
kabakular var da, nazikkulak niye yok
gerçekdışı var da, gerçekiçi niye yok
mor marmara mermeri" var da, "mer marmara mormoru" niye yok...
baston var da, tizton niye yok
absoulut mandrin var da, perhaps orange niye yok
lord of the rings var da, queen of the neckless' niye yok
tutkal var da, defolgit niye yok
vantilatör varda, 2tilatör niye yok.
salsa varda, tutsa niye yok
microsoft var da, macrohard niye yok
kadınbudu köfte var da, erkekkarnı börek niye yok
bolluk var da, para neden yok ( saçmalama cümlesi olarak kabul edilmişti)
Jay Jay Johanson" var da, " John John Jason" niye yok...
ayşekadin fasulye var da, hasan amca patates niye yok.
ajdar var da, panzehiri niye yok !!
Geçen bayramdı. Böyle başlamıştı oyun.. Evde, bayram geçirmeye hazır 4 arkadaştık. Tatil planı şöyleydi, bayramın ilk günü el öpme ve ziyaret faslını bitirip, sonraki günler beraber takılacaktık. Birdenbire çıktı, oyunun adını "O var da bu niye yok" koyduk. İyi bir oyundu. Artık devamlı düşünür olmuştuk. Kelimelerle oyun oynuyorduk, gülüyorduk.. Saçmalamak serbesti. Sabah uyanan, gece aklına geleni patlatıyordu kahvaltı masasında, Dvd de görüntüyü dondurup, tuvalet molasından gelen yeni bir eklenti yapıyordu oyuna, tabela okuyup aklına yeni bir sözcük gelen arabada arkasına dönüp, cümlesini söylüyor, oyunu devam ettiriyordu. Oyun o bayramın bitişiyle bitti. Ben hala oynuyor buluyorum kendimi bazen, başka şekillerde de olsa..
O var da bu niye yok sorusunu ciddi ciddi sorduğum zamanlarda oluyor. Genelde dükkan dolaşırken bu soruyu soruyorum. Şu atkıya, bir de bere monte etselermiş. Atkı var da, bere niye yok.. Şu buz kalıplarını, elmas şeklinde yapmadılar. Kare şeklinde var da, elmas şeklinde niye yok. Bazen bu sorularıma kendimce çözümler ürettiğim oluyor. Geçenlerde bir arkadaşıma mektup atacaktım, “Niye bu zarfların daha eğlencelisini yapmıyorlar “diyerek, ofis store’dan çıktım. Evde dergilerden birininden güzel bir sayfa kesip, zarf ebadında katladım. Adres yazılacak yere beyaz bir etiket yapıştırdım. Pek hoş oldu. Mektubu alan arkadaşım, özellikle zarfı görünce çok eğlendiğini söyledi.
Böyle suprizler yapmaya bayılıyorum. O varda bu niye yok oyunum hala sürüyor bir şekilde aslında.. Hediye vereceksem, alınabilir şeyler seçmektense, ben böyle birşey yapıyım diyorum. El emeği hediyeler yapmayı seviyorum. Bazen çok fena çuvallasamda, yine de alanı mutlu ediyor.
Yıllar önce, arkadaşım Özge için yılbaşı hediyesi olarak vereceğim bir poster ile başladı bütün eğlencem.. Ona The Cure posteri almak için muzik marketlerde dolandım. Sonra istediğim gibi bir poster bulamayıp, evde bilgisayarda kendim birşeyler yapmaya karar verdim. Çok güzel bir fotoğraf buldum. Fakat bir anda aklıma bir fikir geldi. Çok eğlenerek yaptım. Hediyenin içine de bir not iliştirdim. ”Sen, benim gözümde bu grubun bir elemanısın.. İyi yıllar” diye.. Özge hediyeyi aldı, teşekkür etti. Birkaç gün sonra telefon etti, “Burcu, şimdi çerceve yaptırdığın Cure posterine bakıyorum da, bunlardan biri çok fena bana benziyor “ dedi.. Gülümsedim.
