12 Aralık 2008

Benim Yerime Konuşanlar

Olmayacak şey istiyorsun:
Hissetmeden yazmalıymışım..
Peki sorarım sana;
Doğurmadan emzirilir mi?
~ Goethe ~


Merdivenleri çıktığında, düşünceliydi. Bayram ziyaretini sorguluyordu belli ki... Bu ziyareti zorunluluk anlamından çıkarmaya çalışıyordu içinde... Kapı açıldığında, bir yıldır görmediği uzak akrabalarından biri gülümseyerek kapıyı açtı. Salona geçildi, sohbetler edildi, hal hatır soruldu, nokta yerine gülümsendi çoğu zaman.. Aslında onlar hakkında hiçbirşey merak etmiyordu. Görüşemedikleri dönem içinde olan biten hakkında merak ettiklerinin, ne kadar umurlarında olduğunu düşündü. Görüşmek, aslında bu kadar da zor değildi. Ama sonuçta kan bağı bir yere kadardı ve ilişikte olmak için neden bulunamayınca, bunun adı bayramdan bayrama görüşmek oluyordu sadece... Daha fazla sorgulamadı.. Arasıra bana dokundu elleriyle... Genelde düşüncesini dağıtmak istediği zamanlarda elini üstümde hissettim. Sonra eli çenesine kaydı. Ona hep eşlik ettim. Bazen sallandım, bazen parmaklarının uçlarından düşündüklerini dinledim. Ben Burcu’nun ametist küpeleriyim.

Sabah zor uyandı. Yatak odasından çıktığında, gece geç yatıp, uykusunu almadan çalar saatle uyanmayı sevmiyordu. Banyoya girdi. Yatak odasına geçip, hazırlandı. Sonra yanımdan geçti. Görebildiğim kadarıyla kahvesiyle beraber kendine tost hazırladı. Sessizlikte kahvaltısını yaptı. Bayramın üçüncü günüydü ama bugün vermesi gereken bir dersi vardı. Birazdan, benim farkıma varacak ve beraber yola koyulacaktık. Kahvaltısını bitirince, son hazırlıklar için mutfak, banyo ve yatak odası arasında dolaştı. Sonra beni gördü. Yoga matıyla, cd kutusunun olduğu çantaya soktuğu gibi beni, arabayla yola çıktı. Studioya indi, öğrencilerle bayramlaştı. Müzik setine 3 cd yerleştirdi, play’e bastı, matını açtı, beni büyük hoparlerin birinin üstüne koydu. Tüm dersi o köşeden izledim. Beni hatırladığında dersin sonuydu. İçmek için doldurduğu alkalinli sudan bir yudum aldı, kapağımı kapattı. Ben Burcu’nun kırmızı su matarasıyım.

Eve geri dönmeden, yol üstünde kendine bir kahve ısmarlamaya karar verdi. Kahvesi elinde, boş masalardan birine oturdu. Çantasından beni çıkardı. Kahve içerken, bir ritüel gibiydi buluşmamız her defasında.. Kahvesinden bir yudum aldı. Uzaklara daldı. Belli ki, düşündüğü birşey vardı. Birazdan anlarız dedim. Çantasına elini attı, bir kalem buldu. “Bugün birşey öğrendim” diye başladı yazısına... Kahvesinden bir yudum daha aldı. Beni kucağına alıp, devam etti yazmaya.. Ben Burcu’nun mor kapaklı akıl defteriyim.

