Türkler, ses ile cevap veren bilgisayarı görünce şaşırmışlar. Bir soru sormaya karar vermiş biri.. Geçmiş karşısına...
“Naber?” demiş.
Bilgisayar tüm sistemi search etmiş, taramış hardiskini, cevabı bulamamış ve error verip, bozulmuş.
Sorular ne kadar önemli hayatımızda. Sorduğumuz kadar, bize sorulan da. İş görüşmelerinde sorulur, sınavlarda sorulur, sohbetlerde sorulur, sorulur da sorulur. Soruyu doğru anlamakta önemli sanırım. Cevaplar bazen içinde saklı oluyor soruların..
İnsanları sorularından tanımak aslında o kadar kolay ki. Sorunun asıl amacı gerçeği öğrenmektir. Gerçeği öğrenirken, yargı, inançsızlık, öfke, aşağılama da sorunun içine gizlenebilir. Soruyu soran bu yüzden, cevabı verenden daha çok belli eder kendini... Biz nasıl sorular soruyoruz acaba gün içinde?
Annem her eve gelişimde sorardı “Burcu sen mi geldin?” Demek annem gelmemi beklemiyor yada hoşgeldin demeye çalışıyordu aslında. Ben sık sık sorarım mesala “Gerçekten öyle mi?” diye. Bu bir yöntemdir zaman kazanma adına. Bir de “Aa yemeğini bitirmedin mi” sorusu vardır, tabağa ve kalan yemeğe bakarak. Bunda da “ama o kadar yaptım, niye yemedin ki” sitemi vardır alt satırda. Sohbetin ilk dakikalarında ard arda sorulan, “Ne iş yaparsın?", "Nerede oturuyorsun?", "Evli misin?" gibi sorularda bir statü dengelenme arayışı gibidir bana göre. Kısa cevapların analizi karşı tarafa kalır genellikle... Sormak isterim tüm soruların arkasından “uygun düştüm mü acaba sana” diye... "Ne var, ne yok?" “Ne yapiyorsun? “Nasil gidiyor?” gibi sorular ise nasıl anlamsızdır aslında... Evlilikler sorulan soruların yanlışlıklarıyla bitmiyor mu? “Nerdesin?”, “Niye konuşmuyorsun”, "Neden bunu böyle yapıyorsun?” soruluyor, “Özledim seni, Konuşalım mı” demek yerine, çoğu zaman varılan nokta soru imi gibi sallantıda... Sınavda başarısız olan birinin kendine sorduğu “Niçin böyle oldu”, onu ne kadar sağlıklı bir cevaba götürür? Bu soru nasıl bir ruh haline sokabilir bir insanı, düşünün. Bu sorunun yerine “Nasıl başarabilirim?” daha cevaba yakın bir soru değil mi sizcede?
“Naber?” demiş.
Bilgisayar tüm sistemi search etmiş, taramış hardiskini, cevabı bulamamış ve error verip, bozulmuş.
Sorular ne kadar önemli hayatımızda. Sorduğumuz kadar, bize sorulan da. İş görüşmelerinde sorulur, sınavlarda sorulur, sohbetlerde sorulur, sorulur da sorulur. Soruyu doğru anlamakta önemli sanırım. Cevaplar bazen içinde saklı oluyor soruların..
İnsanları sorularından tanımak aslında o kadar kolay ki. Sorunun asıl amacı gerçeği öğrenmektir. Gerçeği öğrenirken, yargı, inançsızlık, öfke, aşağılama da sorunun içine gizlenebilir. Soruyu soran bu yüzden, cevabı verenden daha çok belli eder kendini... Biz nasıl sorular soruyoruz acaba gün içinde?
