Gri’yi sevmiyorum. Huzursuz biri. Sanki her düşüncemin karşıt bir fikrini söyleyecek gibi, ellerini önünde kilitlemiş beni izliyor. Mavi huzur veriyor, ama masanın en uzak ucunda oturuyor kendisi. Turuncu’yu seviyorum, portakal kokuyor sanki, günlerdir benim ellerimin portakallarla oynaşmaktan koktuğu gibi. Beyaz’a bakıyorum. Ondan birşey istiyorum gözlerimle. "N'olur" diyorum, "anla beni". Kırmızı harika, sıcacık biri. İlk dakikalar onunla, çok iyi anlaşıyoruz. Sonra çok üşüyorum, ısıt diyorum kırmızı beni.
Uykumdayım. Herkesi yemeğe oturtmuşum. Ortada yemek yok ama misafirlerim var.
Gri konuşuyor. “Ya yetişemezsen derse”. “Lütfen, aklıma sokma bunları, daha ders saatine çok var “ diyorum. Bir yandan da, sinirleniyorum. Aklıma soktuğu huzursuzluk için kızıyorum ona.
Turuncuya dönüyorum. Ona portakalları anlatmak istiyorum, hani tanıdık birşey anlatırsam sever beni diye. Sadece gülümsüyor, bu düşüncemi hissedince. Portakal kokusu geliyor burnuma, o gülümsedikçe.
Üşüyorum bir anda, Kırmızıya dönüyorum, bana yakın olsun, ısıtsın beni istiyorum tekrar. Kırmızı, sadece kendini düşünüyor. Biraz bencil buluyorum onu, yanına yanaşıyorum. O sıcak ama ben hala üşüyorum .
Maviye bakıyorum. Bu misafirlerin arasında Mavinin huzuruna bırakamıyorum kendimi.
Beyaz bana bakıyor.”Biliyor musun” diyorum.” Canım çok süt istedi”. Tepkisiz bakıyor. Getirmeyecek biliyorum.
Bir tek Gri hiç yakışmıyor o masaya. Tüm düşüncelerimi yakalıyor sanki. İçten içe gülüyor. Kaşını kaldırıyor “Olmuyor Burcu, olmuyor” diyor. Bakıyorum. “Nesini beğenmedin “ diyorum. Aklıma bin tane huzursuzluk kaçırıyor sonrasında. “Yetişemeyeceksin” en baskın kaçıyor aralarında.
Yemek bitiyor. Hiçbirini iyi ağırlayamamışım gibi bir his çöküyor üstüme. Ne yedik onu da bilmiyorum. Masa da tabaklar var sadece.
Sonra çok üşüdüğümü hissediyorum. Sırtım üşüyor. Turuncu kokan ellerimi, başımın altından çekiyorum. Gri düşünceleri aklımdan siliyorum. Beyaz “Gel sıcak bir süt iç” diyor. Uykumdan uyandırıyor beni. Burnum akıyor. Ateşim çıkmış, sonra da üşümeye başlamışım belli ki. Yarım kalan mavi uykumu bırakıyorum, kalkıyorum. Kendime sıcak bir süt hazırlıyorum. Bir bakıyorum dışarıda kar yağmış. Beyaz, bembeyaz.
Kırmızı battaniyeme sarılıyorum. “Merak etme. benim olduğum yerde, gri olmaz” diye fısıldıyor Beyaz yanımda. Gülümsüyorum. “Saat kaç” diyorum. “Sabahın 6’sı “ diye cevap veriyor. Derse yetişebileceğim diye mutlu oluyorum. Ateşim düşmüş, biraz olsun ısınıyorum. Televizyonda gece izlediğim “Yemekteyiz” programının tekrarı olduğunu görüyorum. Sıcak sütümü içip, beyaz mendilime burnumu siliyorum. Dışarda hala kar yağıyor. Yılın ilk karına bakıp, rahatlıyorum.
Uykumdayım. Herkesi yemeğe oturtmuşum. Ortada yemek yok ama misafirlerim var.
Gri konuşuyor. “Ya yetişemezsen derse”. “Lütfen, aklıma sokma bunları, daha ders saatine çok var “ diyorum. Bir yandan da, sinirleniyorum. Aklıma soktuğu huzursuzluk için kızıyorum ona.
Turuncuya dönüyorum. Ona portakalları anlatmak istiyorum, hani tanıdık birşey anlatırsam sever beni diye. Sadece gülümsüyor, bu düşüncemi hissedince. Portakal kokusu geliyor burnuma, o gülümsedikçe.
