Küçükken, dolmuş muavini olmak isterdim ben...Hani şimdi çocuklara soruyorlar, “ne olmak istiyorsun büyüyünce” diye.. Kimisi Kurtlar vadisinden etkilenip Polis olmak istiyor, kimisi öğretmenine aşık olmuş-öğretmen olmak diyor, kimisi televizyonda buz pateni yarışmasını görmüş buz patencisi olmak istiyor..Bir şekilde etkilenerek hayallerini söylüyorlar..Ben ise küçükken cidden muavin olmak isterdim.. Artık dolmuş muavinleri kalmadı...Caanımm iş, bekleyemedi benim büyümemi yok oldu gitti:)
Dolmuş muavini olmak isterdim işte..Annemle sanırım her yere dolmuşla giderdik aklımın erdiği zamanlarda...O zaman ( -biliyorsunuz dinozor oldum ben şimdi- ) dolmuşlarda şöförün para toplamasına yardım eden, muavinler vardı.Adam paraları toplar, üstlerini verirdi. Dolmuş muavinliği mesleği tarih olunca, dolmuş şöförleri sanki daha bir dikkatsiz kullanmaya başladı dolmuşları...”Arkadan vermeyen var mı” diye arkasına dönerek sorup, hoppala şerit değiştiren bir sürü sinirli dolmuş şöförü var yollarda..Muavine gerek yok, ben hem sürer hem elli milyon üstü verebilirim diyen..
Neyse, o küçük halimde, etkisinde kaldığım dolmuş muavinini hala hatırlıyorum.. Ben Annemin kucağında, ablam bir yanımızda –tıklım tepiş dolmuşun içinde elinde tomarla para olan o adamı... Ne zengindi gözümde tahmin edemezsiniz.Çocuk aklımla bir de “ohh bu adam bedava seyahatte ediyor böylece“ diye de düşünmüşümdür heralde...Bu nedenlerden dolayı aklıma yatmıştı bu meslek...
Şimdi çocukluk hayallerimin mesleğinden çok uzaktayım... Düşünüyorum da, aslında herkesin hayali para kazanacakları iyi işlerde çalışmak...Kim ne derse desin iş yerinde huzur, kariyer, çalışanlar benim önceliğimdir dese de- konunun gittiği yer kazançlı bir iş aslında..Hayatı kolaylaştıracak- standartları düşürtmeyecek...
Dolmuş muavini olmak isterdim işte..Annemle sanırım her yere dolmuşla giderdik aklımın erdiği zamanlarda...O zaman ( -biliyorsunuz dinozor oldum ben şimdi- ) dolmuşlarda şöförün para toplamasına yardım eden, muavinler vardı.Adam paraları toplar, üstlerini verirdi. Dolmuş muavinliği mesleği tarih olunca, dolmuş şöförleri sanki daha bir dikkatsiz kullanmaya başladı dolmuşları...”Arkadan vermeyen var mı” diye arkasına dönerek sorup, hoppala şerit değiştiren bir sürü sinirli dolmuş şöförü var yollarda..Muavine gerek yok, ben hem sürer hem elli milyon üstü verebilirim diyen..
Neyse, o küçük halimde, etkisinde kaldığım dolmuş muavinini hala hatırlıyorum.. Ben Annemin kucağında, ablam bir yanımızda –tıklım tepiş dolmuşun içinde elinde tomarla para olan o adamı... Ne zengindi gözümde tahmin edemezsiniz.Çocuk aklımla bir de “ohh bu adam bedava seyahatte ediyor böylece“ diye de düşünmüşümdür heralde...Bu nedenlerden dolayı aklıma yatmıştı bu meslek...
Şimdi çocukluk hayallerimin mesleğinden çok uzaktayım... Düşünüyorum da, aslında herkesin hayali para kazanacakları iyi işlerde çalışmak...Kim ne derse desin iş yerinde huzur, kariyer, çalışanlar benim önceliğimdir dese de- konunun gittiği yer kazançlı bir iş aslında..Hayatı kolaylaştıracak- standartları düşürtmeyecek...
Sonra aklıma, gün koşuşturmasında yetişmeyen işler-zamana ayak uydurmadan saatleri katlayarak çalışan mutsuz ve yorgun insanlar geldi.. Hepsi sonuçta para kazanıyordu ve iyi kötü bir işleri vardı.. İnsan Kaynakları gazetesindeki ilanları düşündüm.. Şu şu üniversitelerden mezun, şu şu bilgisayar bilgisine sahip, şu işi layıkıyle becerebilecek, mumkunse 5 yıl boyunca boyle bir işte bunala bunala çalışmış ama yeni bir bunalacak ekmek kapısı arayan eleman arıyoruz...Yönetici sekreter, Yuksek muhendis, Art direktör,Bankacı vs vs...Neden peki hiçbir ilanda işini sevgiyle yapabilecek birini aramıyorlar.. Neden bu gözdağı...Bunları arıyoruz biz, yersen gel hali... İşini sevgiyle yapacak insan aranmıyor...İşini sevgiyle yapacak adam aramadıkları için sanırım, banka memurları somurtuk, telefon açan sekreter bilmiyor ki gülümsemediğinin farkındayım ben...