Annem her eve gelişimde sorardı “Burcu sen mi geldin?” Demek annem gelmemi beklemiyor yada hoşgeldin demeye çalışıyordu aslında. Ben sık sık sorarım mesala “Gerçekten öyle mi?” diye. Bu bir yöntemdir zaman kazanma adına. Bir de “Aa yemeğini bitirmedin mi” sorusu vardır, tabağa ve kalan yemeğe bakarak. Bunda da “ama o kadar yaptım, niye yemedin ki” sitemi vardır alt satırda. Sohbetin ilk dakikalarında ard arda sorulan, “Ne iş yaparsın?", "Nerede oturuyorsun?", "Evli misin?" gibi sorularda bir statü dengelenme arayışı gibidir bana göre. Kısa cevapların analizi karşı tarafa kalır genellikle... Sormak isterim tüm soruların arkasından “uygun düştüm mü acaba sana” diye... "Ne var, ne yok?" “Ne yapiyorsun? “Nasil gidiyor?” gibi sorular ise nasıl anlamsızdır aslında... Evlilikler sorulan soruların yanlışlıklarıyla bitmiyor mu? “Nerdesin?”, “Niye konuşmuyorsun”, "Neden bunu böyle yapıyorsun?” soruluyor, “Özledim seni, Konuşalım mı” demek yerine, çoğu zaman varılan nokta soru imi gibi sallantıda... Sınavda başarısız olan birinin kendine sorduğu “Niçin böyle oldu”, onu ne kadar sağlıklı bir cevaba götürür? Bu soru nasıl bir ruh haline sokabilir bir insanı, düşünün. Bu sorunun yerine “Nasıl başarabilirim?” daha cevaba yakın bir soru değil mi sizcede?
.
Konuşmalarımız sorular üzerine kurulu, sorularımızın arasında aslında gerçek niyetimiz gizli. Neyi öğrenmeyi çalışıyoruz, aslında nedir demeye çalıştığımız.. Peki gerçeği arayışımız nerede saklı?
Çocuklar çok güzel sorular soruyorlar. Anne babaları delirtseler bile tek bir amaçları var, gerçeği öğrenmek, sadece gerçek ile ilgililer.. Soruların içinde “biliyorsan hadi cevap ver” yok, içinde “hadi madem bunu da bil” yok... İçinde ego yok... Sadece merak var, öğrenme merakı... İçten gelen, öğrenmeye ve gerçeği anlamaya odaklı.. İnternette okuduğum birkaç çocuk sorusunu paylaşmak isterim sizinle..
Çocuklar çok güzel sorular soruyorlar. Anne babaları delirtseler bile tek bir amaçları var, gerçeği öğrenmek, sadece gerçek ile ilgililer.. Soruların içinde “biliyorsan hadi cevap ver” yok, içinde “hadi madem bunu da bil” yok... İçinde ego yok... Sadece merak var, öğrenme merakı... İçten gelen, öğrenmeye ve gerçeği anlamaya odaklı.. İnternette okuduğum birkaç çocuk sorusunu paylaşmak isterim sizinle..
- Anne balıklar su içer mi ? Peki balıklar terler mi ?
-Akşam olunca biz uyuyoruz ya, sabah kalkacağımızı nerden biliyoruz peki?
- Anne ben nerden çıktım?
- Karnımdan çıktın sayılır yavrum... Sezeryan ile doğurmuştum ya ben seni...
- Pekiiiii oraya nasıl girdiiiiim?
Yetişkinler de her şeyi bilemez. Onların da cevaplarını bildikleri ve bilmedikleri sorular vardır elbet. Ama esas olan çocuğun beklediği sorularını her zaman dinlemeye hazır olduğumuzu ve birlikte yanıt aramak için yanında olduğumuzu bilmesi ve hissetmesi... Burada soru gibi, cevaplama da da aynı samimiyet ortaya çıkıyor. Bu yaklaşım bile, doğru cevabı alamayan çocuğun iletişim yeteneğini güçlendiriyor.
Soru sormak, ne kadar önemli aslında.. Soru sorma eğitimi de bu noktada başlıyor. Gerçeği mi merak ediyorsunuz? Cevabı önemsemeden mi soruyorsunuz? Sohbet kurduğunuz insanlara sorularınızla aslında ne demeye çalışıyorsunuz? Neyi soruyorsunuz aslında soru cümlesinin alt satırında? Peki kalpten mi geliyor soru cümleleriniz?
