11 Temmuz 2008

Tekerlek dönmezse, yürürüm o halde...



yol
doğmakla ölüm arasında
bir iç mesafesi
varla yok arasında
olsa olsa
bir hiç mesafesi
s.solkun

Sonuna kadar gitmeliydim sanıyorum.. Yol uzundu.. Bu yolculukta neydim ki ben...Bazen şöfördüm, bazen ağırlığımca yük, bazen yükü taşıyan ve bundan yorulan tekerlekler mi... Tek bildiğim yolu her haliyle fazlaca irdelediğimdi gereksiz yere..


Şöförlüğüm sadece yol çizgilerini izlediğim kadardı oysa.Yeni bir yol yaratmıyordum ki... Ama koltuğa geçince direksiyona sarılıp, hız canavarı heybetine bürünüyordum belli ki... Yol çoktan asfaltlanmıştı.. Bellli ki, daha önce birileri geçmiş, hatıralar ve tecrübeler bırakmışlardı o yolda... Ben sadece gidiyordum... Unuttuğum şey gittiğimdi, unutamadan varettiğim ise “iyi şöförlüğüm”.... Olur da hızlı varabilirim adına kestirme yola saparsam, varmak istediğim yere ulaşabilecek miyim kaygısını taşırdım. Kestirme yol kumdu, topraktı, işaretler yoktu çünkü... Sadece keşif yoluydu.. Zaman kaybıydı varmak isteyen birine..

Bazen ağırlığımca yük olurdum. Durduğum yerde ağırlaşan... Karanlık bagajların, sıcak ve boğucu darlığında boğulurdum.. Kendime yenilerini sıkıştırırdım taşımak adına... İhtiyaçtan değildi taşımak...Ve ben ağırlaştıkça ağırlaşırdım karanlık ve dar alanlarımda.. Nefes alamayan, kullanılmadıkça yolun kiri en temiz halde bile üstüne sinen, zamanla kat yerleri kalıcı olmuş giysiler gibiydi taşıdıklarım... Ve en ihtiyaç duyulduğu zaman, çıkaralacaklar hep en altta olurdu...Onların üstünde, kat ve kat konulmuş olmazsa olmaz bağımlılıklar....

Ve bazen tekerleklere dönüşürdüm... Döndükçe dönen bilinçsizce.... Sadece dönsün diyerek yol alan zamanlardan ibaret... Yükü de, hızını kaybetmiş şöförü de taşıyan.... Ama hareketi kendi bilinçliliğinden değil, zamanın karşı konulmaz yüceliğiyle sağlayan... Gideyim de diyen sadece, ne taşıdığını atabilen – ne “iyi şöföre” söz geçirebilen... Asfalta değdikçe, fazla yükünü ve gereksiz hızını kabul etmiş olsa da, ama hala gitmeye odaklı o veya bu şekilde...

Yol arkadaşlarımda oldu benim.. En iyi yollarda tanıştım onlarla...Aynı manzaraya bakarken, farklı görebildik.... Bazen yüklerimiz ağır geldi birbirimize, bazen savaştık “hayır şöförlükte ben daha iyiyim” diye... Bazen de yolcu koltuğunda otururken, önümüzde fren pedalı olmasa da hızı keseceğimizi sanarak panikle bastık frene olmadık yere.... Yol boyunca bedenimizin dayanamadığı noktaları, ruhumuzun sınırlarını gördük karşılıklı...Tabi ancak bunlar görebilene.. Yolu kendinin sanan, yanındaki yolcunun yolu zorlaştırdığını sanır sadece.. Yolcular yola aittir oysa, yol kimsenin değildir.....

Bazı yol arkadaşlarımı hala özlüyorum.. Onlar hafifletti beni... Manzaralarımızı sevdim beraber baktığımız... Şöför olmanın önemli olmadığı yollar yaptık beraber... Gittiğimiz yer önemli değildi, varmakta anlamını yitirmişti.... En güzeli ise, aynı rüzgar yüzümüze vurdu..

