Fotoğraf çekilirken gülümseme amacıyla söylenen söz..
2008’in son toplu fotoğrafı çekiliyor.
Haydi gülümseyin..
Cheeseeee...
Kırık mutluluklar zamanı değil bu zaman. Kırık mutluluk yoktur. Mutluluk doya doya yaşanır. Doyulur. Mutsuz muyuz? Değiliz. Peki neyiz ?
Zaman durmuş. Neye durmuş, kaça kaç var. Kaçı bekliyoruz. Evet ! Yeni yıl geliyor, onu bekliyoruz. 1 Ocakta hepimizin hesabına fazlasıyla para, alabildiğine sevgi yatıcakmış, duyurulur. “Amann Önce Sağlık olsun” diyoruz bunu duyunca. Doğruyu söyleyin, uzar yoksa burnunuz...
Aslında arıyoruz. Ne aradığını bilmeyen, hiçbirşeyi bulur. Hiçbirşeyi bulduk belki de. Hiçbirşey aradığımız şey değil bir de, onu biliyoruz. Boşuna düş panosu yapmıyor insanlar. Ev resmi koyuyor, para görüntüsü yapıştırıyor, bir de sevgili ekliyor köşeye... Çünkü düş kurmayı unuttuk. Önümüzde olsun da, düşleyelim diyoruz o evi, o arabayı o sevgiliyi. Bakıp bakıp düşlüyoruz. Kapatmıyoruz gözlerimizi, görmek için kurduğumuz düşleri...
Zaman durmuş. Neye durmuş, kaça kaç var. Kaçı bekliyoruz. Evet ! Yeni yıl geliyor, onu bekliyoruz. 1 Ocakta hepimizin hesabına fazlasıyla para, alabildiğine sevgi yatıcakmış, duyurulur. “Amann Önce Sağlık olsun” diyoruz bunu duyunca. Doğruyu söyleyin, uzar yoksa burnunuz...
Aslında arıyoruz. Ne aradığını bilmeyen, hiçbirşeyi bulur. Hiçbirşeyi bulduk belki de. Hiçbirşey aradığımız şey değil bir de, onu biliyoruz. Boşuna düş panosu yapmıyor insanlar. Ev resmi koyuyor, para görüntüsü yapıştırıyor, bir de sevgili ekliyor köşeye... Çünkü düş kurmayı unuttuk. Önümüzde olsun da, düşleyelim diyoruz o evi, o arabayı o sevgiliyi. Bakıp bakıp düşlüyoruz. Kapatmıyoruz gözlerimizi, görmek için kurduğumuz düşleri...
Ben bazen pozitif konuştuğumu sanırken, negatif konuştuğumu görüyorum. “Hayat güzel” diyorum mesela.. Demek ki inancım, hayatın ısrarla güzel olduğunu telkin ediyor bana. Sözcüklerin bile ying-yang dengesi var. Sözcüklerimize tutuna tutuna bir hal olduk. İç sesinizi alalım bir zahmet... Öyle diyor iç ses, dış ses müdahale ediyor yok yok böyle... Kime inanalım? İç sesimizdeki inançsızlığımıza bakalım belki de... Onu sesli ikna etmek yerine, anlayalım.
Sevgi sevgi diye tutturuyoruz. Ne kadar karşılıklı seviyoruz. Matematiğe oturmuş gibi, 3 aldım -5 verdim, 2 ileri – 3 geri.. Sevgi çok başka birşey değil mi sizce de? Bu alış-veriş niye ? Başka bir yerde sevgi.. İçte, kalpte, varoluşumuzda gizli.. Kim sizi seviyor? Kim sizi sevsin istiyorsunuz? Peki siz kendinizi ne kadar çok seviyorsunuz.