Hangi ülkede olduğunu bilmediğim bir yerde “ Good News” diye bir gazete çıkıyormuş artık.. Savaş yok, kan yok,vahşet yok manşetlerde, ya da 2.sayfada tecavüz yok, bıçaklama, gasp haberi yok...Tüm sayfalarda sadece ve sadece iyi haberler veriliyormuş..”Başbakan sevgiyle ABD başkanının elini sıktı ve gözlerinin içine sevgiyle bakarak gülümsedi” gibi belki de manşetleri kimbilir..Henüz bizim ülkemize gelmedi bu anlayış..
Peki ya iş ilanları, onlarda ayrı bir borsa oldu..Geçen ay “ kiralık beyin” ilanı veren bir mühendis, sadece telefon numarasını koyduğu ilan ile Sabancı holdingten bile iş teklifi aldı..Mühendis genç, tüm bilinenleri yıktı..Kiraliyorum beynimi-bildiklerimi ve siz beni değil, ben sizi seçeceğim dedi.. En afilli üniversite mezununun bile işe alınmak için, 5 saltolu takla atabileceği bir çok firma bu ilanı yaratıcı ve etkili buldu iş bu ya...
Benim anlatmak istediğimse, tamamen bunlardan farklı aslında...Niye hiçbir ülkede “insan sevindirmeye-mutlu etmeye “ dair meslekler yok.Diyeceksiniz ki dolu.. Aslında hepsi insana hizmet ediyor tamam, ama neden işveren kendisini kalkındıracak –çok çalışacak-daha da çalışıp-fazla talepkar olmayacak eleman arıyor sadece..
Deseler ki, insanları mutlu etmek için yeni meslek dalları ortaya çıkıyor.. Sırf onları mutlu edin istiyoruz...Mutlu edin ve mutlu olun yaptiginiz işten..”Üff ben bu bebeğe bebek bakıcılığı yapıyorum ama lanet olsun zır zır ağlıyor” demeyin.. Para kazanmak için –içine sevgi koymadığınız işler yapmayın.. Mesala yaşlılara kitap okumak isteyen ve yaptığı işe sevgisini koyacak “kitap okuyucuları aranıyor- maaş tatminkardır” diye bir ilan niye yok.. Mesala canı sıkılıp, kendini yalnız hissedene “ dostluk” verecek insanlar neden kariyer yapamıyor. Yaşlıların elinden tutup, karşıdan karşıya geçirecek- iyi terbiyeli gençler aranıyor ya da... Düşünsenize o gencin ne mutlulukla para kazanacağını...Kolay olduğu için değil, bir yaşlıya kendini karşıdan karşıya geçmekte yetersiz olmadığını hissettirdiği ve ona yardım ettiği için duyacağı mutluluğu ve bundan alacağı maddi manevi kazancı... Mesala benim Babam, yıllardır çalışıyor.. Halbuki adama bir bahçe ver eksin biçsin, sevsin, matematik hesaplı çit diksin, gübrelesin nasıl mutlu olur, nasıl eğlenerek yapar...Ama kariyerini de sıfırlar bahçıvanlık yapsa şimdiki koşullarda...Tam tersine kariyerini değil, mutluluğu tercih edip mutlu olan insanlar da var tabi yok değil...Hem mutlu –hem işine aşık..Onları takdir ediyorum kesinlikle...Bir yanımda sahip oldukları şanslarını haset edercesine sorguluyor ama...
Universite yıllarımda kurduğum bir hayalim vardı.”hediye tasarım dükkanı”.. Siz dükkana girip, kimin için hediye istiyorsanız oturup konuşup size hayalinizdeki- dükkandan alınmayıp- tasarlanan hediyeyi sevdiğinize sunacak bir hizmet...Gençlik hayallerimle kurduğum bu düşü babam “ hiç olur mu öyle şey” diye destekleyememişti..Haklıydı belki ama ben insanları sevindirerek para kazanmayı istemiştim sadece... Çünkü hediye yapmayı seviyordum. Daha çok hayalleri olan ama kendini 9-6 işe gitmek zorunda hisseden insanlar görüyorum çevremde bol bol... Herkes şükrediyor ama kimse her iş çıkışı “ o kadar mutluyum ki” demiyor işsel nedenlerden dolayı.. Manevi tatminsiz, maddi gerekliliklerden şükretmeyi öğreniyoruz..
Toplumsal eylem başlatsam, ne kadar katılımcı olur diyor isyankar tarafım...
Dünyayı ne kurtaracak diyor diğer bir yanım..
Ömrümüz bu sevgisiz yaptıklarımızla geçiyor diyor gerçekliğim...
Neden peki? Hiçbir iş ilanında işini sevgiyle yapabilecek birini aramıyorlar ?
Her ne şekilde olursa olsun, para kazanmanın mutluluğa denk olduğunu kim söyledi
Dünyada en çok eksik olanın para değil, sevgisizlik olduğunu bilmiyorlar mi peki...
