29 Kasım 2008

Gecenin Solak Sayıklamaları

Canon AE1/2006/Bodrum


Ağaç olmak, yol olmak, yediğin yemek olmak, baktığın şey olmak, karşında sevdiğin insan olmak, pozitif olmak, mutlu olmak...

Ve Yol almak....

Kimsin sen? Nereye koşuyorsun? Peki ne olmaya çalışıyorsun.. Başarılı olmalısın, sağlıklı olmalısın, kazanmalısın ve yaşamalısın...

Bugün arkadaşına tavsiye ettiğin o evrensel bilgiyi, sen uygulayabiliyor musun?

Kaç kütüphane kitap taşırsın aklında... Bir sürü bilginin kölesi gibi yaşar durursun. Hangisini tam bilirsin peki?Hangisini uygularsın?

Düşün bakalım bugün ne konuştu ağzın, karşılığında ne söyledi yüreğin... Sızlandın, söylendin, sitem ettin de tüm bunlarla, evrene bir tohum daha attığının farkında mısın?

Yapmaktan ve olmaktan bahsedebilirim bu yazımda. Herşeyi yapmaya çalıştığımızdan, olmayı bir türlü beceremediğimizden. Bir uygulamanın, bin bilgiye değer oluşundan bahsedebilirim. Yazımda bilgiyi uygulamak için her gün diet listesi gibi, farkındalıkla düzenli bir şekilde uygulamaya çalıştıklarımı da içine katabilirim....

Bilinçsiz bilgiler ve bilgililer çağından bahsedebilirim. Televizyon aptalını, reklamlarla nasıl kandırıldığımızı yazabilirim, bir ay önce gündemdeki konuşmaların neden unutulduğundan, sokakta çevremizi kirleten tabelalardan, gazetelerden, kitaplardan, internetten, sözcüklerin kirlettiği alanlardan girebilirim yazıya.. Çok şey bildiğini sanmakla, bilinçlice bilgiyi kullanmayan- uygulamayanlara da yazımda dem vurabilirim...

Sözcüklerimizden bahsedebilirim. Aslında sözcüklerin enerjisiyle neleri hayatımıza çağırdığımızdan, neler yarattığımızı evrene attığımız o sözcük tohumlarından...

Pozitif olmaya çalışırken, negatifte kalmak hakkında yazabilirim. İkisininde aslında aynı olup, bu oyunun parçaları olduğunu, asıl amacımızın başka olduğunu anlatarak...

Yoga sayesinde deneyimlediğim ruh, beden ve nefes bütünlüğünden bahsedebilirim ve hepsini birbirine yetiştirmenin zorluklarını yaşadığımı da yazıma katabilirim.

Sadeliği yazabilirim. Doğayı kıskandığımı anlatabilirim. Sadeliğe nasıl ihtiyaç duyduğumuzu. Sahip olduklarımıza sarılırken, aslında ne kadar korktuğumuzu...

Yeni yılın gelişini yazabilirim. Hayatı zamanlara bölmenin manasızlığından bahsedebilirim ve alt metinlerde sinyaller verebilirim aslında yeniye dair ister istemez oluşan hayallerimin varlığından...

Son zamanlarda hayatın bana çektiği sınavlardan bahsedebilirim, aldığım derslerin içimdeki notlarını yazabilirim ve sorularıma yazımda cevap arayabilirim.

Meleklerden bahsedebilirim sonra. Hayatıma tesadüflerle giren, dostluk-arkadaşlık ilişkisinden / ilişikte- yan yana olmaktan öteye, eski hayatlarımızda tanıdık olmakla, mucizelerini, içime işleyen dokunuşlarını, yaptığımız yolculukları da anlatarak...

Son zamanlarda yediğim yemeklerden bahsedebilirim. Tariflerden öteye, yemeklerin taşıdığı enerjiyi – şifalarını arttırarak aslında yemeğe olan saygı ritüellerinin nasıl yapılacağını da baharat gibi yazımın içine katarak....

Kedilerim Shiraz, Bidon ve konuşan kaplumbağam İskender’den bahsedebilirim size olmadı, onlarla kurduğum dostluğu ve tüm paylaşımlarımızı anlatabilirim, içinizi de biraz ısıtarak...

Son bir ayda yaşadığım asansör dialoglarından bahsedebilirim. Komşuluk kavramını öldüren asansörde, başımdan geçenleri anlatabilirim. Başlığı da “Bizim apartmanın sakinleri” koyabilirim mesela..

Patlamış mısırların tam patlarken fotoğraflarını çekmek istediğimden bahsedebilirim. Bir imkansızı, fotoğraflayabilirim yazımda.. Onlar tam patladığı anda tencerenin içinde yağa bulanmış olarak kendimi nasıl bulduğumu, objektiften gördüğümü, neden heyecanlandığımı, anlatabilirim hayal ürünü o kareyi...

Sonra hayatı kolaylaştıran olumlama oyunlarından bahsedebilirim, okuduğum kitaptan, dinlediğim şarkıdan da alıntı yaparak...

Nlp çalışmalarında kullanılan sözsüz iletişim ile ikna çalışmalarından bahsedebilirim, yazımda kendimi sözcüklerle ikna etmeye çalışarak, anlatmaya çalışırım.