Supriz yapmayı seviyorum. Özel günler için alınacak bir sürü hediye yerine, daha eğlenceli yeni birşeyler üretebilmek... Bir arkadaşımın doğum günü için bir sepet dolusu kurabiye yapmıştım. Çin restoranında çantama attığım chopsticklerin üstüne kalpler ve iyi dileklerimi belirten notlar yapıştırıp, sepete saplamış, bir de renk renk kurdelayla süslemiştim sepeti.. Sepetin içine annelerin anaokulda yaptığı gibi ev yapımı limonata koymuştum. Doğum günüydü ve işe gittiğinde arkadaşlarıyla paylaşır diye düşünmüştüm. Peki bunu nasıl vereceğim dedim sonra.. “Al bunu sana yaptım” diyerek uzatmak olmazdı. Annesini aradım, işbirliği yaptım. Gecenin bir yarısı arabasının yedek anahtarını, o farkında olmadan annesinden aldım. Arabanın arka koltuğuna balonlar arasına sepeti koydum. Bu da yetmedi, otoparkta duran arabasını 4 rulo tuvalet kağıdıyla sardım. Alttan ruloları atıp, üstten çevirerek sarmaladım. Her gece sitede dolaşan güvenlik görevlileri de, benim bu hoş suprizim için arabayı rulolarla dolamama yardım etti. Ayrıca, yardımları dışında, diğer nöbetçi arkadaşları da uyaracaklarını –sabaha kadar arabaya bakıp birşey olmayacağı sözünü de verdiler. Onlarda suprizin parçası olmaktan mutluydular. Sabah olduğunda işe gitmeden erken kalkıp, olay mahallinde saklanarak pusu kurdum. Arkadaşım işe gitmek için çıktığında yapabildiğim kadarıyla makinemle yüzündeki o şaşkın ve kızgın ifadeyi kareliyordum sessizce, hatıra niyetine... Anlamamıştı, sinirliydi. Kötü bir şaka sanmıştı bunu.. Belki de sabah sabah işe geç kalacağım korkusu sarmıştı. Tüm ruloları temizleyip, çöpe attğında arabanın içinde de birşeyler olduğunu gördü, şaşırdı. O gün doğum günüydü. Arabayı bindi. Muhtemelen çok sevindi. Sepeti kucağına aldığında, saklanarak yaklaştım, kapıyı açıp yanına oturdum. Ondan daha mutluydum. Çünkü çok eğlenmiştim.
Benim böyle supriz hikayelerim çoktur. Çalışmak zorunda olmayıp, keyif için iş yap deseler "Suprizler dükkanı" açıp, supriz tasarlamak isterdim insanlara... Onlardan daha çok eğlenirdim eminim.