Bu bir farkındalık oyunu.. Gündelik bir farkındalık oyunu.. Şimdi kendimize bakalım. Sadece ve sadece gerçeği arayalım sorularımızda, sorarken yargılamayan, sorarken soru dışında başka bir anlamı cevap bulmaya çalışmayan sorular, iletişimimizi ve şeffaflığımızı arttıracak. Kuşkuları, kıstasları, hesap sormayı, haklı olmayı, tartışma ruh halini, egomuzu, mesajın doğru anlanma kaygısını bırakıp, sorularımızda gerçeği anlamanın pozitif çizgisine yoğunlaşalım. Dürüst ve içten olalım sorularımızda ve gelecek cevabı da aynı şekilde kabul edelim. Bu bizi daha üst bir gerçeklik mekanına çıkaracak bir yol aslında... İletişimimizi güçlendirirken, gerçeğe de ulaştıracak bir yol... Soru varsa, cevaplarda her zaman gelir. Soru ne kadar içten ve doğruysa, cevaplarda öyle olacaktır.
Soru sormayı tekrar öğrenelim aynı bir çocuk gibi..
Yetişkinler de her şeyi bilemez. Onların da cevaplarını bildikleri ve bilmedikleri sorular vardır elbet. Ama esas olan çocuğun beklediği sorularını her zaman dinlemeye hazır olduğumuzu ve birlikte yanıt aramak için yanında olduğumuzu bilmesi ve hissetmesi... Burada soru gibi, cevaplama da da aynı samimiyet ortaya çıkıyor. Bu yaklaşım bile, doğru cevabı alamayan çocuğun iletişim yeteneğini güçlendiriyor.
Soru sormak, ne kadar önemli aslında.. Soru sorma eğitimi de bu noktada başlıyor. Gerçeği mi merak ediyorsunuz? Cevabı önemsemeden mi soruyorsunuz? Sohbet kurduğunuz insanlara sorularınızla aslında ne demeye çalışıyorsunuz? Neyi soruyorsunuz aslında soru cümlesinin alt satırında? Peki kalpten mi geliyor soru cümleleriniz?
Bu bir farkındalık oyunu.. Gündelik bir farkındalık oyunu.. Şimdi kendimize bakalım. Sadece ve sadece gerçeği arayalım sorularımızda, sorarken yargılamayan, sorarken soru dışında başka bir anlamı cevap bulmaya çalışmayan sorular, iletişimimizi ve şeffaflığımızı arttıracak. Kuşkuları, kıstasları, hesap sormayı, haklı olmayı, tartışma ruh halini, egomuzu, mesajın doğru anlanma kaygısını bırakıp, sorularımızda gerçeği anlamanın pozitif çizgisine yoğunlaşalım. Dürüst ve içten olalım sorularımızda ve gelecek cevabı da aynı şekilde kabul edelim. Bu bizi daha üst bir gerçeklik mekanına çıkaracak bir yol aslında... İletişimimizi güçlendirirken, gerçeğe de ulaştıracak bir yol... Soru varsa, cevaplarda her zaman gelir. Soru ne kadar içten ve doğruysa, cevaplarda öyle olacaktır.
Soru sormayı tekrar öğrenelim aynı bir çocuk gibi..
Neyi soruyoruz gün içinde ?
Aslında neyi öğrenmeye çalışıyoruz içtenlikle ?
Cümlelerimizin sonunda soru işareti mi var,
Aslında neyi öğrenmeye çalışıyoruz içtenlikle ?
Cümlelerimizin sonunda soru işareti mi var,
yoksa görünmeyen bir ünlem mi genellikle ?
.
.
.
Görsel buradan alınmıştır.
