İstanbul/ Ağustos 2011
.
.
.
Uzun zaman yazamadim... Böyle sanki ayva yemişim de, boğazımda takılı kalmış lokmam... (Bu dönemde ayvayı da gerçekten yemiş olabilirim tabii...) Uzun zaman yazamama bahaneler uydurdum; hayat karışıktı, vardır bir nedeni dedim önce... Sonra artık sözün enerjisi bitiyor, herkes yazıyor, konuşuyor, susmak lazım heralde,... dedim. Biraz dinlemeliyim dedim, ama kendi blogumdan tüm bloglara, twitter iletilerine kadar baştan sona okudum da, okudum... Sonra, yeni odam ağaç görmüyor, ayrıca sadece çatıları gören küçük bir camı var, ondan ilham gelmiyor olabilir, dedim... Çok bahanem vardı. Tüm bunlara rağmen inat edip, ne zaman word belgesini açıp yazmaya başlasam, bir korku doldu içime, boş beyaz sayfa ürpertisi koydum bunun ismini de...
.
Hepsi geçti... Ruhumla, kalbimle, göz yaşlarıyla şeffaflaşarak bir dua etmiştim bu yılın başlarında... Duamıydı, yakarışmıydı bilmiyorum, belki de kendinden bir vazgeçişti. Sadece şunu dediğimi çok net hatırlıyorum...”Tanrım, çok korkuyorum ve artık bu korkunun içinden geçmek istiyorum, yardım et bana”.... Bununla beraber, yolum değişmeye başladı. Zordu, zorluydu hala biraz zor ama artık yüreğimi basan o korku kalmadı. Ateşiyle, yürek yangısıyla yürüyen biri gibiydim bir süre... Hayatın beni bağlayan iplikleri bazen boşalıyordu. Kimse farketmiyordu ama, bazen yüreğimden ellerime kadar varıyordu titremelerim... Hiç olmadık şeylere ağlar buluyordum kendimi... Ama her seferinde bir güç, sanki kocaman elleriyle beni sırtımdan tuttuğu gibi silkeliyor, sonra olduğum yere ayakta bırakıyordu. Ben kalbiyle ayakta durabilen biriydim. Kalbimden yıkılırdım önce... Yükselirken kalbimden büyürdüm... Bedenin diğer tüm uzuvları, sadece uzuvdu. Ayaklarıma baktım o an... “Yeryüzünü kavra” ne zordur yeryüzünden daha minik ayaklar için... Ayağa kalktığım her sefer, ayak tabanımın daha güçlü yere bastığını hissettim. Kalbim bu ortaklığa çok sevindi.
.
Artık sözlerin hiç bir önemi kalmadi aslında... Cümleler enerjilerini kaybediyor, tüketiliyor her yerde... Tüketelim...Tüketelim ki bitsin... Bir tabaka daha sıyrılırız. Bir tabaka daha atarız üstümüzden, kendimizi anlatarak olmaktan... Göz göze gelişin, birbirine aşkla- dostça sevgiyle dokunmanın, bir gülümsenin cümle olarak tanımsızlığına varırız belki o zaman... Uzaklara telefonsuz varır belki sevgimiz, sadece düşünerek bile... Cümlelerimizden başlar arınma belki böylece... Hayatın içinde fazla fazlalıklarımızdan da atabiliriz sonra... Çifter çifter aldığımız eşyalar, ağzına kadar dolu buzdolaplarımız, homini homini yediğimiz yemekler... hepsinden azaliriz sonra biraz daha... Korktukça fazlalaştığımızı anlarız... Sözde, eşyada, eylemde....
.
Ağaçların dilleri yok... Üzerlerinde kıyafetleri de... Kökleri var, tutabildiği kadar sarılırlar toprağa... Yağmur yağarsa, güneş açarsa ne mutlu... Ne çoşku gösterirler, ne üzüntü... Dayanırlar, sabrederler ve bence kalpleri de var onların... Yoksa nasıl bu kadar güzelleşebilirler, renk renk, heybetli ve çoşku dolu...
.
Gerçeklikten koptuğum her an, bir ağaca baktım bu dönemde.... Yürürken, oturduğum kafede, ofisin penceresinde... Zamanın aslında bizim sandığımızdan farklı olarak, bir ağaç ritminde geçtiğini hissettim. Rüzgar esti, yaprak kıpırdadı, dallar dansetti... Ağacın gökyüzüne uzanışını izledim. Gövdesinin yaşamla beraber, kabuk bağlayan izlerini takip ettim. Renklerinde çoşkusunu anlamaya çalıştım. Beni en çok onlar sevdi, onlar iyileştirdi sanki...
