Kendime de yazıyorum aslında…
Unutmamak için… Unutursam içim kurur!
Yıllarca “Biz unutkan bir
milletiz” diye duymuşluğum var. Ben de unuturum. Kızgınlığı taşımayı beceremem.
İçimin acı çekmesi, hatıralarımın unutulmak isteyip direnenlerle dolu olmasını
tercih etmem. Unutmak aslında unutulması gerekenler içindir. Hatırlamaksa,
unutulmaya yüz tutabilecek ama unutulsa yerine yenileri gelecek olanlara
sarılıştır biraz… O yüzden burada unutmak, hep hatırlanacak şey değil, yeni bir
şeyin artık hayatımızda var olacağını ve tamamen değiştireceğini hatırlatmak için kullanılır.
Ne ölen canları, ne
yaralananları, ne de hala yaşam savaşı verenleri, yaşadıklarımızı unutamayız
işte bu yüzden…
Biz “Hadi hemen olsun”
milletiyiz. Hemen sonuç isteriz. Hemen bilmek isteriz. Sürecin ne zaman
sonlanacağını bilmenin güvenini hissetmek isteriz. Sabır bizim dilimizde, biraz
da acıda kavrulmaktır, o kavruluşta neye sabrettiğimizi unutan arabesk
edebiyatımız vardır bir de… Sabır güzeldir. Arabesk edebiyatla hiç uyuşmayan bir
şey söylemeliyim şimdi, Varmayı bekleme, yolun tadını çıkar.
Bazen için içini yiyor mu “Ne olacak
şimdi” diye? Veya direnişin sonunda ne çıkacağını endişeyle düşünürken
yakalıyor musun kendini? Evde işin var, parktaki foruma gitmemişsin, forumda
konuşulanları düşünüp/okuyup bu oluşumdan neler çıkacağından da pek emin
değil misin? Gençler, güzel kalpli insanlar bir şeyler yapmaya uğraştıkça ve “bazıları”
aynı şeyleri söylemeye ve olan biteni görmemezliğe getirip, senin içindeki
soruları daha çok -daha çok fazlalaştırdıkça yeni sorular, yeni kaygılar
biriktirmeye başladığın oluyor mu? Peki n’olcak?
Olsun, ama sen bir de şöyle düşün…
26 gündür olanları düşün. Bunun
adı Direniş…. Uzun sürebilir. Hemen olmayabilir Diriliş… Arabeske bağlama… Unut
istersen yavaş yavaş ve acıyı sağalt içinden, hatırlama da hiç bir şey…
Ama yeniyi gör… Yeniye umut ver.
Şimdi herkes terazinin iki kefesinde
salınıyor.
Bazıları daha çok yalan söylüyor,
bazıları daha çok direniyor. Bazıları çok öfkeli, bazıları sakinliğe geçiş
yapmış. Bazıları izliyor, bazıları hareket halinde… Bazıları yazıyor, bazıları
okuyor. Bazıları eline viledasını almış evi temizliyor, diğerleri her şeyi
geride bırakmışçasına arkadaşlarıyla içki içmeye gitmiş, ama o sırada bir
diğeri işinden gelip koşa koşa foruma gidiyor, neler konuşuluyor okuyor bir
diğeri… Birisi yaz tatiline çıkmış ama aklı şehrinin sokaklarında direnişte
kalmış. Bazıları “diğer” TV kanallarını açmış, yine aynı diziyi- aynı haberi
izliyor, bir diğeri tüy dökücü kreme rağmen aynı kanalda kalmaya kararlı…
Bazıları hiç konuşmamış, diğerleri söyleyecek sözü olmayanları, nedenleriyle artık alanen farketmiş. Bazısı ona yöneltilen
sorulara hala cevap verememiş, diğerleri sormaya hala devam etmiş.
Fakat tüm bunlar olurken yeni
enerji çoktan bedenlerimize yüreğimize zerk olmuş. Hiç bir şey eskisi gibi
olmayacakmış. Terazi bir bu yana bir o yana salınırken, sallanışı farket… Bırak
salınsın. Ağır olanda duracak az zaman sonra….
Hiç bir şey bitmiş değil… Hiçbir can
boşuna gitmedi.
Bir kapı var, kocaman aralık
artık…
Geçtin oradan sen…
Geçtin oradan sen…
Denge için dengesizlik gerekir...
Terazi sallana dursun…
Terazi sallana dursun…
Sen içindeki ışığa bak… Yol uzun…
ama bir o kadar da kıymetli…
Umudu çoğaltırsan, yürüyebilirsin.Yürürsen diri’lebilirsin…
Ve unutursan değil, çünkü unut(a)mayacaksın…
Asıl umutsuzluğa kapılırsan
kurursun.
Umutla çoğalt kendini ve yeşert enerjini....
2 yorum:
Duygulara tercüman bir yazı olmuş.
İcinde icimdekiler olan baska bir ben yazmıs..hayat kolay olmus meger.
tesekkurler...
yasemin
Yorum Gönder