20 yorum:
Sevgili Brajeshwari;
Dün gece sufi cem ve küçük oğlum efe alışverişe çıktılar, bir saat sonra döndüklerinde ben bıraktıkları yerde mutfaktaydım.Sufi- Cem "-ne yapıyorsun ?"diye sordu.Benim algılamam bunca saattir hala işini bitiremedin mi şeklinde oldu. Oysa öyle çok iş yapmıştım ki "ne demek ne yapıyorsun?" diye biraz sert yanıt vermiş oldum.Oysa o sadece benim hatırımı sormuştu belki de..O sorunun içine onca yüklemi yükleyen bendim.
Görünmeyen ünlemler sorunun içinde olmasa da algılayışın içinde olabiliyor nasılsa.Biz sorunumuzu o an irdeleyip çözdük, ya çözemeyenler ömür boyu bana bunu demişti yanılgısıyla yaşayanlar, birlikteliklere son verenler, ben öyle bir şey demek istememiştim diye hayıflananlar...Sevgiyle üret sevgili dost .dilek.
Burcucum, süper bi konuya parmak basmışsın gene; biz soru sormayı bilmiyoruz.. Sonunda ünlem işareti olan cümleler kurup aldığımız cevaplara şaşırıyoruz. Çocuklardan öğreneceğimiz şeylerden biri de bu olmalı sahiden, öğrenmek istediğimiz herne ise, dolandırmadan açık ve de seçik bi şekilde sormak...
bizler soru sorarken aslında içeriğinde kendi adımıza duymak istediğimiz gerçekleri, beklediğimiz cümleleri, olmasını istediklerimizi serpiştiriyoruz içlerine. bu yüzden belki de ne sorulan soru ne de verilen cevap tam olarak olması gerekeni yansıtmıyor ne yazıkki. kendi sorumuzu soruyoruz, karşımızdaki kendi cevabını veriyor buna dayanarak ve aslında ortada gerçek anlamda amacına ulaşmış bir "iletişim" gerçekleşmiş olmuyor...
sahiden de çocuklardan öyle çok şey öğrenebiliriz ki aslında ve en başta kendimizi soyutlayarak içinden soru sormayı...
soru sormak bence de cok onemli. haklisin, cocuklukta hatta ilk genclikte cok soru sorariz ama sonra, sonra ya soru sormaktan yoruluruz ya da bircok sorunun cevabinin bulunamayacagina inaniriz galiba.. boylece vazgeceriz soru sormaktan. ben daha vazgecmedim ama pek fazla kisi sevmiyor cok soru sorani;)
gecen hafta aklimdaydin, kendi gunluk planimi dusunurken persembe gunu, 'ah' dedim, 'burcu'nun da bugun foto cekimi var!' merakla bekliyorum fotolari..
"Neden?"
Bu soru bence dünyanın en önemli soru kelimesi...
Tüm gerçekler olanca saflığıyla bu soruyla meydana çıkar...
Elektrik, yerçekimi ve herşey bu sorunun sorulması ile keşfedilir...
Ve en küçüğünden en büyüğüne bütün savaşlar bu sorunun sorulması ile başlar...
Neden?
ünlemlerimden kurtulmak istiyorum :/
“Ne iş yaparsın?", "Nerede oturuyorsun?", "Evli misin?" gibi sorularda bir statü dengelenme arayışı gibidir bana göre. Kısa cevapların analizi karşı tarafa kalır genellikle... Sormak isterim tüm soruların arkasından “uygun düştüm mü acaba sana” diye...
Yerinde bir saptama:) Bu sorulara birileri cevap verirken zaten soruyu soranın yüzünde farklı dalgalanmalar olur, değil mi? Kıskançlık, imrenme , ortak bir payda bulabilme umudu (iyimser düşünürsek..)ve vs..
Konusasim tuttugunda ben de surekli niye ve neden derim? Karsimdakinin yaralarina degerse bu sorular, benim merakli gozlerim sasirip kalir, onu demek istemedim ki ben sadece nedenini merak ettim, cunku nedenini ictenlikle ogrenirsem o kisinin o anki gercekligine dokunabilirim gibi hissederim hep :) Kari koca arasinda kavgalara da, gercek iletisime de yol veren bu guzel sorulardir diye dusunurum. Biraz da dedigin gibi ironi var bizim kulturumuzde. Ayni Sevgili Dilek'in ornegindeki gibi unlenmli cok konustugumuz icin, alinmaya sartlaniyoruz sorular karsisinda. Mercimek mi yaptin?
