İsmine tekerlemeler yazılan güzel ve asil dostumuza ithaf olunur...
Onu ilk hatırladığımda minicik birşeydi. Hatıralarımı zorluyorum, aklıma ona dair ilkleri bile hatırlamayacak kadar eskiydi dostluğumuz. Aynı abisiyle ve ablasıyla olan dostluğumuz gibi..
Eser teyze ile Mengü amcanın, o zamanlarda “ lojman” diye tabir ettiği, ama Ankara’da yaşanılası en güzel yerlerinde olan tek katlı -büyük bahçeli o lojman geliyor aklıma... Henüz ben ve Özge küçücük kızlardık. Özgenin odasında Bambinin kocaman bir duvar kağıdı vardı hatta. Emrah o zaman da şıpıdık terlikler giyerdi..
Papiş benim hayatıma ilk giren ev hayvanıydı..Hayatımda hiç ev hayvanı beslememiş ben, en yakın arkadaşımın minik kopeği sayesinde tüm özlemlerimi giderebildim..Bu o yaşlardaki bir çocuk için, gerçekten çok önemli birşeydir. Hayvan sevgisi bir yana, onu beslemek, sorumluluğunu almak ve belkide onu canlı olarak tanımayı öğrenmek adına, Papiş aslında çok önemli şeyler kattı bana...
Minicik, poifidik birşeydi o zaman.. Henüz küçük sehpaların aralarından hoplayarak geçemediği zamanlar geliyor aklıma..Pıflayarak havlayan, komik komik koşan, parlak tüylü ve bunlar bir yana herşeyden önce harika bir arkadaştı.
Özgeler bahçelievlere tekrar taşındığında Papiş, artık komşumuz olmuştu. Hergün Özge’den 4 saat önce çıkan ben, okul çıkışı Papişi alır, 7.caddede gezdirirdim onu...O zaman belki tek başıma dolaşamadığımdan, çokta güzel arkadaş oldu bana.. Ben okuldan gelip, apartmanın merdivenlerinden çıkarken Papiş havlamaya başlardı.. Bu onun ve benim aramdaki gizli bir iletişimdi... Bilirdi ki, ben onu gezdireceğim. Bazı günler onu gezdirmek gibi bir planım olmasa da, o havlamaya dayanamaz daha az zamanda olsa birkaç tur atardık beraber.. Beni görüp, tasmasını elime aldığımda ki mutluluğu ve heyecanı hiçbirşeye değişilmez olurdu..7.cadde turlarımda, o keyifle gezerken, bende sahibi olmadığım halde Papişin sahibi gibi görünüyor olmaktan garip bir gurur duyardım....
Ara sıra Papiş’i evimize getirip, onun gibi bir köpek edinirsem bizim evde yaşayabilir mi? diye denerdim.. O hep benim sahip olamadığım birşeydi çünkü... Papiş bize geldiğinde en esaslı misafirin ağırlanıp, mutlu edilmeye çalışıldığı gibi davranırdım. Sütler verir, seveceğini düşünerek sosisler kızartırdım.. o da mutluydu sanırım, kendi ailesi dışında birilerinin bu kadar sevmesinden onu.... Sanırım.. umarım öyledir.
Özgeyle artık lise çağlarımıza geldiğimizde Papiş bizim sırdaşımız olmaya başladı.. Gece dışarı çıkıp, ilk sigaralarımızı öksüre öksüre içtiğimiz zamanlarda Papiş bizimle dolaşmaya çıktığını sanıyordu sadece.. Ama sigara konusunda kimseye hiç sır vermedi, bizi ispiyonlamayacak kadar da asil bir kişiliği vardı..
Neler gördü bizimle Papiş’cim..Ne hatıralar, ne sevgililer, ne dedikoduları, ne kareleri hafızasında siyah beyaz sakladı.. Hiç bilmiyorum..Onunla tanışan hiç kimseye asabiyet yapmadı..Tepki göstermedi.. Leblebisini paylaşan herkes onun için tamamdı.. Ama hiçbirine kul köle olmadı..Nerde birileri birşey yerse oradaydı hep.. Sabaha karşı 6’da kapıyı sessizce açan bizi, hep antrede yakaladı.. “Sabah olmadı, hadi git yat” dediğimizde, gecenin ilerleyen dakikalarını mutfakta değil yatakta uyuyarak geçireceğimizden emin olmadan da asla gitmedi yatağına..... Bazı geceler çok uykulu karşıladı tabi bizi.... “hadi git yat” dediğimizde, çocuğunu tüm gece yarım yarım uyuyarak bekleyen anneler gibi, biz eve sağlam vardığımız için mutlu ve rahatlamış olarak döndü gitti yatağına...Yarı sarhoş-yarı uykulu geldiğimiz o gecelerde eğer mutfakta fare beslenmesi yapıyorsak, asla yalnız bırakmadı bizi.. Belki gecenin dedikodularını almak için oradaydı, belkide gözümüzün içine bakarken ”midem yanıyor geceleri, bir ısırıkta bana ver” diyordu patisini dürttüğüne..kimbilir..
Ama herşeye rağmen hiç hırçınlaşmadı.Biz ne yiyorsak yedi, biz ne yapıyorsak uyum sağladı.. Kiminle tanıştırdıysak ayırt etmedi...