Her gece buluşuyoruz. O mu bensiz, ben mi onsuz yapamam bilmiyorum. Onun için ne anlam ifade ettiğimi bilmiyorum. Ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Benimle beraberken mutlu oluyor genelde.. İçinden geçenlere aracıyız ben ve arkadaşlar sadece... Bazen, zor oluyor ritmi yakalayarak buluşmamız, ama aynı sabırla bekliyoruz olduğumuz yerde.... Mesala ben A harfiyim, bende B... Burcu, buraya “merhABa” yazarsa yan yana gelebiliyoruz. Diğer arkadaşlarımızla klavyenin üstünde yer alıyoruz. Bazen yazamıyor, uğraşıyor, bazı gecelerse bitmiyor mesaisi bizimle... Biz Burcu’nun bilgisayarının klavyesiyiz. Şimdi anlatmak istedi bizi kullanarak, size.. Aklından geçenleri, yazmasına neden olmamızı istiyor belki de... Hala deniyor, olmuyor, siliyor, Merhaba yazarak başlıyor her seferinde...

(Birkaç kez küpeme dokundum, düşündüm. Sonra yanımda duran mataramdan bir yudum su içtim. Mor defterimi açtım, tekrar kapattım. Klavyedeki doğru harfleri aradım, ama bulamadım. )

Bugün yeni birşey öğrendim aslında. Biraz şaşkınım. Çünkü, tam herşey kontrolümün altında dediğim bir anda, bunun duraksama ve durduğun yerden aynı şeyi görmek olduğunu anladım. İlerlemek için dürtüldüm. Vurup vurup, açılmayan kapılardan geriye döndüm.

Bugun yeni birşey öğrendim. Melekler söyledi. Hala anlamaya çalışıyorum. Bilginin bile bünyede hazmedilmesi ve enerjiye dönüşmesi gerekiyor. Bekliyorum. Düşünceli hallerim, bir yandan da bugün öğrendiklerim ve kelimeye dökemediklerim..

Ben Burcu’nun yazma isteğiyim..
Ve üzgünüm ki, buraya şimdilik sadece bir MerhABa yazabileceğim..


14 yorum:

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

hissederek yasayan biri hissetmeden yazabilir mi?

hey.. burcu'nun "herseyleri".. Ne kadar sansli oldugunuzun farkinda misiniz..? sizin bir ruhunuz olmus, onunla yasayali beri..

Zenciörgüsu dedi ki...

Ne güzel yazı,bayıldımm(=
favorim"mor kapaklı akıl defteriyim"
yüreğine sağlık(=

Array! dedi ki...

Çok sevdim yazını, senin yerine konuşanlar da gayet güzel açıklamışlar. Eşyaların dili olsa da konuşsa denir ya, (ya da başka bir şey mi denirdi bilmiyorum) tıpkı öyle olmuş.
Çok yaratıcı buldum bu tarzı. Etrafımda duran eşyalara baktım. anlatacak çok şeyleri varmış gibi geldi bir an.. bırakıyorum onları, konuşsunlar bakalım...

Arzu Pınar dedi ki...

:) ben de çok sevdim. herşeyin ruhu olduğunu hatırlattı.

Özgür Turan dedi ki...

yazma isteği konusunda ben de aynıyım burcucum bu aralar

beenmaya dedi ki...

bugün derin ve güzel bir uykudan uyandı içinde bir yerlerde özlediğini ve özlenildiğini bilmenin o vazgeçilmez ağırlığını duyarak. ve o ağırlıkla hafifleyerek biraz da yeni bir güne başladı. ben Burcu'nun bakmadan da gördüğü ve bildiği, uzakken yakın olduğu yüreklerden biriyim sadece. hiçbir şeyiyim aslında. ama bir o kadar da her şeyi :))

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Kelimelerinin, satırlarının arasından hissettiklerini sezdim. Senin kelimelere dökememen gibi ben de sezdiğimi cümlelere dökemiyorum şimdi. Satır aralarımdan sezer misin sen de? Biliyorum sezersin...

Seni okumayı seviyorum...

sufi dedi ki...

Sen sus, küpelerin konuşsun...Ne güzel bir yazı olmuş bu!
Duvarların , perdelerin, mekanların hatta giyinip çıkardığımız elbiselerimizin mikro çiplerini açıp onlara da bakmamız gerek.Kimbilir neler biriktirmişlerdir hafızalarında değil mi?Hacı bektaş gibi cansız gibi duran duvarla bir olmak gerek ki, hüküm verip yürütmeye muktedir olalım di mi?Ben başaracağımıza inanıyorum .Sen de bana ümit verdin bu yazınla. Sevgilerimle Dilek.