Niye ? Baska birsey mi istiyordu canin?
Iste bir gerginlik :) Aslinda sadece mercimek mi yaptigimi merak etmis, mi acaba ?? :)
ben en çok naber? sorusunu soruyorum. :)
Ne güzel yazmışsın kayboldum okurken ve aradığım cevapları buldum. Gerçekten sorduğumuz soruların altında hep başka şeyler yatıyor sanki.
sormamak da bir seçenek tabi :)
bilmemeyi istemek, koşulsuz kabul etmek her olan biteni.
bunu yapabilmiş birini tanımak isterdim.
gelseydi de yorum yazsaydı bi kaç bişi.
Bence soruların sonunda her zaman ünlem ya da soru işareti yok. Sırf soru sormak içinde soru sorduğumuz olur. Sessizlik insanı rahatsız eder çünkü (??) yazını okurken aklıma bu geldi.
Bir de anneannem geldi aklıma. Türkçe'yi iyi konuşabilen bir insan değil, belki bu yüzden çok anlamsız sorular sorardı. Kapıdan girdiğinizi görür, bakar bakar ve "sinemadan geldin mi" diye sorduğunu biliyorum :)
Ah bir de, küçükken o kadar çok konuşur, o kadar çok soru sorarmışım ki, benimle ilgilenmesi için annemin bize çağırdığı kuzenimi ağlatmışım. Annem anlatır durur.
Bu aralar ise genelde susmayı tercih ediyorum. Canım pek birşey duymak istemiyor.
yanlis sorulan sorular yuzunden, onca emek harcanmis kamuoyu arastirmalari cope gidiyor bazen.. tabii ki onemli sorunun sorulus bicimi.. ama onemli olan sormayi asla unutmamak..
nasil basarili olabilirim yeterli degil bence soru olarak.. eger daha once basarisiz olmusssam, "neden oldum" diye sormam ve cevabini bulmam gerekir.. nedenini bilmedigim birseyi nasil duzeltebilirim ki?
yoksa duzeltebilirmiyim?
Ben en çok "neden?" diye soruyorum. Bunun altında herşeyi sebebiyle birlikte öğrenme, en ince ayrıntıları bilmek ve olanı onun üzerine temellendirmek yatıyor sanıyorum. Ve işin ilginç yanı cevaplamayı en sevdiğim sorular da "neden?" soruları :)
bende cevaplarını bildiğim, ama sanki bir onay almak ve canımı acıtmasını istermiş gibi o cevapları merak etmısım bi zamanlar. bid boyle sorular vardır, cevaplarını bildiğimiz ama yine de duymak istediğimiz, canımızı acıtsalar da..
sevgiler burcucum..
tesekkurler yazı ıcın ..
Soruları içten sorarsan eğer ve doğru sorularsagerçekten, cevap kendiliğinden geliyor bir şekilde. Kişinin kendiyle olan yolculuğunda çok önemli soru sorabilmek. Çok güzel bir konuya değinmişsin.
Bir gün küçük bir kız oturup annesinin mutfakta bulaşıkları yıkamasını seyrediyordu. Aniden annesinin saçlarında beyazlar olduğunu fark etti.
Annesine baktı ve merakla sordu, "Neden saçında beyazlar var anne?"
Annesi yanıtladı, "Her yanlış yaptığında, beni kızdırdığında, mutsuz ettiğinde, saçlarımdan biri beyazlar"
Küçük kız bu cevap üzerinde bir süre düşündü ve sonra sordu, "Anne, anneannemin tüm saçları nasıl bembeyaz oldu?"
....
bir çocuk yüreğinin saflığı, temizliği ile gelen basit soruların derinliği nasıl da eğitici, öğreticidir...
