18 Şubat 2008

Ekmekten Ağaç


Brajabanita eğitimlerimizde “şükretme taşı” edinmemizi söylediğinde, evde bulunan yarı değerli taşlarımdan seçerim birini dedim içimden... Fakat hiçbirisini seçmedi içim... Aklıma her negatif düşünce geldiğinde, cebime elimi atıp şükretme taşıyla hayatımdaki güzelliklere teşekkür etmek adına seçeceğim bu taş, bana gelir diye beklemeye karar verdim..Yolda yürürken, taşlara bakındım..Güzel bir an yaşadığımda, o taşı aradı gözlerim - ama bulamadım.. Uzun süre şükretme taşına sahip olamadan, şükrettim elimi boş cebime ata ata...

Taa ki Taş beni bulana kadar...

Ev ekonomisini yeni evlenen biri olarak beceremediğimi düşündüğüm bir zamandı. Buzdolabında herşey artıyor.. Bozuluyordu.. Annem gibi, aldığımı değerlendirerek bu kayıbı önlemeyi becerebilecek bir öngörüye de sahip değildim henüz.. Kendimce yöntemler bulmaya karar verdiğim bir gün, evdeki kurumuş ekmeklerle işe başladım. Her gece kuruyan ekmekleri ıslatıp, balkona koydum.. Her sabahta kahvem eşliğinde, balkon kapısı açıkken, izledim misafirlerimin yemek yiyişini.... Evimin ilk yemekli misafirleri gibi bende bir mutluluk anlatamam... İçimden de birşeyde yapmıyorum yemek namına dediğimde oldu gülümseyerek.... Her sabah uyanmamı bekleyen kuşlar, ben ekmek kabını koyup-onları görebileceğim koltukta yerimi aldığım anda beliriveriyordu balkonda...

İşte yine öyle bir günün sabahı, balkona yemek koyduğum bir andı...Yerde duran siyah bir taşı gördüğümde gülümsedim. 14.katta oturuyordum. Bu büyüklükteki bir taşın imkansızdı gelmesi buraya.. Şükretme taşımı – yemeğe gelen misafirlerim hediye etmiş oldu sonunda... Belki de onların teşekkürüydü bu taş... Günler geçti,hediye ettikleri o siyah taştan sonra sanırım sıcak diyarlara göç ettiler ve gelmediler bir daha balkona...

3 ay önceydi... Havalar yine bu kadar soğuktu.Ama yağış yoktu böylesine.. Elimde sabah evde yiyemediğim kahvaltım ile alalacele arabaya binmek için otoparka indim. Bir yandan taşıdığım eşyalarıma sahip çıkıyor, bir yandan arabanın anahtarını bavul gibi çantamda ararken, otoparkın girişindeki ağacın üstüne tüneyen kuşları gördüm. Belli ki o ağaç çevrelediği beton kısımlarından dolayı daha az rüzgar alıyordu. Tünemek için iyi bir sığınaktı. Hemen kahvaltımın yarısını minik parçalara bölüp, onlara attım.. Biraz uzaklaştığımda hepsinin iki lokmalık ekmeğe üşüştüklerini gördüğümde –arabadan inip elimde kalan tüm yemeğin hepsini onlara verdim.. Teşekkür ettim, kahvaltımı paylaştıkları için .... Mutluluğumla doydum.. Her şükretme taşıma elimi değdiğimde, bana gelişini hatirlarken balkonda göz göze gelip selamladığım kuşlarda geliyor aklıma.... Benim selemladıklarımda, bunların akrabalarıydı mutlaka...

Gece olup, hava karardığında evin penceresinden bakarım.Geçenlerde elimde çay fincanım, yine pencere sefası yaparken, çöp kamyonlarının geldiğini gördüm. İstemsizce bakıyordum aşağıya.... Baktığım manzarada gözüme, birşeyler bulurum umuduyla kaçışan kediler takıldı. Mutfağa gittim.Hemen sabah için yeni bir eylem planı hazırladım. Her sabah ağaçta tüneyen kuşlara vermek üzere hazırladığım ekmek parçalarını plastik kaplara koyuyordum nasıl olsa. O gece kediler içinde yiyecek birşeyler hazırladım..Ve iki tarafa konmak içinde iki temiz su kabı...Çünkü temiz su, doğadaki hayvanların en zor bulduğu şeylerden biriydi.

