Fotoğraf makinasıyla dolaşmayı
seviyorum. Gözün, her anın, her karenin, her duygunun peşine sözsüz düşmesini
seviyorum. O karelere her baktığımda hatırlıyorum, o anın ne anlattığını... O anlar ki, içlerinde hayata tutunuşlarımın,
umudun izleri saklı...
Eskişehir’de dolaşıyoruz. Elimde fotoğraf
makinam, çekebildiğim kadar fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Yüzümde bir tebessüm,
aylardır unutmuşum denklanşöre basmanın, içimde hissettirdiklerini...
Bir ayakkabı boyacısının önünde
duruyorum. Kocaman bir sepette, binlerce renkli ayakkabı bağı, sarmaşığın
yerlere nazlı dökülüşü gibi sepetten dökülüyor. Ayakkabılar ilk alındığında
farkındayızdır da, sonradan unutulurlar ayaklarda... Halbuki renkli bir bağcık
değiştirebilir eski ayakkabı algısını...
Tüm bunları düşünürken, fotoğrafı
çekmiş bulunuyorum. Hem gruptan geri kalmamak, hem de gezi de göreceğim yerleri
kaçırmamak adına hızlıca makinamı toparlarken, ayakkabı boyacısı amca bana doğru yakınlaşıp, “Daha yakından çek” diyor. O an nasıl hızlı bir cevap vermem gerektiğini
hesaplıyorum. Zaten çektiğim fotoğrafa bilgisayarda istediğim kadar yakın
kadraj yapabilirim, diyemiyorum. Anlamayacağını düşünüp, gülümsüyorum sadece...
Sonra bu sahneden ayrıldığım tüm
an, iletişim kurmak adına bazen ne gereksiz konuştuğumuzu düşünüyorum. “Daha yakından çek” derken belki
kendisinin de fotoğraf çekmişliği vardı ve daha yakından çekeceğim görüntünün daha iyi olacağını düşündü, belki kendi yaptığı
bağcık sepetiyle gurur duyarken, sanatsal egosu ortaya çıkmıştı, belki de bana sadece laf atmak istedi ve ağzından böyle bir cümle çıkıvermiş bulundu.
Konuşmak, sözcükler, kelimeler ne
kadar anlamlarını taşıyabiliyor? Sessizliği ve sessizliğin içinde hissi değil
de, aklın hesapları akıyor harf harf sözlerden... Bu nedenle meditasyon
kampları delirtici olabiliyor. Konuşmadan, sessiz, göz göze gelmeden geçen
günler... İç sesinin kendi içinden yankılanması ve binlerce cevap alıp,
hiç birinin başka biriyle yaptığın sohbet gibi olmaması. Halbuki en iyi dost
biziz kendimize. En iyi sohbet insanın kendi kendine yapabildiğiyle... İnsan
o kamplarda barışıyor kendiyle, azalıyor çokça sözden ve sadelikle yaklaşıyor kendine...
Şimdi sen sessiz, ben sessiz
dursak... Aslında sana bakarken sana değil, hissettiklerine baktığımı hissetsen
ve tüm bu anın hiç bir cümleyle karşılığının olmadığını anlasan...
Susalım mı o yüzden şimdi...
Sessizliğin içinde, yüreğine
dost olayım, ruhuna esinti, kalbine sıcacık dokunayım varlığımla... Sözlerin arkasına
geçelim beraber, ama çok şey söyleyelim böyleyken... Gülümseyelim yer yer bu
duruma, güneş açsın yüzümüzde, sözcüklerle kurduğumuz esaretten kurtulalım
beraber... Ben yüzüne, saçlarının buklelerine vuran gölgelerin peşine düşeyim, seni dinlerken... Aksın içinden geçen hikayeler, duygular gözlerinden
bana, gözlerimden yüreğine... ve aslında hiç birşey söylememişken daha, anın
içinde kalbimizi gıdıklayan, içimizin komik bulduğu birşeye sözsüz beraberce
gülelim kahkahalarla... Sonra gülmekten gözümüzden minik yaşlar süzülsün de,
duralım biraz... İçlenelim belki de beraber hatırladıklarımıza... Buluta
bakalım ufkumuzdan geçip giden... Sonra uzaklara dalarken gözlerimiz, hatırlayalım...
Aslında sözlerle kurduğumuz köprülerden daha güçlü, daha yıkılmaz ve anlamlı
bir bağımız olduğunu hissedelim kalplerimizden... Hiç dokunmadan “seninleyim,
anlıyorum” diyebilelim birbirimize...
Bu an, ikimizin en güzel anısı
olsun...
Kalbimizde minik sakin bir sığınak gibi, kapısını her açtığımızda harflerin ve cümlelerin giremediği....
Kalbimizde minik sakin bir sığınak gibi, kapısını her açtığımızda harflerin ve cümlelerin giremediği....
Susalım şimdi...
Nerede olursak olalım,
gözlerimiz görüyor birbirini....
.
6 yorum:
kelimeler öylesine esir almış ki bizi susarsak her şey bitecek sanıyoruz. susarak anlaştığımız insanlara daha çok yer vermeliyiz hayatımızda.
Bunu buraya iliştirmesem olmayacak...
Gündüz Düşleri
Bu gece ne yapsak?
Sussak sadece, susarsak anlaşsak
Sarılsak öylece
Nefeslerimizle uyusak
Sessizce uyansak yine
Sessiz bir dokunuşla günaydın desek birbirimize
Kalksak, yine konuşmasak
Bakışmasak
Birbirimizin varlığında huzur bulsak
Biliyorum ne desem şehvete yoracaklar şimdi
Ama dinlemiyorum, duymuyorum onları
Devam ediyorum gündüz düşlerime
Mesala birinde okuma koltuğumuzda uzanıyoruz beraber
Kolların yorulmasın diye benim tuttuğum kitabın
Sen çeviriyorsun yapraklarını
Yok olmaz bu çünkü kağıt bıçaktan keskindir bazen
Bu yüzden ben çevirmeliyim yaprakları da
Bazen benim sevdiklerimden bazen seninkilerden okumalıyız
Senin sesinden duymalıyım bazen sevdiğim cümleleri
Bazen de okumalıyım sana sevdiklerini
Bu gece ne yapsak?
Mesala televizyon koltuğumuza otursak
Beğenmesek hiçbir programı
Sonra bize güzel şiirler okuyan
Türkçe, Lazca, Kürtçe ve hatta İngilizce şarkılar çalan
Doğrunun yanında olmak için didinen gençler bulsak
Ne kadar ben gibi
Ne kadar sen gibi desek
Program bitse de dalamasak uykuya
Bilip de sustuklarımızı, yüzümüze vurduklarını okusak
Birbirimizin gözlerinden
Sonra yine birbirimizin varlığında huzur bulsak
Biliyorum ne desem şehvete yoracaklar yine
Yine duymazlıktan geleceğim ben
Siz ne anlarsınız diyeceğim içimden
Gündüz düşlerime devam edeceğim yine
Mesala şükredeceğim artık sigara içmediğime
Sen göğsümde uyurken
Biraz üzüleceğim, başımı yana çevireceğim
Nefesim rahatsız etmesin seni diye
Çok sevdiğim yüz üstü uykumdan ödün vereceğim
Hatta sen daha rahat uyu, seni daha çok görebileyim diye
Uyku girmeyecek gözlerime
Biliyorum ne desem kötüye, şehvete, hazza yoracaklar yine
Bense gözlerimi kapayacak
Devam edeceğim gündüz düşlerime
Bu gece bir kadeh daha sen olsan yanımda
Seni içtiğim her anda
Bir kez daha
Şükretsem alkole olan tövbeme
Senin sarhoşluğun olsa içimde
Kapıyı çalsam, kim olduğum sorusuna "Sen" desem
Seninle otursam, uzansam, okusam, izlesem, dinlesem, yesem, içsem
Seninle uyusam
Seninle uyansam gündüz düşlerimin içindeki gece düşlerimde
Bu gece de bir olsak seninle
Bu gece ne yapsak?
Herşeyi boş versek
Sussak sadece, susarsak anlaşsak
Sarılsak öylece
Nefeslerimizle uyusak
Sessizce uyansak yine
Sessiz bir dokunuşla günaydın desek birbirimize
Kalksak, yine konuşmasak
Bakışmasak
Birbirimizin varlığında huzur bulsak
Bence bu şiirin kaynağını yazmamak, yazana haksızlık olur. Cok tesekkurler.... http://www.erkansen.com/2012/11/gunduz-dusleri.html?m=1
Çoğu zaman söylenenlerden çok söylenmeyenler, yazılanlardan çok yazılmayanlar dikkate ve meraka değer. Susmak bazen tüm gücünle haykırmaktan daha etkili; bir araba dolusu laf söylemek yerine bir anlığına susmak heyecan verici :)
biliyorum ki, aslında seslerin ve cümlelerin ötesinde şefkati ve sevgiyi hissetmeyi anlatıyorsun. Sessizliğin içinde elsiz, cümlesiz dokunmayı yüreklere...
Bu çokca, seninle beraberken hissettiğim birşey... Ne şanslıyım:)
Hayatın dehlizlerinde arayışını, denemelerini, sorgulayışlarını, hatalarından çıkardıklarını ve burada paylaştıklarını seviyorum. Yüz yüzeyken, nonstop konuşmanı, aklına bir düşünce gelince gökyüzüne doğru bakarak, emin olmasanda hissettiğini anlatabilme çabanı ve telaşını seviyorum.
Hep ol, hiç eksik olma...
diğer pöti'n :)
Twiter den (gop, horasan, filistin, arjantin, tunalı, seğmenler, farabi, çevre.. mahalleyi yürüdüm. asayiş berkemal. kediler tombul, köpekler tembel.)
bunu yazan arkadasina benden cok selam söyle aklima geldikce hep gülüyorum
tekrar yazmanda güzel.
Selamlar Metin
Yorum Gönder