çok güzel güzel soran bir yazı Brajeshwari'ciğim :)
sufi’cim, Ne yapıyorsun? :)
Sevgiyle üretelim, hep beraber...
Cheetos, Yeni ay yakında başlıyor değil mi Cigdem : )
beenmaya, Arı maya mı güzel, sen mi daha güzelsin ? :)
ic sohbetleri, Fotograflarımı görmek istiyormusun gerçekten ? Buna o kadar sevindim ki... Yakında koyacağim..
Abi, Çünkü var mı cevabın içinde... : ) Her nedenin bir çok sebebi var mı peki her seferinde? Sevgilerimle...
Ünlemlerin yerine yeni bir işaret imi bulalım mı sana Allegra’nde ?
Karōshi Nasıl ? Mutlu mu?
Ben bununla ilgileniyorum sıklıkla :)
Uma , Sende mi mercimek seversin? İlk aklına gelipte yazdığın bu olunca, sevindim birden nedense...
Arzu Pınar, sende iyiysen, iyiyim bende...
owl, baykuşlar kaybolmaz sanki?
yazana dair, soru sormayanlar yorum yazmıyor. Okuyup, gülümseyip gidiyor genelde... Sana da yorumumda soru sormadim özellikle :)
Array!, Konuş sen, susma... Soru sormayız söz sana..
Mehtap P.G , "Neden oldum ? " sorusuna nedenini bularak yaklaşıyorsak tabiki sormalı..Ama Neden, neden diye sorarken soruyu unutmamak gerekli... Düzeltmek mi yoksa onu da yaşamak mı gerekli? Bilemedim. : )
Aydan Atlayan Kedi,Neden ? diye sorduğun bir soruya acaba “Çünkü çok seviyorum seni” diye bir cevap aldın mı hiç. ? Bunu merak ettim bir anda.. :)
Pırıltılı cadı,Pırıltının farkında mısın ? Her ne kadar kendini cadı diye de adlandırsan da.. Bende cevabını bildiğim bir soru sordum bak sana :) Sevgilerimle...
Özgür Turan, Soru varsa cevabı da gelecektir. Aslında soru doğruysa cevap gelir daha doğru bir tanımlama..Kısacık molanı niye verdin ? Cevabı yakında alacakta olsam merak etmekteyim hala.. :)
Nilambara, Ne güzel bir hikaye bu.. Hepimizin saçları beyazlayacak bir süre sonra değil mi? : ) Sevgilerimle........
sokratik yöntem, sorarak birlikte öğrenmek, daha doğrusu hep orada olanı günışığına çıkarmak/hatırlamak üzerine kuruludur. birlikte yapılır. hatta ünlü bir anekdottur, socrates okuma yazması bile olmayan bir köleye sorular sorarak onun bir matematik problemini çözmesini sağlar. ben bana sorular soran insanları severim. sevdiklerime de sorular sorarım. peşine takıldığımız her soru, ister bize sorulsun ister biz soralım, eğer sağlıklı bir zihinle ve açık bir kalple yapılırsa, sorana da cevabı arayana da birşeyler öğretir gibi geliyor. herşeyi çok sorgulamak iyi değil belki, bazen sormamak lazım, cevaba hazır olmadığımızı hissettiğimizde mesela belki. ama aralar versek de, sormaktan hiç vazgeçmemeli...
ve "Soru ne kadar içten ve doğruysa, cevaplar da öyle olacaktır." kesinlikle katılıyorum :)
sana, sorular sorduğun için okuyucun olarak teşekkür ederim :)
bu eskı yazını okurken aklıma yegenımle gecen su dıyalog geldı:
y-serap allah nerde yasiyor?
s-hepimizin kalbinde
soyut dusunemedegini biliyorum,henuz 5 yasinda,ama aklima baska cevap gelmedi,kacamadim da sorudan;yegenimden gelen yeni soru:
-allahin ayaklari var mi:))
Yorum Gönder