26 Haziran 2013

Umutla çoğalt enerjini #unutmayacağız


Kendime de yazıyorum aslındaUnutmamak için… Unutursam içim kurur!


Yıllarca “Biz unutkan bir milletiz” diye duymuşluğum var. Ben de unuturum. Kızgınlığı taşımayı beceremem. İçimin acı çekmesi, hatıralarımın unutulmak isteyip direnenlerle dolu olmasını tercih etmem. Unutmak aslında unutulması gerekenler içindir. Hatırlamaksa, unutulmaya yüz tutabilecek ama unutulsa yerine yenileri gelecek olanlara sarılıştır biraz… O yüzden burada unutmak, hep hatırlanacak şey değil, yeni bir şeyin artık hayatımızda var olacağını ve tamamen değiştireceğini hatırlatmak için kullanılır.

Ne ölen canları, ne yaralananları, ne de hala yaşam savaşı verenleri, yaşadıklarımızı unutamayız işte bu yüzden…

Biz “Hadi hemen olsun” milletiyiz. Hemen sonuç isteriz. Hemen bilmek isteriz. Sürecin ne zaman sonlanacağını bilmenin güvenini hissetmek isteriz. Sabır bizim dilimizde, biraz da acıda kavrulmaktır, o kavruluşta neye sabrettiğimizi unutan arabesk edebiyatımız vardır bir de… Sabır güzeldir. Arabesk edebiyatla hiç uyuşmayan bir şey söylemeliyim şimdi, Varmayı bekleme, yolun tadını çıkar.

Bazen için içini yiyor mu “Ne olacak şimdi” diye? Veya direnişin sonunda ne çıkacağını endişeyle düşünürken yakalıyor musun kendini? Evde işin var, parktaki foruma gitmemişsin, forumda konuşulanları düşünüp/okuyup bu oluşumdan neler çıkacağından da pek emin değil misin? Gençler, güzel kalpli insanlar bir şeyler yapmaya uğraştıkça ve “bazıları” aynı şeyleri söylemeye ve olan biteni görmemezliğe getirip, senin içindeki soruları daha çok -daha çok fazlalaştırdıkça yeni sorular, yeni kaygılar biriktirmeye başladığın oluyor mu? Peki n’olcak?

Olsun, ama sen bir de şöyle düşün…

26 gündür olanları düşün. Bunun adı Direniş…. Uzun sürebilir. Hemen olmayabilir Diriliş… Arabeske bağlama… Unut istersen yavaş yavaş ve acıyı sağalt içinden, hatırlama da hiç bir şey…

Ama yeniyi gör… Yeniye umut ver.

Şimdi herkes terazinin iki kefesinde salınıyor.
Bazıları daha çok yalan söylüyor, bazıları daha çok direniyor. Bazıları çok öfkeli, bazıları sakinliğe geçiş yapmış. Bazıları izliyor, bazıları hareket halinde… Bazıları yazıyor, bazıları okuyor. Bazıları eline viledasını almış evi temizliyor, diğerleri her şeyi geride bırakmışçasına arkadaşlarıyla içki içmeye gitmiş, ama o sırada bir diğeri işinden gelip koşa koşa foruma gidiyor, neler konuşuluyor okuyor bir diğeri… Birisi yaz tatiline çıkmış ama aklı şehrinin sokaklarında direnişte kalmış. Bazıları “diğer” TV kanallarını açmış, yine aynı diziyi- aynı haberi izliyor, bir diğeri tüy dökücü kreme rağmen aynı kanalda kalmaya kararlı… Bazıları hiç konuşmamış, diğerleri söyleyecek sözü olmayanları, nedenleriyle artık alanen farketmiş. Bazısı ona yöneltilen sorulara hala cevap verememiş, diğerleri sormaya hala devam etmiş.

Fakat tüm bunlar olurken yeni enerji çoktan bedenlerimize yüreğimize zerk olmuş. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacakmış. Terazi bir bu yana bir o yana salınırken, sallanışı farket… Bırak salınsın. Ağır olanda duracak az zaman sonra….

Hiç bir şey bitmiş değil… Hiçbir can boşuna gitmedi.

Bir kapı var, kocaman aralık artık…
Geçtin oradan sen…

Denge için dengesizlik gerekir...
Terazi sallana dursun…
Sen içindeki ışığa bak… Yol uzun… ama bir o kadar da kıymetli…
Umudu çoğaltırsan, yürüyebilirsin.Yürürsen diri’lebilirsin…

Ve unutursan değil, çünkü unut(a)mayacaksın…
Asıl umutsuzluğa kapılırsan kurursun.
 
Umutla çoğalt kendini ve yeşert enerjini....
 

2 yorum:

Fatma dedi ki...

Duygulara tercüman bir yazı olmuş.

Adsız dedi ki...

İcinde icimdekiler olan baska bir ben yazmıs..hayat kolay olmus meger.
tesekkurler...
yasemin