Her sabah elimde iki büyük plastik kap ve sular, birini otoparkta bırakıyorum.Diğerini kilitli çöp dolaplarının önüne...Her gün bunu yaptığım zaman yediğim herşeyi paylaşmaktan içim hafifliyor.Ben gün içinde her ne yiyorsam,biliyorum ki o gördüğüm kediler de kuşlarda birşeyler yediler.. Yapabildiğim kadarıyla içim rahatlıyor... Onlara-onların yaşam hakkına saygı duyuyorum.. Hiçbir canlıyı öldürmemek iyi birşeydir...Ama yapabileceğiniz minicik şeyleri yapmamamız en kötüsüdür bence... Kuruyup atılacak bir ekmek parçası bile, onlar için ne kıymetli biliyorum.

Yine elimde kaplarımla bir sabah asansörde, 10.katta oturan hakim beye yakalandım. Bana her zamanki otoriter tavrıyla günaydın dedikten sonra, ellerimdekilerin ne olduğunu sordu.Bende birini kuşlara, diğerini de çöplerden medet uman kedilere verdiğimi söyledim gülümseyerek... Ardından da siz de yapın diye ekleyecekken, hakim amca somurtarak sözümü kesti..” iyi de, ya bunları yemeğe kurtlar gelirse buralara şimdi...kurtlarla uğraş sonra “ Hakim amcaya diyecek çok şey buluyordum ama benden büyük olduğu için kendimi zor tuttum..”o zaman, bu ekmekleri kurtlar yer” dedim net bir şekilde... Kurt, kedi,köpek, kuş ne farkederdi ki...Yesinler diye koyuyorum yemekleri... Aç kalmasın hiçbir canlı... Asansör aşağı inene kadar da devam edemedim konuşmaya.. Her türlü sabatoja karşı, yemek yerlerini değiştirdim..Kurtlarda yese helal olsun diye diye...

Her gün eve döndüğümde yada yemeklerin bir yenisini koyduğumda kapların boşalmış olduğunu görüyorum ve mutlu oluyorum. Paylaşmadıkça bereketin olmayacağını biliyorum.. Doğanın her parçası saygıyı hakediyor.. Yaşama saygısını... Onlar yoksa bizde yokuz.. Biz sadece kendimizi düşünürsek, onlar varlıklarını sürdüremezler. Çünkü insanız ve benciliz.. Ağaç keser, kedi kovalar, kuşlara taş atar yaşarız sanıyoruz... Çokta güzel yaşarız sanıyoruz..



Kar yağıyor...Yarın Hurriyet gazetesinde çıkacak bir haberi, bugün mail yoluyla bir arkadaşım yolladı.. İçim ürperdi... İsmail, biri engelli olmak üzere 3 çocuğu ile yönetimin verdiği asgari ücret ile geçinmeye çalışan bir apartman görevlisi...Kar yağdığı için, yemek bulmakta zorluk çeken ve olası yemekleri de karlar altında kalan kuşlara, ekmekten ağaç hazırlamış.. Kendi ekmeğinden bir fazla ekmek alarak.... Bir ekmek çok birşey değil belki gözümüzde.... Ama bunun için yapılan emeğe, düşünceye saygı duydum.. Sevindim.. Sevdim İsmail’i... Dedim ki iyi insanlar var hala.. Ne güzel dedim.. Aç kalmıyor İsmail’in evinin yakınlarında da kara rağmen, soğuğa rağmen yaşamaya çalışan kuşlarda...

Kar yağıyor hala... Biz sıcak evimizde otururken, sıcak yataklarımızda tatlı uykular uyurken kar yağmaya da devam edecek gibi.......

Sabah Hakim amcaya inat, bende ekmekten bir ağaç yapacağım yarın.... Keşke herşey çikolatan olsun diye düşler kuran bizler gibi, ekmekten ağacı gören kuşların mutluluğunu tüm gün içimde taşırım gülümseyerek.... Biliyorumki bu çetin kış mevsimi geçtiğinde onlarda şarkılarını getirirler bana..... Bende şükretmeye devam ederim, herşeye rağmen doğaya, hayata ve yaşama.... Elimde hediye edilmiş siyah taşım, kuşların cıvıltısıyla...

Hiç yorum yok: