstericim, en üstteki ışığa giderken... :)
sandalet zamanı geldiğinde haberleşelim ;)
banka reklamını hatırladım bıraktığın iz bu kadar diyordu çok yukarlardan bakınca ve ben hiç yakıştıramadım böylesi bir reklamın bir banka için kullanılıyor olmasına ya neyse...
her ne olursa olsn bırakılan iz sadece bize ait aslında sadece bizden öyle değil mi...
Bakıpta görmemek ne acı. Yazını okuyunca öyle hissettim. Gören gözlerden harika bir anlatım. Çok güzel bir yazı, okuyunca hemen bulutlara baktım penceremden. Sonra benimde kanatlarım olabileceğini düşündüm.
Biz hep bulutlardayız ya da aydayız Doğa ile:)) Tavsiye ederim şiddetle:)) Ben aşağı insem de cüce hızla çıkartıyor beni.
Bir de üşüme konusunda söyleyeceklerim var; Donuyorum diyim özet olarak. Açık ayakkabı giyip de hatta çocuğunu da çorapsız çıkaran annelere hayretle bakıyorum. Bugün böyle bir anne görüp kendimin çok korumacı olduğuna kanaat getirdim:)) Bir de buara giyecek hiç kıyafetim yok! Sadece eşofman giyesim var bu yüzden.
Ah senin yoga dersine katılmak çok isterdim, birgün olur mu acaba dersin hı?
öperim.
BENİM BULUTLARIM, HAYAL EDEBİLDİĞİM ÖLÇÜDE YAKIN BANA. BAZEN DE BEN ONLARIN HAYALİNDEYİM GALİBA, BİR BAKIYORUM ÜZERLERİNE UZANMIŞ KEYİFLE AŞAĞIYI SEYREDİYORUM.
Seni okumayı özlemişim Burcu.:) Bilgisayarın başına otururken dedim ki, Burcu'yu okuyayım, o zaman yazma isteğim gelir yine belki.:)
Bir de sağ sütuna yorumum, üşümeyi bırakırsanız yaz gelir belki. Siz kışa tutundukça bizim yaz özlemimiz büyüyor. Hadi siz de özleyin be... :)
Sevgilerimle...
Yorulmuşumda ama farkında değilmişim.
Bulutlara yaptığın yolculuk ve Bach bunu bana hatırlattı.
Teşekkür ederim Burcu...
Sanırım kuşlarında dinlenmeye ihtiyacı varmış :)
Ben yine gelirim....
Hani biraz daha uğraşsam sana dokunabileceğimi hissediyorum....
Sevgilerimle....
Bize hep anlattığın gibi "dağ gibi hem gören, hem görünen; hem manzaranın içinde, hem manzaranın kendisi" olmuşsun sanki...güzelsin vesselam.. :)
seni seviyorum!bu blok hiç ölmesin. sonsuza kadar yaşasın.
Sevgili EVRENHoşgeldin...teşekkür ederim katıldığın ve kattığın için....Sevgilerimi yolluyorum..
Abi ‘cim, Aksine Sizin uçtuğunuza inanıyorum ben ( peştemal ile : )
Haşim Arıkan
Sevgi iletken, sevgi ulaşır, sevgi şifalandırır, sevgi dokunur ya... Bende sevgilerimi yolluyorum Haşim Arıkan’a : )
berrin açılmış
Sana yetişmek- tatlılarından yemek istiyorum. Beni evlatlık edin istiyorum.Çok şey mi istiyorum :)
EFLA
Sen yürüyorsun da, gölgene bakıyorsun hep aslında..
Yanındayım o yeşil alanda...
Öpüyorum canım benim..
Nilambara Sandalet zamanı gelmiş Nilambara,
markofoniye baksana :P
beenmaya
İz sadece bizden, başklalarının izleri de bize ait...hepimizin..
Öpüyorum tatlım...
owl Varlar da, kimse arkasını görmüyor sanırım ondan bu farkında olamama.... Sevgiler Ela’cım..
Özgür Turan Ne güzel olurdu Özgür... Dileyelim belki olur.. : )
Biz üşümekten tozluk –çorap, gençler askılı tayt ile yaparlardı heralde yoga... :P
guguk kuşu Guguk kuşları nerede diyorum bende... Bulutlarda keyif yapmaktalarmış demek ki :)
Geveze Kalem Ne doğru Geveze’m..Üşümeyi valla bırakmayı deniyorum.Ama hasta oluyorum.Annem kansızsın dedi..Domates suyu kürü yaptım bir hafta..Şimdi de domatesten alerji oldum.. Özledik yazı, hazırız ve hormonlu yiyecekler istemiyoruz :) oldu mu...
Bende özledim seni..
Filiz Çabasız dokunuyorsundur belki de...
Sevgilerimle...
Ann-Thannath Bu cumleyi anlamak uzun zamanimi aldı benim.. Bunu hatırlaman bile mutlu etti beni..Derslerde acaba bu dediğimi benim hissettiğim gibi anlıyorlar mı diyorum bazen...teşekkürler paylaştığın ve tekrar hatırlattığın için...:)
dildar Çok kelimeyle anlatılmaz..Çok uzaksın bedenen bana belki de...
Az cumle paylastık birbirimize ve yazılarımıza dair ama.. Bu sevgiyi biliyorum.Çünkü bende seni çok seviyorum. Tüm uzaklıklardan, tanımsızlıklardan daha gerçek başka ne olabilir ki...
ilk gelişim değildi, ilk iz bırakışımda, sevgilerle bezenmiş ilk hoşgeldinimi almaya geldim şimdi de, merhabana merhabamı bırakayım diye :) sevgiler...
Yorum Gönder