Bir tek özel geceleri sevmezdi.. Kalabalık hoşuna giderdi gitmesine... Yılbaşı partileri- Emrah Güler organizasyonları-Eurovision geceleri onun için açık büfe kokteyl gibiydi.. Çok mutlu olurdu.. Hatta o kadar yedikten sonra- yemeği reddedip, Annesi Eser'in huzur dolu yatağında geceyi erken bile bitirebilirdi. Şampanya patlatılmasından hoşlanmazdı bir tek.. Hangi yılbaşıydı hatırlamıyorum,onu kucağıma almıştım. Balkonda havai fişekleri izlerken, sayıyorduk.. -4-3-2-1 Yeni yıl...Ve Şampanya patladı... o gece çok korkmuştu..
Papiş bizim için artık bir ev köpeği değil Güler ailesinin bir ferdi gibiydi. Hayvanlarla arası tam belli olmayan annem, Papişi “ Çirkin şey” diye severdi.. Anneme göre her güzel şeye nazar değerdi... Çünkü Papiş çok güzeldi. Bilirdi ki Ayşe teyzesi aslında çok anaç ve onu çok seviyor. Bu mesafesi aslında onu çok sevmekten korktuğundandı..O da hep buna saygı gösterdi..
Papiş’e geçmişe dair yapmış olduğum en büyük pişmanlığım kedim Shiraz ile kötü bir şekilde tanışmalarıydı. Shirazı daha 4 aylıkken bir veteriner ziyaretinden sonra, Eser teyze ile tanıştırmaya getirmiştim.. Papiş deliye döndü.. Shiraz’ı korumak adına salon kapısı kapatıldı. O gün belki de Shiraz ile, abisi ve ablasıyla dostluğumuza benzer bir şeyin ilk adımını atacaktı ama buna hiç şansı olmadı.
Papiş tam bir gezgin gibi dolaştı durdu sonra.. Urfa,.....Bodrum,...Ayvalık..., Antalya... daha bilmediğim bir sürü yolculuk...
Eser teyzenin anlattığı birçok Papiş hikayesinden biri aklıma geliyor..
Uzun bir süre Urfa’da yaşamaya başlayan Papiş, universite kampüsünde öğle yürüyüşleri sırasında sokaktaki çocukların gözdesi olmuş.. Sokakta köpek dolaştırıldığını ilk kez gören çocuklar “ Aaa kopennnk !! ” diyerek yürüşlerine eşlik etmeye başlamışlar... Eser teyzelerin Ankara’ya kesin dönüş yapmalarına az bir zaman kaldığında, artık çocuklar “ aa Papişşş ” diye sesleniyorlarmış ona.. Papiş Urfa’da bile birçok çocuğa çok güzel birşey öğretti.. Sanırım “sevmeyi”...
Ve papiş bize de çok şey öğretti.. Çok şey paylaştı..O apayrı bir varlık değildi hayatımızda..O bir bütünün bir parçasıydı.. Bizden biri gibiydi. .Çok şey paylaştı, çok şey gördü ve hayatımızdaki birçok şeye tanıklık etti..
Ben Papişi hep bu anılarla hatırlıyorum..Böyle de hatırlamaya devam edeceğim.... Çok güzel bir yaşamı ve çok seveni vardı.. Bundan daha güzel birşey düşünemiyorum.
Onunla yaşamış olduklarımıza bir nokta koymak zor geliyor.. O yuzden hep denildiği gibi anıldıkça hep var olacak o... Eser Teyzenin namus bekçisi Papiş, ... leblebi sever Papiş, ... vesikalık fotoğrafı olan Papiş,.........
Yürüyüşlerimizde sana leblebi getirmeyi unutmayacağız..
Her sabah bizi uğurla yine
ve her akşam eve döndüğümüzde durduğun köşeden bizi selamla olur mu..?
Yaşamın boyunca paylaştığın herşey için kendi adıma teşekkür ediyorum..
ve 18 yıldır sana söylediğimiz tekerlemede de hep dediğimiz gibi...
Pap_it / Pap_ Köp--eekk...
1 yorum:
3 Yorum
zeynep dedi ki...
Sevgili Burcu,
Tüylerim diken diken oldu.. Harika bir yazı, harika bir anı, harika bir veda... Herşey olması gerektiği gibi aslında, tabii yazın da! Gerçeği söylemek gerekirse hem üzüldüm hem de Papiş adına geçirdiği onca güzel günlerden sonra, çok şanslı ve tadını çıkartan bir köpek diye düşündüm onun için.. dışarıda, yüzlerce, sokakta yaşamak zorunda kalan hayvanalara oranla.. İyi uykular Papiş!
29 Ocak 2007 Pazartesi 09:03
Selen dedi ki...
İşte gene "bir köpeğim olsa" isteğim depreşti... Onca yaşantıyı paylaşmış olmak istiyor insan böyle bir yazıyı okuyunca... Papişi tanıyamadık ama en kısa zamanda shirazla tanışmak istiyorum...
29 Ocak 2007 Pazartesi 10:58
Nilambara dedi ki...
Papiş'e ben de sevgilerimi gönderiyorum. Çok şanslı ve sağlıklı tamamlanmış bir yaşam ve çok sağlıklı programlanmış bir gelecek... Papiş şanslı çünkü sizler gibi onu çok seven rol modelleri olmuş onu gelecek yaşamına hazırlayan... Eminim o da sizlere çok teşekkür ediyordur... :)
29 Ocak 2007 Pazartesi 13:50
Yorum Gönder