Düğünümüze 2 hafta kalmıştı. Düğün öncesindeki o karmaşa ve stresli günlerimizden birinde Güçlü bana geldi, elinde iki bilet ile.... Ne bu biletler dedim. Konsere gidiyoruz dedi.. Düğün–ev hazırlığı-misafirler hepsi uçtu kafamdan...The Cure konserine gidiyorduk.. Çocukluk arkadaşım Özge, eşi, ben ve Güçlü... Özge ile gençlik çağımızda The Cure dinleyerek serpildik. Her yaşanana ve her hissedilene bir Cure şarkısı vardı her zaman.. Albümlerinin çikacağı tarihi bilir ve o tarihleri bayram gibi bekler, koşarak gider kasetlerini edinirdik. Özge de-ben de odalarımızı teenage çocukluk çağımızın verdiği heyecan ile The Cure posterleriyle süslemiştik. Grup 5 kişiden oluşurdu ve biz hep bu grubu 7 kişi diye bilirdik.. Diğer 2 elemanda bizdik..Yurtdisina giden herkesten Cure t-shirtleri ister ve bu t-shirtleri giyip- yeni Cure fanatiklerinin sempatilerini kazanarak tanışırdık. Bu sayede çok arkadaşımız olmuştu o dönemde.. Cure dinliyor olmak tanışmanın birçok prosedürünü atlamamıza nedendi..
Cure dinlemeye başladığımızda yaşımız 13-14 tü... Ve Sonunda İstanbul Parkormanda konser vereceklerdi. Yaşımız 30 olmuştu ama heyecanımız ve sevgimiz hep diriydi..Konser günü çok heyecanlıydık.. Bir sürü Cure hayranıyla bir arada bu özel günde orada olmanın heyecanını anlatamam.. Cure sahneye çıkana kadar birçok alt grubu sabırla dinledik.. O kadar sanşlıydık ki en önde yerimizi almış- sahneye 2 adım uzaktaydık. Yerimizi korumak adına hiçbirimiz hareket etmiyor ve sabırla bekliyorduk yağan yağmura ve soğuğa rağmen... The Cure’ün sahne alma zamanı geldiğinde bodyguardlar ön sıradaki herkesi yerinden çıkardı ve özel biletlileri sokmak için bilet kontrolüne başladi.. Ben ve Özge, arkamızda sevgililerimiz, koca bodyguardların arkasından dilenerek yalvariyorduk.. ”Ne olur–bu saate kadar burdaydık.. Lütfen abi”.... artık ağzımıza nasıl ricalar geliyorsa hepsini tükettik.. Fakat işlerini yaptıkları için, ne kadar anlayış gösterseler de yapacakları buydu..Robert Smith çoşkuyla sahneye çıktığında- normalde durduğumuz yerden çok uzaktaydık. Ve bodyguard abinin boyundan hiçbirşey göremiyordum.Tüm gençliğimi –bu adama hayran olup- şarkı sözlerini ezberleyerek geçirmiş ben, şimdi onu görmemem için engelleniyordum adeta... O kadar direnmemize ve hayallerimize rağmen- öyle moralimiz bozulmuştu ki sinirden ağlamaya başladık. Ama kimse insafa gelmedi.. Güçlü benim bu kadar üzülmemden olacak ki önümdeki kodaman bodyguarda “düğün hediyesi olarak beni bu konsere getirdiğinden bile bahsetti..” Ama nafile... Bodyguardlardan en kodamanı önümdeydi ve ben onun omuz hizasından görebildiğim kadar konserdeydim.. Sonra dua etmeye başladım...Arkamızdaki konseri en önden izlemeye istekli grubun da dayanmasıyla bodyguard engelini yıktık ve zorlu uğraşlar sonucu koşarak en öne varabildik..Tüm konser boyunca, gözümü Robert Smith’ten ayırmayarak –bir hayalin nasıl gerçek olduğunu düşünüp-duygulanıp çoşarak geçirdim o geceyi.. Robert bana çok yakındı- onca zaman onların şarkılarıyla yaşadığımız tüm anılar da...Gençlikten-olgunluk çağına geçişimizin kutlamasıydı adeta konser...Her dakikasını hafızama kazıyarak –harika zaman geçirdim..
Cumartesi gecesi ise, hayatımdaki başka bir fenomenin konserindeydim.. Mirkelam...Tam fanatik genç kız gibiyim...Konsere şans eseri girebildik. Güçlü yine beni mutlu etmek için elinden geleni yaptı.. Mirkelam ilk ünlü olmaya başladığında onu hiçbir zaman bir şarkıcı olarak değil, sanki yıllardır tanıdığım biri olarak görürdüm.. Her şarkısı- hayatımdaki birşeye denk gelirdi çünkü...Hep çok ciciydi ve ben hep onu çok severdim. Neyse, konser yerinde ayakta durulan kokteyl masalarından birine yerleştik.. Mirkelam içeri girerken masamızın yanından geçti- bana bakıp gülümseyerek selam verdi.. Biliyordum ki, ona olan onca sevgiye dayanarak ona iyi enerji yolluyordum ve onu aldığı için gülümsedi bana.. Konser harikaydı... Gecenin sonunda pistte iki adım uzağımızdaydı ve beraber dansediyorduk.. Konser yine harika geçti.. Ben gözümü kırpmadan onu izledim.. Konser bitiminde merdivenlerden kaçarken, fotoğraf çektirmek istiyorum dediğimde –durdu ve elini uzatıp -beni yanıbaşına çekip ellerimi avucuna aldı- kafasını kafama yaslayıp fotograf çektirdik ve bu bana yetmemişti.. Daha fazla görmek istiyordum onu.. Fotograf çektirdikten sonra- ona dönüp en cici halimle teşekkür etmiştim.O da güzel gözleriyle bana bakıp –çok içten ricasını etti.
Gecenin sonunda grubunda gitar çalan arkadaşımız Kaan yardımıyla, dinlendiği kulisine kadar çıktık.. Kulise çıktığımızda ona yine yakındım.. Elimizi sıktı, isimlerimizi öğrendi.. Bir sürü şeyden bahsettik.. Düğünümüzde şarkılarını çaldığımızdan- bu gece çok eğlendiğimizden...o kadar ciciydi ki anlatamam... Bu ay yine Ankara’da bir konseri olacağını söyledi, gelin mutlaka dedi eli omzumda... Bir kaç kez yine “ fotograf cekinebildik” beraber.. Hiç beni hayal kırıklığına uğratmadı.. Hep bildiğim gibi mütevazi ve yıllardır tanıdığım adam gibiydi.. Tüm bunlar yaşanırken,ben ise bize gelsin.. bizde kalsın...beraber dvd izleyelim... bizim arkadaşımız olsun...ona şarkılarında yardım edeyim falan demek istiyordum o anda içimden..
Gece bitti... ben biraz buruk ama çokça mutluydum...
Unutulmaz bir geceydi...unutamiyorum hala..
Fanatik olmak böyle birşey sanırım... Şimdi hayatımda Mirkelamdan önce ve Mirkelamdan sonra olur mu bilemiyorum..
Düşünün ki, Sting karşınızda.. Elini omzunuza atmış, bir nefes uzakta size..
Bono elinizi tutup –gözlerinizin içine bakıyor ya da ...
Öyle birşey işte...
Gülüyor musunuz bu yazıyı okurken- masum tebessüm mü ediyorsunuz bilmiyorum ama ben üstesinden gelemediğim duygularla başediyorum şu anda...
Mirkelam’ın yeni konserine sadece 19 gün kaldı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder