23 Mayıs 2007

BAHARA EŞLİK


not: Bu yazıyı; ofisten çıktığımda yetişememiş- ama yazını bekliyorum diye bir mail atmaya üşenmemiş, hayatıma sadece feng shui'yi değil, bir sürü de"anlamlı renk" katan Nilambara'ya ithaf etmek istedim.

Nilambara'ya "çok uyukluyorum gün içinde” dediğimde, bana baharı anlattı.. Doğa tekrar uyanışa geçerken, bedenimizde aynı ihtiyacı duyarmış. Tam detoks zamanıymış bu zaman...Tabi ben anladığım gibi yazıyorum şimdi... Baharla beraber bizde yenilenirmişiz, soğuk ve ayaz geceler-sıcak ve güzel esintilere dönerken, bizde bedenimizin bu değişimine şahit olurmuşuz... Ruhumuza sıcak esintiler vururmuş püfür püfür, ılık ılık... Kış aylarında erken kararan havalara benzer, ruhumuza da ağır gelenler sıcak esintilerle geride kalırmış...Kemiklerimiz ısınırmış sonra.. Boğazlı ve yün kazakların yerine, hafif giyecekler giymek istermişiz.. Bir sonraki soğuk havalar için dolaplara düzenli koyduğumuz kazaklar gibi, kışın ağır düşüncelerini düzenleyip –ayrıştırıp –temizleyip / gerekenleri –gerekmeyenleri ayırmaya gidermiş belki de ruhumuz... Sonra ayaklar, parmak arası terlikleri özlermiş çizmelerden bunalıp...

Yeni keten gömlekler almayı planlamak gibi, ruhumuzda yeniye yer açarmış gardrobunda.. Bu kazak bana olmuyor, çok güzel günler geçirdik ama artık benim için hizmetini bitirdi diye düşünüp, aynı sevgiyle onu ihtiyacı olana vermek gibi, geçen mevsimde deneyimlerimizi, öğretilerimizi, hayat sınavlarımızı, derslerimizi sonuçlandırıp, geride bırakmanın ve yenilere yer açmanın zamanıymış bu bahar... Baharın gelişi, doğanın rengarenk kutlamasıymış adeta.. Biz de kışın soğuk günlerinde giydiğimiz kahverengileri- gri ve siyahları bir kenara koyup, bahar gibi yeşillere-eflatunlara-pembe kırmızılara merhaba dermişiz gardrobumuzda .. O yeşiller gelen sıcak günlere dair umudu, kırmızılar aşkı -heyecanı, maviler uçup gidilebilecek özgürlüğü temsil edermiş içimizde belki de.. Yağmurdan –çamurdan ve en önemlisi soğuktan bizi koruyan bot ve çizmelerimiz, bastığımız ve adım attığımız yerde/ kararlarımızda/duruşlarımızda bizi koruyan kalkanlar gibiymiş ve gelecek soğuk günler için bir mevsimlik mola alırmış artık dolaplarda. Terlikler- şıpıdık ayakkabılar ile parmaklar özgürlüğüne kavuşmak istermiş sonra. Soğuklardan sonra, saklandıkları yerden çıkıp- uyanan toprak anaya daha yakın ve temasta olmak isterlermiş o parmaklar belki de ..Siz hiç kar yağdığında “ elektriğin gider biraz çıplak ayak karda yürü” diyen birini gördünüz mü? Ama çimlerin üzerinde çıplak ayaklarınızla dolaşırken, elektriğinizin aktığını çok iyi bilirsiniz eminim.. Spor ayakkabılar peki... Yağmurda-karda yüzey biraz kaygan olabilir onları giymek için, ama havalar ısınmaya başladı, spor ayakkabılarınızın bağcıklarını iyice bağlayıp özgürce koşup zıplayabilirsiniz artık..

Mevsimler gelip geçmiyor işte öyle öğrendiğimiz gibi..Sonbahar-Kış-İlkbahar –Yaz diye..

Bizde bu değişim ile değişiyoruz...Son baharda dökülen yapraklar gibi, kış sabahlarının çiğ damlaları - yazın parlayan güneşi-ışıldayan yıldızları gibi, baharla yeniden uyanan doğa gibi....Bedenimizde- ruhumuzda onunla beraber bir değişim geçiriyor.. Doğaya ayak uydurmaya çalışmıyoruz.Aksine biz, doğayla beraber değişiyoruz.. Hiçbir ağaç havaların ısınmasıyla bilinçlice çiçeklenmez ki...Biz doğanın bir parçasıyız aynı ağaç gibi..çiçeklenen toprak-ılık esen rüzgar...şakıyan kuşlar gibi....

Şimdi geçirdiğimiz soğuk günlerden –sıcacık günlere doğru bir geçiş yaşıyoruz. Bedenimiz gibi- ruhumuzda havalanıyor... Bildiklerimiz –öğrendiklerimiz-öğrenemediklerimiz / sevdiklerimiz- affetmek istediklerimiz/ özlediklerimiz...Havalanıyor...

Gelecek sıcak günler için, herşeyi havalandırmalı şimdi... Kaldırılacakları ayırmalı... verilecekleri sevgiyle uğurlamalı... sıcak günlere dair özlenenler tekrar hayatımıza girmeli... bize göz kırpan yenileri buyur etmeli..

Ve en önemlisi, parçası olduğunuz doğaya daha çok gülümsemeli...Onun uyanışına eşlik etmeli böylece....

Bende havalandırıyorum içimi –dışımı-ruhumu şimdi...Hava harika-öğle molası verdim kendime bugün ...Ofisimin karşısında Ceviz diye cici bir cafe açıldı.. Ceviz’in Kuğulu parka bakan, yeşil yaprak görünümlü komik gölgeliğinin altındaki minik masasında oturuyorum elimde kalem ve minik defterim ile ..Detoks karışımı diye ikram edilen “zencefil, salatalık, portakal ve maydonoz” karışımını içerken ve üzerime giydiğim kazağın artık bu mevsimin son günlerine geldiğimizi hissettirirken bana, ben bu yazıyı yazıyorum..

Rüzgar, güneşin sıcaklığını ılık ılık yüzüme vuruyor- içim-ruhum havalanıyor...
Gözlerim kapalı, dışarıda ne oluyor umrumda değil....Bir çocuk gülüyor sesi bana benzeyen, bir kahkaha geliyor kulağıma, çiçekler açıyor,kuşlar cıvıldıyor içimde sonra...ruhum havalanıyor...
Güneş içime doluyor sımsıcak ve ben bahara gülümsüyorum..

1 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

berrin dedi ki...
bu uyuklama durumu bende de var...bahardan olması içimi rahatlattı...

18 Nisan 2007 Çarşamba 08:32


Selen dedi ki...
bahardan mıymışşş??? böyle bir temizleme, atma, klasife etme havasındayım ki son günlerde görmeyin... yıllar önce bir arkadaşım "insanlar kafalarındaki karışıklıkları düzeltemedikleri için etraflarını düzeltmeye çalışırlarmış" demişti. şimdi ne zaman bir "düzenleme-düzelteme" krizine girsem bu cümle geliyor aklıma...

bahar... bir yenilenme zamanı...kesinlikle öyle... ve de gülümseme zamanı...

sen burcu bahara gülümserken, beni de gülümsettin baharın bu gözüyaşlı (!) sabahında...

18 Nisan 2007 Çarşamba 08:41


Brajabanita dedi ki...
Sabahleyin yazini gormek ne guzel...

18 Nisan 2007 Çarşamba 08:53


Nilambara dedi ki...
Burcu'cuğum, doğrusu yazını merakla bekliyorum derken içeriğini, bağlantıyı bilmiyordum ve inanılmaz hoş bir sürpriz oldu... herzaman büyük bir keyifle cümle cümle içime sindirerek okuduğumdan hep merakla bekliyorum yazılarını...
Baharı, ruhsal, zihinsel detoksu öyle güzel tanımlamışsın ki okurken bile hafiflediğimi hissettim...
sen ve diğer sevgili tofucanlar, sizler de benim yaşamımda gökkuşağı gibisiniz, bizleri biraraya getirip tofu grubun oluşmasına önayak olmakla en anlamlı rengi sen kattın hepimizin yaşamına, seni seviyorum...

18 Nisan 2007 Çarşamba 12:05


beto dedi ki...
bu uyuklama durumu ben de sürekli var ne diyorsunuz?

18 Nisan 2007 Çarşamba 17:07