Karōshi dedi ki...

Müthiş bir yazı.. Çok heyecan verdi bana.. Şimdi şimdi şimdi .. Şimdiiiii ne geleceeeeeeeeeeeeeeek? diyerek okudum.. Bunu başarmak çok zordur.. Ama içten olunca oluyor işte:)

Brajeshwari dedi ki...

Sevgili Mehtap
Yazamaz değil mi? Yazmak çok daha başka birşey..Benim için hissetmenin dışında, bir aracı kendimi deşmek, ortalıkta görmek ve toparlamak adına...

Herşeyler selam söyler sana, İtalya’ya, Roma’ya :)


NoSTATIC
Benimde favorim o..Fakat çok şey biliyor :P
Teşekkür ederim..

Array!
Eşyaların dili olsa da, tanıdığımız insanları bize onlar anlatsa... O nasıl olurdu sence? :) Çok özlediğinin birinin baş ucu lambası sana onu anlatsa mesala yada kolundan çıkarmadığı saati..

Bunu düşününce çok daha heyecan duyuyorum ben niyeyse...


arzu pinar
Teşekkür ederim.. Sizin eşyalarınızda konuşuyor mu Ada hanımla?

Özgür Turan
Zamanda birşey var sanırım Özgürcüm..Bu tıkanıklığı, barajın dolma süresi diye değerlendiriyorum ben. Bakalım, taşan su nerelere ulaşıp,enerji verecek, havzasını boşaltırken...:)

beenmaya
Severim seni... :)
Mesafeler anlamsızdır.. Bazen görmekte...Bilmek yeter sevmeye ve özlemeye....

Aydan Atlayan Kedi
Sevgili Fulya... Seziyorum ve çoğu zamandan yazdığımdan –yorumladığımdan çok daha fazlasını hissediyorum, ifade edemiyorum. Teşekkür ederim. Seninle aynı yerden gülümsemek, mutlu etti beni..

Ya ben !
seni okumaya bayılıyorum....

sufi
Gecenlerde Mavi ay, blogunda vucudumuzdaki organların bile hafizası olduğunu anlatan bir yazı yazmıştı.Neden eşyalarında bir hafizası olmasın. Bence vardır. Bu biraz daha hassalaştırıyor insanı bazen. Ama yine de her şey ile bir olmak için, onların hizmetleri dışında da, özellikleri olduğunu ve benimle beraber yaşadıklarını bilmek mutlu ediyor beni..

Ümit hep var.Bende senin için aynı duygular içersindeyim Sevgili Dilek...Bende başaracağımıza gönülden inaniyorum.. :)

Karōshi
Teşekkür ederim Karoshi. Aslında ne yazacağımı bilmeden giriştim. Sonu beni de şaşırttı. Sanırım, biri kendi kendine konuşup, yazdı : )

berrin dedi ki...

burcu cum
melek gabriel size taşındı diye düşünüyorum:)
son dönem yazıların süper...

Su İzi dedi ki...

Gönlünüze sağlık...
Dokunduğumuz herşeye enerjimizden ve ruhumuzdan izler bırakmıyor muyuz? Hele bir de bizimle yaşıyorlarsa gerçekten dile gelseler neler paylaşırlardı?
Çok etkilendim yazınızdan. Bugünlerde unuttuğum bazı ayrıntıları tekrar hatırlamamı sağladınız. Teşekkürler....

Arzu Pınar dedi ki...

bilmiyorum, Ada bazen mırıl mırıl bir şeyler anlatıyor, ama ben kalın kafalı insan daha onun dilini çözemedim. Ada, sonra çiçekler, sonra ağaçlar beklerler beni.

selma dedi ki...

bir MERHabA bir AN kadar kıymetlidir bazen.

MERHABA....