Son zamanlarda yaptıklarımdan bahsedebilirim sonra... Bloğun yan sütununda her hafta değiştirdiğim güncel olayları biraz geniş tutarım..

Hiçbirşey yazmasamda olur aslında... Bu geceyi de yine komşu blogları okuyarak geçirebilirim, yazıların içinde kendimi düşüncelere dalmış bularak...

Herşeyden bahsedebilirim, ama en kötüsü işte böyle kararsız kalıp, başlayamamak..
En güzeli yazma işini bugünlük askıya alıp, konuşan içimi susturmak..
Sonrada gidip, bir güzel uyumak...

14 yorum:

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Ben oyumu sozcuklerden yana kullaniyorum.. nlp'de cok ilgimi ceker..
Ama zaten ben burdayim.. Yazdiklarini severek okuyorum.. Senin siralaman degisirse, beklerim biraz, olsun..

babişe yemekler dedi ki...

son zamanlarda 'düşünme' ve 'anlama' durumlarında olmadığım için hiç de umurumda olmadığı için bu yazı yerine son zamanlarda'yı okudum. ve öyle keyif aldım ki mandalina kabuklarından garfield'den bir de şu uyuz berberden..

bence daha çok son zamanlarda yazmalısın hatta yeni bir blog adı da son zamanlarda..

sevgiyle kal..

zero dedi ki...

satırlarda bold olarak yazdığın kelimeleri yan yana getirerek bir cümle oluşturmayı denedim. Düşünmeyene anlamsız gelecektir, ama bana çok şey ifade ettiler. araları da senin cümlelerinle doldurdum, tamam oldu. senin 'yazmamış' halini okumak da pek bir keyifli. her halinle hep 'var'sın.
Sevgiler:)

Özgür Turan dedi ki...

Ankara'ya gelirsem, ki yıllar oldu gelmeyeli, mutlaka arayacağım seni haberin olsun. İstanbul'a gelirsen de haberim olsun lütfen. Neyse bir şekilde buluşacağız biz.

Demli Hayat dedi ki...

Çok önceden bir yerlerde okumuştum.
Bu benim en önemli başucu cümlem olmuştu.

"İnsanlar, en çok öğrenmek istedikleri şeyi, hep öğretmeye kalkarlarmış"

beenmaya dedi ki...

sen susup uyumaya gittin de biz konuşmaya başladık şimdi ve de sormaya...kimsin sen, ne hayalin var, hangisi gerçeğin...

funda dedi ki...

bahsetmek istediklerin bile beni öyle içine aldı ki, bunların hepsini sayfalarca anlatsan diye diledim. ben kahvemi alıp gelsem, sonra kaybolsam..

Adsız dedi ki...

Yazdıkların beni düşünmeye teşvik ediyor. Ne yapıyor olursam olayım durup düşünüyorum. Sayende. Teşekkür ederim.

Demet dedi ki...

yazabilirim deyip henüz yazmadiklarini bile keyifle okudum, 'devami olsa ne güzel olurdu' diye diye. Biz bekleriz, sen yaz tek tek :)
Su uygulama konusu var ya, ögrendiklerimizi hayata, derdim gücüm o iste benim. O kisim da ayrica cok güzeldi...

sufi dedi ki...

Sevgili dost
Solak sayıklamaların, anlaşılıyor ki soldan soldan geliyor fikrine , parmakların da basıyor klavyeye, gözlerin ancak okuyup manayı sonra gönderiyor belleğine.Sen de; biz gibi okuyorsun kendinden gelen öz-lü sözlerini.Aferin ne güzel yazmışsın da diyebilirsin kendi kendine!Seni okumak güzel, sevgilerimle.

Array! dedi ki...

Sardunya'nın dediği gibi, yazdıkların beni de düşünmeye itiyor hep. Shiraz, bidon ve İskender ile ilgili bir şeyleri hemen yazar mısın? Bir de asansör muhabbetlerini dört gözle bekleyeceğim. :)

http dedi ki...

deniz feneri misin?

herkese yol gösterip

kendisi bir adım atamayan...

(kutupzencisi - yengeç ölüsü ve ben)

ic sohbetleri dedi ki...

cok ilginc.. ve cok iyi bir zamanlama ile sanki bana ozel yazilmis gibi.. bu aralar uye oldugum siteden gelen mesajlarla 'iyi dusunup' iyi enerjiler yaymaya daha da onemlisi o istediklerimin olmasina 'izin vermeye' calisiyorum.. baskalarina hep cok iyi destek olup/akil verirken bu kadar zor gorunmuyordu halbuki bu is. daha da aciklisi ben bunlari zaten yaptigimi saniyordum.. simdi, simdi nasil rahatlayacagim diye soruyorum bana rahatla once biraz diyenlere, kimse bilmiyor cevabi...

Adsız dedi ki...

Yazılarınız çok güzel ben daha taze blogçuyum. Sizin yazınızı okurken kendi kararsızlığımı gördüm.Herşeyi aynı anda yapmayı isteyip sonra bu isteğin verdiği yorgunlukla hiç bir şey yapamamak,işte ben.