Yol alabilir zamanlarımızın değerini bilmeden, bazen benzinimiz bitti yada arıza yaptık.. Gidilmesi gereken yol durdu... Durduk, lanet ederek.... Çaresizliğimiz bize, taşıdığımız ağır yüklere- egomuzla yol sürüşümüze rağmen gidebiliyor olmanın verdiği minnettarlığı hatırlatmadı hiçbir zaman... Sadece kaderimize kızdık belki de... Dur demişti belki de yol...”Dur !! Yüklerini at”....”İyi şöförlüğün buraya kadarmış “dedi belki de... yada “Varmaktan daha önemlisi yolda olmak gör bunu” dedi ....Kimbilir... Kaderimize lanet ederken, farketmedik hiçbirimiz..

Hızı kesilen biri için asfaltın sıcağı zor geldi işte o anlarda... Yanımızdan geçen arabalara bakakaldık bazen... Onlar nasıl gidiyordu...? Biz niye gidemiyorduk..? Onlar daha mı çabuk varacak sizce de?

Bir yolu 5 saatte almak vardır...Bir yolu kamyon hesabı 10 saatte de alırsınız... Saatlerle ve hızıyla böbürlenen her şöförün, unuttuğu sanırım yoldur varmak amacı bürümüşse gözlerini... Nasıl yol aldığıyla ilgilenmez.... Bu, sadece yola yapılan haksızlıktır.. Oysa her yol köşesinden sıra sıra kedi gözleri vardır binlerce ve kilometrelerce... Karanlıkta ve aydınlıkta gösterir bize, gittiğimiz yolu her tekerlek boyu virajda da, bayırda da....

Çok hız yaptım bunca yol.... Çok yolcu değiştirdim sonra... Varmak için şöförlüğümü geliştirdim sandım... Yüklerimin hepsi bagajda kirlendi... Sanırım yüklediklerimin ne olduğunu bile hatırlamayacak zamandır varmaya odaklı yollardaydım.... Tekerlekler, asfaltın tadını fazlasıyla aldı... Geçtiğim manzaralara haksızlık ettim bir de... İnanırmısınız, kedi gözlerinin varlığını virajlarda farketmiştim, kazasız viraji alabileyim diye o da sadece... Benzinim bittiğimde lanet ettim herşeye... Yanımdan geçenlerin çoktan vardığını sanarak....Ve yolu irdeledim gereksiz yere....

Şimdi yürüyorum... Hava sıcak..
Bunca hızdan sonra yürüyorum..
Yol gerçekten güzelmiş aslında..
Yükü de ve iyi şöförlüğü de bıraktım geride..
Kedi gözleri de yol boyu sandığımızdan çokmuş aslında... Göz kırpıyorlar şimdi bana her adımımda..

Yolda olmaksa amaç, gidişin ve hızın ne önemi var ki...
Ben yol ile yol olmaya karar verdim... Şimdi, bir ben yürüyorum...

Ve manzaramda gördüklerim...
Aslında hep aynı sukunetle duruyorlarmış ağaçlar tepelerinde...
Bunca zaman ben,
yolda onlar benim önümden hızlıca geçtiler sanmışım sadece...
..
Brajeshwari / 11.07.08
..

2 yorum:

Nilambara dedi ki...

En güzel yol alma şeklini seçmişsin :)
Yolun açık ve bol keyifli olsun, iyi yolculuklar...

:)den dedi ki...

Kimbilir içine girdiğimiz kaçıncı elbise, çıktığımız kaçıncı yolculuk bu?
Ruhun sesini açmak, yolun da yolculuğun da farkında olmak, yükleri bırakmak,kendine izin vermek, kabul etmek, yaşamın ritmiyle akmak, en minik matruşkayı gün ışığına çıkarmak, yolda yürürken kanatlanıp uçmak...
YOLUNUZ AÇIK OLSUN...
Uçan Martı'dan sevgiler...