Korkuyormuyuz? Buna “Hayır” deriz aslında hepimiz. Ama korkağız işte. Geleceğimizden korkuyoruz. Parasız kalmaktan, ekonomik krizden, kaybetmekten, aldatılmaktan, sevilmemekten, yaşlanmaktan belki de yanlızlaşmaktan. Korkalım hadi... Ne işe yaradı bu şimdi... Hayatımız, risk analizlerini tutmakla ve önlem almakla geçiyor. Önlemimiz canlı, diri diri; Korku ismi... Korkarak önlem alıyoruz. Yarın ne olur? Hangi matematik hesabı tuttu yarına dair ? Cevap veriyorum: Hiçbiri.. O zaman nereye gitti yaşadığımız gün, şimdi....
Sevgi sevgi diye tutturuyoruz. Ne kadar karşılıklı seviyoruz. Matematiğe oturmuş gibi, 3 aldım -5 verdim, 2 ileri – 3 geri.. Sevgi çok başka birşey değil mi sizce de? Bu alış-veriş niye ? Başka bir yerde sevgi.. İçte, kalpte, varoluşumuzda gizli.. Kim sizi seviyor? Kim sizi sevsin istiyorsunuz? Peki siz kendinizi ne kadar çok seviyorsunuz.
Korkuyormuyuz? Buna “Hayır” deriz aslında hepimiz. Ama korkağız işte. Geleceğimizden korkuyoruz. Parasız kalmaktan, ekonomik krizden, kaybetmekten, aldatılmaktan, sevilmemekten, yaşlanmaktan belki de yanlızlaşmaktan. Korkalım hadi... Ne işe yaradı bu şimdi... Hayatımız, risk analizlerini tutmakla ve önlem almakla geçiyor. Önlemimiz canlı, diri diri; Korku ismi... Korkarak önlem alıyoruz. Yarın ne olur? Hangi matematik hesabı tuttu yarına dair ? Cevap veriyorum: Hiçbiri.. O zaman nereye gitti yaşadığımız gün, şimdi....
Bahanelerimiz nasıl? İkna edemiyoruz kendimizi. Ama, Fakat, Çünkü. Dirençlerimiz aslında onlar bizim. Dolabım dağınıksa, bende kapatıyorum kapaklarını, sonra bakıyorum her yer temiz, düzenli. Dolabın kapağını aç, ama –fakatları at, düzelt orayı ne olur sanki..
Bazen sorular geliyor önümüze, güvenli dediğimiz hayatımızın tam orta yerine... Herşey bu önlem alma refleksimizden ortaya çıkıyor. Ne vardı da, şimdi bu soru önüme geldi ! Tüm düzen, tüm tek düzelik bozulacak mı yani şimdi ? Soru varsa, cevabı da gelir, bir türlü beceremiyoruz ki herşey şu evrende gizli....
Bazen sorular geliyor önümüze, güvenli dediğimiz hayatımızın tam orta yerine... Herşey bu önlem alma refleksimizden ortaya çıkıyor. Ne vardı da, şimdi bu soru önüme geldi ! Tüm düzen, tüm tek düzelik bozulacak mı yani şimdi ? Soru varsa, cevabı da gelir, bir türlü beceremiyoruz ki herşey şu evrende gizli....
Sabredemiyoruz sonra. Annem hep derdi “Armut piş, ağzıma düş”... Hemen hemen hemen !!... Ne için hemen ?... Yok olmaz HemeN ! Bir süreç var tik takların dışında ilerleyen, bi dinle, bir ak onunla...
Anlaşılamıyoruz sonra. Onaylanmıyoruz. Yine korkuyoruz aslında. Sevsinler bizi, herşeyimizle eğrisiyle - doğrusuyla. Aferini bekliyoruz, harikasını, sen en iyisini yapmışsını.. Hayatta kaç doğru vardır. Dünyadaki tüm insanlar kadar doğru mevcuttur. O zaman anlaşılmak yerine, yaptığımızı öncelikle kendinimizin onaylayamaması niye....
Rollerimiz var sonra bizim. Nasıl iyi oynuyoruz. Suflore ihtiyacımız yok. Görev tanımlarımızı koyuyoruz kendimizin ve diğerlerinin. Kendimiz başrolde, başkaları yan karakterler. Diğerlerine laf atıp duruyoruz. Yapmıyor!, olmuyor !, böyle yapıyor ! diye diye. Aslında diğerleri de aynı oyunda kendi rollerinde ve kendi hayatları için başrolde. İzin vermiyoruz. İçimizdeki yönetmen hortluyor niyeyse...
Çok biliyoruz sonra. Çok bilince, çok bilir mi oluyoruz ? Hala sözel ikna yöntemlerini kullanıyoruz, kendimizi, başkalarına ikna etmek için. “Sen Yap ta görelim” dese biri... En kötüsü kendimizden örnek veriyoruz, kurtarmak için bilmişliğimizi. Dibine de ekliyoruz “Sen al işte buradaki örneklemeyi”.... “Yapmak ve bilmek” sık sık tekrar ediyorum bu iki kelimeyi. Bilen herkes yapmıyor, bir tek onu biliyorum çünkü.
Pişmanlıklarımız var. Onu yapmasaydın, buna şöyle bir lafımı söyleseydim, ah keşke onu hayatıma sokmasaydım.. Olmuş bitmişe pişmanlık neye yarar. Oyunun o kısmı geçti, bitti. Gülümse hadi...
Neye sahibiz hiç bilmiyoruz. Hala maddi dünyanın yüküyle, yarışıyoruz. Bunun adı rekabet. Aslında hiç bilmiyoruz ki, sahip olduklarımızı bilmek en büyük marifet. Bir araba sizi götürür ama bir inanç sizi uçurabilir. Bir evin içinde yaşarsınız, daha iyi bir evin içinde daha iyi yaşarsınız. Oysa bu bedenin içinde, hep yaşamaktasınız. Bu düşünceleri kullanmakta, bu ruh ile varolmaktasınız. Zenginlik nerede ? Ne bırakacağız peki bizden geriye?
Öfkeliyiz sonra. Burnumuzdan soluyoruz. Haklısın mı alırdınız? Anlıyorum seni mi? Neden öfkelisin' e ne dersiniz... Öfkelenen biz, öfkeyi yaşatan biz, onu yaratan yine biz. Durun !... Bakın ! ... Neyi hazmedemediniz.?
Sevmiyoruz sonra. Aynı herkesin aslında belgesel izlediği gibi... Çok seviyoruz insanları, hayvanı, böceği... Sevgi ne gerçekten bilmiyoruz. Yok ki benim diğerinden farkım. Yok ki senin, ötekinden fazlan. Sevgi burada. Aynılıkta. Hoşgörmekte. Bir olduğumuzu bilmekte. Özümüzde...Onu görmekte...ve gerçekten sevmekte... Olanı biteni, çirkini- güzeli, iyisiyle kötüsüyle....
Bir vicdanımız var ki evlere şenlik. İyi niyet üstümüzden akıyor. Yardımseverlikte bir numarayız. Modern hayatın pinokyolarıyız. Merhamet denen şey sanki diğer adımız... Aslında hepsi, “biz böyle olmayalım, bu hallere düşmeyelim” diye Tanrı ile gizli anlaşmalar. Hepimiz aynı yerde yaşıyoruz, aynı gökyüzü ve yeryüzü arasında. Hayvanlara zulum edilmesin diyen kaç kişi var? Peki Kaç hayvan eziyet edilerek öldürülüyor bir yılda? Çocuk yurtlarını kaçımız ziyaret ediyoruz. Dünyayı kurtaralım derken, plastik poşetlerle eve gelip, şişeleri ayrıştırmayanlardanız. Evde saksıda çiçek yetiştirip, "onlarla konuşuyorum ben" demeyi herkes biliyor sonra...
Hayatı; aldım, verdim ben seni yendim diye görüyoruz. Dürüst değiliz hiç... Sevgimizde, işimizde, ilişkimizde... Dürüstlüğü sözel birşey sanıyoruz. Dürüstlük çok kalpten gelen bir erdemdir. Sevgide, saygıda, görevini yaparken, dokunurken bile belli eder kendini. Sade ve yalındır, alengirli değildir bunca. Aslında biliyor musunuz aldığımız, verdiğimiz ve yendiğimiz hep kendi gölgelerimiz..
Mutlumuyuz.. Değiliz. Gelsin birisi bizi mutlu etsin istiyoruz. Birşey olsun çok mutlu olalım. Mutsuzda değiliz, tatminsiziz. Ama birşey olsun çok mutlu olalım biz yine de... Olun..Olalım..Ne engel bize...
Bugün bir kızgınlıkla bu yazıyı yazmış değilim. Aksine bir rahatladım ki sormayın. Lafım size de değildi. Kendimeydi. Zaten burada yazan herşey kendime. En altında “Duydun mu kendi kendini” yazıyor aslında, siz bu yazan kısmı görmeseniz de, her cümle bir genelleme gibi görünse de gözünüze...
E şimdi ne olacak Burcu, bu yazı nereye gidecek diyenlerinize....
Ben bu oyunu sevmiyorum artık. Kendi oyunculuğumdan da şikayetçiyim kendime... Şimdi duruyorum. Duruyordum da ne kadar zamandır, farkında değildim. Bende mi gariplik var diyordum. Yokmuş. Sistem down oldu. Şimdi makina bir dinlensin. Elektrik bünyeden çıksın. Acelem yok. Biraz dinleneyim.
1 ocakta bankama yatacak para ve alabildiğine sevgi ve.. vee... ile birşeyler yaparız artık. Tabi önce Sağlık olsun. Sağlık; bedende ama en önce ruhumuzda ve algımızda olsun.
2009’ta bu banka hesabıyla kral olur muyum dersiniz?... Kendimin kralı... Sağlıklı kral... En kral...
Yeni yılda başlayacak oyunun adını biliyorum bir tek...
Aldım, verdim, ben kendimi yendim..
Anlaşılamıyoruz sonra. Onaylanmıyoruz. Yine korkuyoruz aslında. Sevsinler bizi, herşeyimizle eğrisiyle - doğrusuyla. Aferini bekliyoruz, harikasını, sen en iyisini yapmışsını.. Hayatta kaç doğru vardır. Dünyadaki tüm insanlar kadar doğru mevcuttur. O zaman anlaşılmak yerine, yaptığımızı öncelikle kendinimizin onaylayamaması niye....
Rollerimiz var sonra bizim. Nasıl iyi oynuyoruz. Suflore ihtiyacımız yok. Görev tanımlarımızı koyuyoruz kendimizin ve diğerlerinin. Kendimiz başrolde, başkaları yan karakterler. Diğerlerine laf atıp duruyoruz. Yapmıyor!, olmuyor !, böyle yapıyor ! diye diye. Aslında diğerleri de aynı oyunda kendi rollerinde ve kendi hayatları için başrolde. İzin vermiyoruz. İçimizdeki yönetmen hortluyor niyeyse...
Çok biliyoruz sonra. Çok bilince, çok bilir mi oluyoruz ? Hala sözel ikna yöntemlerini kullanıyoruz, kendimizi, başkalarına ikna etmek için. “Sen Yap ta görelim” dese biri... En kötüsü kendimizden örnek veriyoruz, kurtarmak için bilmişliğimizi. Dibine de ekliyoruz “Sen al işte buradaki örneklemeyi”.... “Yapmak ve bilmek” sık sık tekrar ediyorum bu iki kelimeyi. Bilen herkes yapmıyor, bir tek onu biliyorum çünkü.
Pişmanlıklarımız var. Onu yapmasaydın, buna şöyle bir lafımı söyleseydim, ah keşke onu hayatıma sokmasaydım.. Olmuş bitmişe pişmanlık neye yarar. Oyunun o kısmı geçti, bitti. Gülümse hadi...
Neye sahibiz hiç bilmiyoruz. Hala maddi dünyanın yüküyle, yarışıyoruz. Bunun adı rekabet. Aslında hiç bilmiyoruz ki, sahip olduklarımızı bilmek en büyük marifet. Bir araba sizi götürür ama bir inanç sizi uçurabilir. Bir evin içinde yaşarsınız, daha iyi bir evin içinde daha iyi yaşarsınız. Oysa bu bedenin içinde, hep yaşamaktasınız. Bu düşünceleri kullanmakta, bu ruh ile varolmaktasınız. Zenginlik nerede ? Ne bırakacağız peki bizden geriye?
Öfkeliyiz sonra. Burnumuzdan soluyoruz. Haklısın mı alırdınız? Anlıyorum seni mi? Neden öfkelisin' e ne dersiniz... Öfkelenen biz, öfkeyi yaşatan biz, onu yaratan yine biz. Durun !... Bakın ! ... Neyi hazmedemediniz.?
Sevmiyoruz sonra. Aynı herkesin aslında belgesel izlediği gibi... Çok seviyoruz insanları, hayvanı, böceği... Sevgi ne gerçekten bilmiyoruz. Yok ki benim diğerinden farkım. Yok ki senin, ötekinden fazlan. Sevgi burada. Aynılıkta. Hoşgörmekte. Bir olduğumuzu bilmekte. Özümüzde...Onu görmekte...ve gerçekten sevmekte... Olanı biteni, çirkini- güzeli, iyisiyle kötüsüyle....
Bir vicdanımız var ki evlere şenlik. İyi niyet üstümüzden akıyor. Yardımseverlikte bir numarayız. Modern hayatın pinokyolarıyız. Merhamet denen şey sanki diğer adımız... Aslında hepsi, “biz böyle olmayalım, bu hallere düşmeyelim” diye Tanrı ile gizli anlaşmalar. Hepimiz aynı yerde yaşıyoruz, aynı gökyüzü ve yeryüzü arasında. Hayvanlara zulum edilmesin diyen kaç kişi var? Peki Kaç hayvan eziyet edilerek öldürülüyor bir yılda? Çocuk yurtlarını kaçımız ziyaret ediyoruz. Dünyayı kurtaralım derken, plastik poşetlerle eve gelip, şişeleri ayrıştırmayanlardanız. Evde saksıda çiçek yetiştirip, "onlarla konuşuyorum ben" demeyi herkes biliyor sonra...
Hayatı; aldım, verdim ben seni yendim diye görüyoruz. Dürüst değiliz hiç... Sevgimizde, işimizde, ilişkimizde... Dürüstlüğü sözel birşey sanıyoruz. Dürüstlük çok kalpten gelen bir erdemdir. Sevgide, saygıda, görevini yaparken, dokunurken bile belli eder kendini. Sade ve yalındır, alengirli değildir bunca. Aslında biliyor musunuz aldığımız, verdiğimiz ve yendiğimiz hep kendi gölgelerimiz..
Mutlumuyuz.. Değiliz. Gelsin birisi bizi mutlu etsin istiyoruz. Birşey olsun çok mutlu olalım. Mutsuzda değiliz, tatminsiziz. Ama birşey olsun çok mutlu olalım biz yine de... Olun..Olalım..Ne engel bize...
Bugün bir kızgınlıkla bu yazıyı yazmış değilim. Aksine bir rahatladım ki sormayın. Lafım size de değildi. Kendimeydi. Zaten burada yazan herşey kendime. En altında “Duydun mu kendi kendini” yazıyor aslında, siz bu yazan kısmı görmeseniz de, her cümle bir genelleme gibi görünse de gözünüze...
E şimdi ne olacak Burcu, bu yazı nereye gidecek diyenlerinize....
Ben bu oyunu sevmiyorum artık. Kendi oyunculuğumdan da şikayetçiyim kendime... Şimdi duruyorum. Duruyordum da ne kadar zamandır, farkında değildim. Bende mi gariplik var diyordum. Yokmuş. Sistem down oldu. Şimdi makina bir dinlensin. Elektrik bünyeden çıksın. Acelem yok. Biraz dinleneyim.
1 ocakta bankama yatacak para ve alabildiğine sevgi ve.. vee... ile birşeyler yaparız artık. Tabi önce Sağlık olsun. Sağlık; bedende ama en önce ruhumuzda ve algımızda olsun.
2009’ta bu banka hesabıyla kral olur muyum dersiniz?... Kendimin kralı... Sağlıklı kral... En kral...
Yeni yılda başlayacak oyunun adını biliyorum bir tek...
Aldım, verdim, ben kendimi yendim..
Kral olarak kendimi yeneceğim.
Beklerim efendim...
Beklerim efendim...
12 yorum:
aradığın şey bulduğun yerdedir diye bişey duymuştu. üzerinde de düşünmüştüm epey. belki de doğruydu aradığım herşey bulduğum yerdeydi. huzuru arıyosan bulduğun yerde, yeni kendinde. kızgınlığı arıyosan o da bulduğun tam o noktada..
her başlayan gün yeni yıl olamaz mı yani , her gün dolsun banka hesabımız ha nasıl olur :) ben öyle olsun istiyorum..
harika yazmışsın!
bir kez daha okuyacağım.
Burcucum ,ne kadar güzel anlatmışsın hepimizin yaşadıklarını .
Öfke ve mutsuzluk beni ziyarete gelmişlerdi ama yazınla farkettim ki ziyaretin kısası makbulmuş ,onları gönderme zamanım gelmiş benimde :))
Teşekkürler canım
sevgiler
Herşey eylemde yatıyor değil mi? Geçen birisi dedi ki bana yakınırklen yine bişeylerden "hala konuşuyormusunuz siz yani?!??!" Hala kendimle konuşuyorum. Ne yazık ki.Sonra bunu içime çok görüp başklarıyla konuşuyorum. "Evet böyle olması gerekiyor ve böyle" demek zor geliyor.Çok riyakarım kendime. 2009kasamda samimiyet arıyorum:)
Sağol tatlım. Duymamız gerekenlere kanal olduğun çin. Sesini çok açıp günde bi kaç defa dinlemek gerek belki. Düş panosu gibi. Buna da ihtiyacımız var demek ki:)
Sevgili brajeshwari;
Biz de eskiden denedik cheese demeyi olmadı, pa-ta-tesss dedik olmadı, "cıvık bok" demeyi dene fotoğraflar muhteşem çıkıyor.Büyü dükkanı gibi biz de düş dükkanı açmalıyız bir gün.Düşler alınır düşler satılır haydii...böyle bir yazı başlığı yapmalıyız hıı ne dersin?Sevgilerimle güzel insan.
"...aldım, verdim bnen kendimi yendim..." bu söylem, okumaya başladığımdan bu yana yazılarında gördüğüm en güzel cümlelerden biri. Dilerim hepimizin "kendini yendiği" bir yıl olsun. İnanıyoruz değil mi? O zaman olacak!
Hayat;
Yaşamak yerine
Yamalı bir bohça gibi
Yanımda taşıyorum seni
Arada bir kaybedince içindekileri
Sağda solda arayıp da sormam ondandır...
diyesim geldi şimdi ayna gibi kendimi görürken kelimelerinde ve rahatlarken bir terapideymiş gibi...
Yazdın yazdın... rahatladın öyle mi? Öyle olmasını ummaktan öte başka bir şansımız da yok sanıyorum.
Yazılarını heyecan ve mutlulukla okuyorum ama ne yazık ki bu yazın içimde yankı bulmadı. Sevgi yok satır aralarında. O nedenle enerjisi farklı. Her halinle güzel ve değerli bir ruhsun tüm insanlar gibi. Orada bir problem yok. Belki de böyle bird dalgalanarak bir durularak dengemizi bulmayı hatırlamaya çalışıyoruzdur kim bilir...
Sevgili brajeshwari ;
Yazının devamını okumamışım, şu anda okudum ve 1. sayfada neşe 2. sayfada hüzünü ve isyanı buldum.İsabetli tesbitler ve iç hesaplaşmalarını benim iç hesaplaşmalarımla mertçe yalansız dolansız arkadaş ettim.Benim ateşin üstünü pamukla örttüğümü, senin ateşe su döktüğünü gördüm.Son zamanlarda"Evrenin sonsuzluğunda bulunduğumuz şu anda herşey mükemmel bütün ve tam"diye tekrarladığım duamı edemediğimi farkettim.Nasıl diyebilirim ki dünyanın her yerinde kan yoksulluk acı varken herşey mükemmel diye?Ama yine de umudun kapıları aralık...Sevgilerimle.
yine Burcu'cugum, donulup dolasilip okunacak bir yazi..yorum yapmiyacagim.. Burdayim diyecegim.. Bir de kirmizi defterim yanimda geliyorum seni okumaya.. Bunu post itlere yazmaliyim ve unutmamaliyim dedigim cok sey var herzamanki gibi..
bu arada Babis'e yemeklere katiliyorum.. "son zamanlarda" cok keyifli okunuyor.. Orada da hep sen ama yine de baska bir Burcu var..
funda
Aradığın şey hep elinin altında olsun sevgili Funda :)
Teşekkür ederim.
Ful yaprakları
Teşekkürler..Bazen gerçekleri pozitife çevirmek için kötüleri de görmek gerekiyor belki de..
teko
Deryacım, beni de ziyaret ediyorlar sık sık..Kovmadan önce dinliyorum işte böyle.. Sevgiler benden tatlim..
EFLA
Selmacım, hala konuşuyoruz. Bazen de çok şey görüyoruz ve hiç kendimize bakmak işimize gelmiyor. Sende sağol canım, sen de çok konuş benimle..Olur mu?
sufi
Gülümsemek için bile formül üretiyoruz Sevgili Sufi..:) Düşler alınır ve satılır olmasa,Keşke herkes kendi düşlerini yaratabilse, çoğaltabilse... Buradaki varlığın hep hafifletiyor, mutlu ediyor beni..Teşekkürler..
Fortunata
Hepimiz kendimize yenilelim ki, savaş bitsin belki de...Olacak bence Fortunata..Söz birkez ağızdan çıkmayagörsün, evren alır onu saklar bir köşede...:)
beenmaya
Bazen o bulduklarımızda çok mutlu ediyor bizi..Aynı senin gibi
:)den
Valla rahatladım Güldencim.. Hep iyi olmak, bazen yapar gibi yapmak olmuyor. Bunlar benim gördüğüm gerçekler.Bazen temizlemek için, bakmak gerekiyor..
sufi
Aslında hepimiz dualarımızı unutuyoruz Sufi. Bazen bu gördüklerimi görmemezlikten geldiğimi görüyorum.Bugün safra atmış oldum işte.. Şimdi kabullenmeye, değiştirmeye ve umuda yer açıldı böylece...:)
Mehtap P.G
Mehtapcim,varligin hep mutlu ediyor beni..Bende senin yazilarina ve güzel ruhuna hayranım.Son zamanlarda başka biri gibi görünsemde, aslında ben hepsiyim ve hep eğleniyorum :)
benı nekadar iyi anlattın,
hep onaylanma ıhtıyacı duyar gıbı yasamak, sevılmek ıcın tutunmak bıseylere..
harikasın burcu, cok tesekkurederım
sevgıler.
Yorum Gönder