.
Geçen gün, bir marketin çiçek bölümünde 2 tane bodur bonzai ile tanıştım. Minik, sevimli ve çok yakışıklıydılar... Şımarık mor menekşeler, koket kırmızı açelyalar hiç umrumda değildi. Bu ikisi orada öylece sus pus duruyorlardı. İkisine de gülümsedim. Konuşmadan, beraber eve geldik, onları en güzel topraklar ve saksılarla şımarttım. “Ne gerek vardı, çok teşekkürler” dediler de ben duymadım. Suyu yiyince, kendilerinden geçtiler de sustular. Sabahları benden geç uyanıyorlar. Öyle mutlular sanırım. İskender’le de iyi anlaştılar. Minik kaplumbağam, sabah yürüyüşlerinde onların saksılarının içine giriyor. Sanırım sabah meditasyonu için en uygun yeri buldu...
.
Çatı katındaki odada, minik penceremin önünden onlara bakıyorum her sabah....
Beraber büyüdüğümüzü, beraber zamanın ritmini yakaladığımızı hissediyorum...
ve her sabah hatırlıyorum.
.
Ağaçlar asla korkmazlar....
.
.
.
Yazının ve minik Bonzailerin şarkısı....
(Jai Sri Ram means "Victory to Lord Rama"./ Religious Hindus consider chanting Jai Sri Ram is a way to get rid of anxieties./ Lately it has been used by Hindu nationalists as a slogan in Indian politics.:)
22 yorum:
yaşasınnn sen de döndün ya herşey daha güzel olacak.
Ne desem bilemedim. Sadece buradayim. Tabaka tabaka biriktirdiklerini siyirip atan ve hic korkmayan o agaci cok sevdim.
ne güzel bir gün!
hoşgeldiniz.
miyav:)
çok şükür en sonunda .YAŞASIN
Üzücü.....
ağaçların ritmini yakalayabilmek...okuyunca, içimden bunu diledim.
Ozlemistim, iyi geldi. Aranin bu kadar uzamamasi dilegiyle...
:)
Seni o kadar çok özlemiştim ki....
üzülmekten ,onu yasamaktan korkup pismanliklar yasayan bunca insanin arasinda senin yüregindeki kirilacakmis gibi; ince , saydam ve korunmasiz duran sevgini yipratanlarin üzüntüsünü yasadigin icin sevdim seni kücük kiz pismanliklari korkularina yegleyen bu dünyada seni hissetmek güzel.
burcucum hep güzel, hep güzel..
çok teşekkürler yazına.. kalbime dokundun..
Mukemmel...
Ankara'da, kocaman karaçam ağaçlarının arasındaki en az kırk yıllık ufacık lojmanımda yaşarken, her sabah yataktan kalkar kalkmaz dört ayaklılarımla birlikte bahçede alırdık soluğu. Önce felçli kedi oğlan Umut emekleye emekleye inerdi beş basamağı, ardından hepimiz:) Elimde bir maşrapa su olurdu, bahçenin kıyısındaki dev karaçamın dibine varır, o suyla yüzümü, ayaklarımı onun dibinde yıkardım (eski bir Sibirya geleneği imiş, senin varlığın onun varlığına karışsın diye, hâttâ yıkandığın suyu döktüğün yerde biten otları yersen dertlerin deva bulurmuş derler.) Sonra karaçamın gövdesine sarılıp, yanağımı kabuğuna yaslardım. Bazen ayaklarımın dibine bir kozalak düşürerek selâmlardı bu töreni, çoğu kez de dallarındaki kuşları cıvıldatırdı benim için:) Küçük ölülerimi gömdüğüm o bahçeden ve o ufacık evden ayrılırken en zor gelen belki de ona veda etmek olmuştu aslında, ne Ankara, ne de başka birşey yani... Neyse; hoşgeldin, özlemiştik, yaz, çok çok yaz e mi? Sevgimizle...
Agaçlar korkarmı korkmazmı , bilinmez ama biz insanların korktukları kesin. Bencede kötü bir duygu degil korkmak , korkmamak yaşayamamaktır. Korkulari olmayanlar sevdaya düsemezler. En kötü korku eski aşkların arkasından çekilen acıların tekrarından korkup , yeniden aşık olmaktan korkmaktır.
beni de en cok agaclar dinginlestirir. ayni senin gibi bakarim onlara, iclerini gormeye calisarak.. iyi ki onlar var.
zaten güzeldin ya daha mı güzel oldun ne...