Hangi ülkede olduğunu bilmediğim bir yerde “ Good News” diye bir gazete çıkıyormuş artık.. Savaş yok, kan yok,vahşet yok manşetlerde, ya da 2.sayfada tecavüz yok, bıçaklama, gasp haberi yok...Tüm sayfalarda sadece ve sadece iyi haberler veriliyormuş..”Başbakan sevgiyle ABD başkanının elini sıktı ve gözlerinin içine sevgiyle bakarak gülümsedi” gibi belki de manşetleri kimbilir..Henüz bizim ülkemize gelmedi bu anlayış..
Peki ya iş ilanları, onlarda ayrı bir borsa oldu..Geçen ay “ kiralık beyin” ilanı veren bir mühendis, sadece telefon numarasını koyduğu ilan ile Sabancı holdingten bile iş teklifi aldı..Mühendis genç, tüm bilinenleri yıktı..Kiraliyorum beynimi-bildiklerimi ve siz beni değil, ben sizi seçeceğim dedi.. En afilli üniversite mezununun bile işe alınmak için, 5 saltolu takla atabileceği bir çok firma bu ilanı yaratıcı ve etkili buldu iş bu ya...
Benim anlatmak istediğimse, tamamen bunlardan farklı aslında...Niye hiçbir ülkede “insan sevindirmeye-mutlu etmeye “ dair meslekler yok.Diyeceksiniz ki dolu.. Aslında hepsi insana hizmet ediyor tamam, ama neden işveren kendisini kalkındıracak –çok çalışacak-daha da çalışıp-fazla talepkar olmayacak eleman arıyor sadece..
Deseler ki, insanları mutlu etmek için yeni meslek dalları ortaya çıkıyor.. Sırf onları mutlu edin istiyoruz...Mutlu edin ve mutlu olun yaptiginiz işten..”Üff ben bu bebeğe bebek bakıcılığı yapıyorum ama lanet olsun zır zır ağlıyor” demeyin.. Para kazanmak için –içine sevgi koymadığınız işler yapmayın.. Mesala yaşlılara kitap okumak isteyen ve yaptığı işe sevgisini koyacak “kitap okuyucuları aranıyor- maaş tatminkardır” diye bir ilan niye yok.. Mesala canı sıkılıp, kendini yalnız hissedene “ dostluk” verecek insanlar neden kariyer yapamıyor. Yaşlıların elinden tutup, karşıdan karşıya geçirecek- iyi terbiyeli gençler aranıyor ya da... Düşünsenize o gencin ne mutlulukla para kazanacağını...Kolay olduğu için değil, bir yaşlıya kendini karşıdan karşıya geçmekte yetersiz olmadığını hissettirdiği ve ona yardım ettiği için duyacağı mutluluğu ve bundan alacağı maddi manevi kazancı... Mesala benim Babam, yıllardır çalışıyor.. Halbuki adama bir bahçe ver eksin biçsin, sevsin, matematik hesaplı çit diksin, gübrelesin nasıl mutlu olur, nasıl eğlenerek yapar...Ama kariyerini de sıfırlar bahçıvanlık yapsa şimdiki koşullarda...Tam tersine kariyerini değil, mutluluğu tercih edip mutlu olan insanlar da var tabi yok değil...Hem mutlu –hem işine aşık..Onları takdir ediyorum kesinlikle...Bir yanımda sahip oldukları şanslarını haset edercesine sorguluyor ama...
Universite yıllarımda kurduğum bir hayalim vardı.”hediye tasarım dükkanı”.. Siz dükkana girip, kimin için hediye istiyorsanız oturup konuşup size hayalinizdeki- dükkandan alınmayıp- tasarlanan hediyeyi sevdiğinize sunacak bir hizmet...Gençlik hayallerimle kurduğum bu düşü babam “ hiç olur mu öyle şey” diye destekleyememişti..Haklıydı belki ama ben insanları sevindirerek para kazanmayı istemiştim sadece... Çünkü hediye yapmayı seviyordum. Daha çok hayalleri olan ama kendini 9-6 işe gitmek zorunda hisseden insanlar görüyorum çevremde bol bol... Herkes şükrediyor ama kimse her iş çıkışı “ o kadar mutluyum ki” demiyor işsel nedenlerden dolayı.. Manevi tatminsiz, maddi gerekliliklerden şükretmeyi öğreniyoruz..
Toplumsal eylem başlatsam, ne kadar katılımcı olur diyor isyankar tarafım...
Dünyayı ne kurtaracak diyor diğer bir yanım..
Ömrümüz bu sevgisiz yaptıklarımızla geçiyor diyor gerçekliğim...
Neden peki? Hiçbir iş ilanında işini sevgiyle yapabilecek birini aramıyorlar ?
Her ne şekilde olursa olsun, para kazanmanın mutluluğa denk olduğunu kim söyledi
Dünyada en çok eksik olanın para değil, sevgisizlik olduğunu bilmiyorlar mi peki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder