Son dönem yaşadığımız olayları bugüne dair değerlendirmemek
lazım bence... Hepimiz durduğumuz noktaya nereden geldiğimize bakmalı, bu süreç için bilinçsizce nasıl hazırlandığımızı anlamalıyız...
Son yıllarda en ilgisi olmayacak insanın bile yogaya ilgi
duyması veya meditasyon nasıl yapılır diye soru sorması aklıma geliyor. Eskiden
bana “yoga yaparak kutuya girebiliyor musun” gibi abuk sorular soran insanlardı
bunlar… Herkesin gevşemeye, içine dönmeye ihtiyacı var ve bu ihtiyaç daha da
fazlalaşıyor diye düşünmüştüm o ara…
Sonra enerjiler var. Binlerce enerji çalışması başlamıştı.
Emekli kadınlar arkadaşlarıyla eğitimlere gelir, ellerini kalplerine koyup,
gözlerini kapatıp, reikiye gönülden inanırken gözlerim dolardı.
Tanıdığım bir çok arkadaşım permaculture ile ilgili
eğitimlere başlamıştı sonra… Çamurdan ev yapmaktan, doğada çöpleri doğal olarak
yok etmeye kadar ilginç bilgilerle bezendiler. Onları hem çok takdir ediyor,
hem de bu bilgileri nasıl, nerede, ne şekilde kullanabileceklerine dair
düşüncelerime engel olamıyordum.
İtiraf etmeliyim ki, doğayı çok severdim ama doğa çocuğu
değildim ben… Tek yaptığım evimde saksılarla limon çekirdeği, ay çekirdeği,
kereviz falan büyütmekti. Daha çok kendi hayatımın içinde doğal olana ilgim
fazlaydı. Zencefil ne işe yarar, hastaysan antibiyotik almadan yapılacak şifalı
şeyler benim ilgi alanıma girerdi. Okuduğum bazı bloglarda ”yeşil parmak” diye
tanımlayabileceğim, herşeyi yetiştiren, ağaç isimlerini öğrenip bu bilgileri
paylaşan binlerce dostum olması da belki de şimdi anlatacağım sebeplerin içinde
yer alıyordu.
Çocuk yogası, benim için yogaya tekrar anlam kattı. Bir
yetişkinden çok şey öğrenebilirsiniz ama çocuk yogasında tanıştığım çocuklar
hayata bakışımı değiştirdi. Ne güzel ki, bir sürü eğitmen yetişti bu alanda…
Eminim onlarda benimle aynı fikirdedir… Ve anneler, annelerin blogları…
Çocuklarıyla beraber farkındalıkla büyüyen ve büyüten güzel anneler….
Sonra sadeleşme operasyonları başladı. Evde kullanmadığın
eşyanı at. Tüketimi durdur. Eski eşyalarını yenileyerek kullan… Zumbara çıktı.
Zaman kumbarası, para geçersiz…
Mars geriledi, gezegenler ters açı yaptı. Burç okumayan
insanlar bile, hayatlarındaki gerilimi Mars’a yükledi. Bazılarımız maddi,
bazılarımız manevi yorgunluklar yaşadı. Yeni kararlar aldı. Gitmesi gerekenler
gitti. Yaşam bize bir sonraki güne hesap yapmamayı ve herkesin en çok duyduğu
şeyi an’da kalmayı öğretti.
Korku- Yargı- Şiddetsiz iletişim gibi Kişisel Gelişim
konuları çokça konuşuldu. İnsanların içe dönüşü, içlerindeki nedenleri bulup
temizlemeleri için binlerce çalışma yapıldı, yazılar yazıldı. Liderler devri
bitti sonra, herkes kendi içindeki lideri keşfetme yolculuğuna çıktı.
Şimdi neler oluyor. Şimdi tüm bunların sonuçları Gezi
Park’ta mevcut… Yardımlaşma, kenetlenme, sevgi, toprağa ve doğaya saygı, lidersiz
örgütlenme, kendin olma, olduğun gibi özgürlüğüne sahip çıkma, savaşmadan direniş, umut, paranın geçmediği bir park, devrim, Direniş,
DİRİLİŞ…
Herkesin bu hayata gelişinde görevleri var. Bazıları şifacı,
bazıları bilgi yayıcı, bazıları direnişçi, bazıları gözlemci, bazıları ışığı
yayan, dengeleyici… Gezi’ye gidemedim diye düşünme, uzakta olmaktan rahatsız olma… Düşün
görevini, yapman gerekeni... Hepimiz bu görevler doğrultusunda kendi kimliklerimizi bulmaya başladık ve Gezi Parkı bize hep beraber "Biz" olmayı öğretti.
Kocaman bir ormanız artık, sarmaş dolaş….
Dirençli kökleri, tek atan yüreğiyle....
2 yorum:
burcu cum
:))))
sevgiler gönderiyorum
Benzer gözlemlerim var benim de... "Su ya da bu olurken neredeydiniz?" diye soruyorlar. Büyümekle mesguldük :) Simdi uzaklardan bile sarilacak kadar haziriz :)
Yorum Gönder