Bir gün televizyonda beraber program yaptığım iş arkadaşım sevgilisine evlenme teklifi edeceğini söyledi. Ama alalade bir şekilde bu teklifi etmek istemediğini de belirtip, benden yardım istedi. 3 gün düşündüm üstüne.. Sonra, kukla tiyatrosu yapan bir arkadaşımdan yardım istedim. İnek, kostumuyle bir oyuncu ayarlayabildik. Fakat bu heyecanın içinde olmak istediğimiz için, bizde kukla kiyafetleri edindik. Ben tavşan kılığındaydım. Popomda kocaman bir ponpon vardı. Damat, üzerinde elma olan bir ağaç oldu. Elleri havada duruyordu. Ben, inek ve ağaç hep beraber kızın işyerine gittik. Gitmemiz bir komikti. Arabadan indiğimizde, herkes maskelerini taktı. Asistan çocuklardan birini, şöför ve cep telefonu kullanıcısı olarak olaya dahil ettik. Yürüyerek şirketin içine girdik. Asansörde bize bakıyorlar, gülüyorlar, biz heyecanlanıyorduk. Şirketin kapısını çaldık. İnek bey, danışmaya kızın ismini söyledi. İçeriden insanlar kafalarını uzatıp, anlamaya çalışıyordu. Sirkten kaçmış gibiydik. Ben zıplıyor, İnekle şakalaşıyordum. Bir tek ağaç, öylece kolları havada duruyordu. Kostümün içinde heyecan vardı, biliyordum. Kız danışmaya geldi. Bir an aptallaştı. İnek, elindeki çiçekleri kıza verdi, dizinin üstüne çömeldi ve elini öptü. Çiçeklerin üzerindeki notta "Seni çok seviyorum" yazıyordu. Sonra İnek, peluş cebindeki mini playerdan düğmeye bastı. Yoncimikten “Bandıra bandıra ye beni” çalmaya başladı. Tabiki ikisinin özel şarkıları bu değildi :) Amaç tamamen şaşkınlığı arttırmaktı. Bandıra bandıra ye beni çalıyor, biz inekle dansediyor, kol kola giriyor dönüyor, ara sıra donakalmış ağaca popo atıyorduk. Herkes şaşkındı, gülüyor kıza bakıyordu. Şarkı devam ederken İnek bey, kızın elinden tutup, masasına doğru götürdü. Cep telefonunu aldırdı. O sırada, şarkının bir yerinde "bu mesajları yollayacaksın" dediğimiz asistan çocuk şirketin kapısının önünde işareti aldı ve damadın telefonundan kızın telefonuna “Benimle evlenir misin” mesajini attı. Kız mesaji aldı, gülümsedi. Sonra bir mesaj daha geldi. “Şimdi cevabın evet ise, ağacın elindendeki elmayı al - Hayır, ise teşekkür edip onları ormanlarına yolla”. Kız yine şaşkın gülümsedi. Durdu, düşündü. Bize teşekkür edecek diye çok korktuk. Etraftakilerde bu durumu anlayıp, gülümsediler. Sonunda gitti, ağacın elinden elmayı aldı. Herkes alkışladı. Kızı da dansımıza kattık. Şarkı bittiğinde kostumlerimizi çıkardık. Herkes birbirine sarıldı. Kız bizi görünce şaşırdı. Ağaç damat, heyecandan mı,yoksa kostümden midir nedir hayli terlemişti..
Biliyorsunuz yeni yıl geliyor. Büyük bir bayram tatili de yeni haftayla başlıyor. Bu yeni yılda suprizler için, beynim yine fırıl fırıl çalışıyor. Tüm bayram, yapabileceğim minik suprizler planlarını düşünüp, uygulamaya geçmek için sabırsızlanıyorum. Yukarıda anlattığım gibi büyük organizasyonlar yapamayabilirim. Ama bir şekilde minik suprizler hazırlayabilirim, el emeği göz nuru... Yine çok eğleneceğim planlarım var.
Sizde sevdiklerinizi unutmayın dilerim. Onlara yeni yıl mektubu yazın. Kendi ellerinizle özel minik kurabiyeler yapın.. Atkı örün.. Sizin üzerinizde görüp, sevdiği birşeyi onlara hediye edin.. Kapısına minik bir not iliştirin.. Evdeki çiceklerinizden, bir kaç yaprakla hediye edebileceğiniz yeni bir saksı oluşturun.. Olmadı, minik bir akıl defteri alın, içine not düşün. Seni çok seviyorum diyin. Hediyelerinize kendinizden birşey katın, süpriz yapın..
Mutluluk çoğaldıkça büyür. Yeni yılı, çoğalarak karşılayalım. Noel babalara değil, dostluğa ve sevgiye olan inancımızı yeni yılda daha çok besleyerek, verdikçe çoğalarak, eğlenerek..
Kimbilir, belki size de supriz yaparım, belli mi olur.. :)