Çocuklugumun geçtigi sokktaki meyve agaçlarından gizlice aşırdıgımız , korkarak ve heycanla hızlı , hızlı yedigimiz o meyvelerin tadini hatirlatti yazın. Benimde çogu zaman agaçlarla taşlarla konustugum olmustur. Anlatmam gerekenin olmadıgı olamadıgı dünyada beni dinlerken anlaşıldıgım duygusunu vermişlerir bana hep acımi vakurlu bir sadelikle paylaştıkları için sagolsunlar, gitme dedigimde kalamayan , gittiklerinde sanki her köşeden çıkıp beni selamlıyacarmış umudunun yok oldugu günlerimin dostlari ağaçlar , taşlar : nedersiniz belki bir gün bir notİ bir telefon bir haber gelirmi kalamayandan? Şairin dedigi gibi , Ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında ne sen bunun farkındasın nede polis farkında. Sevmek kötü anlatamayınca.
her gün yaziyi okuyorum satirlarin aralarini, kelimelerin aralarini, harflerin arkalarini görüp anlamaya calisiyorum sanirim anliyorum.belki göremediklerim vardir yazi güzel; ama harflerin ördügü duvarin arkasi nasil onu görmrkte ,anlamakta mesele.
Burcucum,
Cok ozlemisim bende seni:) iyi ki geri dondun :)iyi ki varsin :) yildiz parkindaki agacimi ozledim bende gunlerdir gidip goremedigim. herhalde bugun gitmem gerekiyor :)cok sey geciyor icimden benimde buraya yazacak ama ...
sevgimle sarildim sana...
çok güçlü kelimelerle dönmüşsün. bize ağaçların dinginliğini, şifa vericiliğini getirdin. hoşgeldin :)
guguk kuşu / bu çoşkulu karşılama için teşekkür ederim. Sagol varol.....:)
hindiba / senin orada oldugunu bilmek yetiyor. Ağaçlar arkadaşlığımıza şahit... ve sanirim onlarda bizi seviyor:)
mehmet saraç / gerçekten güzel bir gün... Hoşbulduk babiş... özledim sizi...
beste / ben o kediyi severim.... İlk yorumun bu, o yuzden özel bir teşekkür sana... Hala o güzel yemeklerin yüzünden, sana evlatlik adayiyiyim :)
crispy / sağol betülcüm... Şükredecek birşey yok ama gerçekten YAŞASIN!:) öpüyorumm...
adsız / hayat !
kelebeklerözgürdür / yakalayacağını biliyorum... seni benim kadar çook seveceklerini de... namaste :)
Selen / teşekkürler Selen... arayi uzatmayacagim artik... bende hepinizi ve yazmayi özledim...
Adsız / bir de isimsiz olmasaniz,.... teşekkürler...
Syntaxa / güzel yorumunuz için cok tesekkürler...
elif / canım benim, öyle birşey işte, seninde varlığın hep beni mutlu ediyor.. hep ve derinden....
Adsız / teşekkürler... Bir isminiz var mı acaba?
Handan Demiralp / Handan yazıma kattığın bu değerli anı için çook teşekkür ederim. Duygulandım... Güzel kedi annesi, ağaç dostu... hoşbuldum...
Adsız / Korkmuyoruz ki.. Ayaktayız, sapasağlam, ağaçlar gibi...
Benden Bizden / iyi ki varlar gercekten... Belki ayni ağaca baktigimiz olmuştur...Selam söyleyin :) teşekkürler...
beenmaya / biz hep güzeliz be beenmayam... :) iyi ki varsın...
Adsız / Onlarla konuşabildigimiz için şansliyiz sanirim... yolunuz açık olsun... teşekkürler....
üc 11 bide 23 / bu cabaniz yazan için çok degerli :) tesekkürler.... anlatilsa anlaşılmaz, sadece yazanin hissettiği çok gerçek birşeyler olabilir arkasinda... belki o da bunu anlayabilmek için yaziyordur, kimbilir..
Adsız / Harikacım, teşekkürler...Yıldız parkındaki ağaçlara benden de selam söyle... bende öpüyorum seni :)
Arzu / Arzucum çok teşekkürler.. Dönebildim... Hepimize şifa veriyorlar aslında, çaktırmadan...
ben arada bir gelip kendime mucizeler arıyoruum satırlarındaa
sakın gitmee
gittiğindende döndüğündende bir haberdiim
iyikii gidişini bilmediim
dönüşüne denk geldiim
ben mucizeleri her geldiğimde bulup ceplerime doldurup kalbime yazıyoruum ağaçlarla konuşuyoruum ve bende onların kalpleri olduğuna inanıyoruum
Yorum Gönder