Üşüyorum bir anda, Kırmızıya dönüyorum, bana yakın olsun, ısıtsın beni istiyorum tekrar. Kırmızı, sadece kendini düşünüyor. Biraz bencil buluyorum onu, yanına yanaşıyorum. O sıcak ama ben hala üşüyorum .
Maviye bakıyorum. Bu misafirlerin arasında Mavinin huzuruna bırakamıyorum kendimi.
Beyaz bana bakıyor.”Biliyor musun” diyorum.” Canım çok süt istedi”. Tepkisiz bakıyor. Getirmeyecek biliyorum.
Bir tek Gri hiç yakışmıyor o masaya. Tüm düşüncelerimi yakalıyor sanki. İçten içe gülüyor. Kaşını kaldırıyor “Olmuyor Burcu, olmuyor” diyor. Bakıyorum. “Nesini beğenmedin “ diyorum. Aklıma bin tane huzursuzluk kaçırıyor sonrasında. “Yetişemeyeceksin” en baskın kaçıyor aralarında.
Yemek bitiyor. Hiçbirini iyi ağırlayamamışım gibi bir his çöküyor üstüme. Ne yedik onu da bilmiyorum. Masa da tabaklar var sadece.
Sonra çok üşüdüğümü hissediyorum. Sırtım üşüyor. Turuncu kokan ellerimi, başımın altından çekiyorum. Gri düşünceleri aklımdan siliyorum. Beyaz “Gel sıcak bir süt iç” diyor. Uykumdan uyandırıyor beni. Burnum akıyor. Ateşim çıkmış, sonra da üşümeye başlamışım belli ki. Yarım kalan mavi uykumu bırakıyorum, kalkıyorum. Kendime sıcak bir süt hazırlıyorum. Bir bakıyorum dışarıda kar yağmış. Beyaz, bembeyaz.
Kırmızı battaniyeme sarılıyorum. “Merak etme. benim olduğum yerde, gri olmaz” diye fısıldıyor Beyaz yanımda. Gülümsüyorum. “Saat kaç” diyorum. “Sabahın 6’sı “ diye cevap veriyor. Derse yetişebileceğim diye mutlu oluyorum. Ateşim düşmüş, biraz olsun ısınıyorum. Televizyonda gece izlediğim “Yemekteyiz” programının tekrarı olduğunu görüyorum. Sıcak sütümü içip, beyaz mendilime burnumu siliyorum. Dışarda hala kar yağıyor. Yılın ilk karına bakıp, rahatlıyorum.
15 yorum:
gece yatarken kar başlamıştı, şöyle inceden.. sabaha tutmaz nasılsa dedim ama yılın ilk karı bu sabah tüm şehrimdeydi.. işe gelip, yeni yıl hediyem ince porselenden yeşilli beyazlı fincanımda çayımı yudumladım.. rujum kaldı fincanda pembe pembe...
yeşil, beyaz, pembe günümden geçmiş oldun dileklerimi gönderiyorum sana..
Beyaz tüm renkleri yaşadığı için mi bilinmez kar bana bugün pek bir fazla duygu yaşattı...
griyi çok severdim yazına kadar... ben de küstüm galiba griye...
renk olmak istedim renkli değil de rengin kendisi olmak okuyunca. içim ısındı bu soğukta. :))
siyahı küstürmüşsün... ağladı sabaha kadar...
mavi rengi hep sevmişimdir, bilmiyorum belki bana da uykuyla ilgili birşeyler çağrıştırıyordur gizliden gizliye. uykucu olmanın getirileri.. :)
Altin sarisi ve mor gonderiyorum bende sana, biliyorum sende zaten var bunlar ama ben yine de biraz daha olsun istedim.
bir de indigo, bagisiklik sistemin icin ama istersen sen yine de vitamin al biraz:)
çok iyi yazıyorsunuz.ifadeniz, kelimelerle ustaca oynamanız beni etkiliyor.Artık her gün sayfasınıza gelip neler yazmış acaba bugün diye düzenli okumaya başladım :)
devam :)
Renklerin ruhumuza yansımaları, hastalık, kar ve yemekteyiz programı ile harmanlanmış..okuması keyifli, gülümseten bir yazıydı. Teşekkürler:)
Ben griyi severim.. sessiz huznunu, alcak gonullulugunu, her seyele olan uyumunu severim.. "hicbirsey o kadar pùr olamaz, o kadar karanlik ve kirli de olamiyacagi gibi der gri" bana..Kaprisli degildir aslinda, beyazla da iyi gecinir, siyahla da, bu yil Prada'nin yaptigi gibi kirmizi ile de..
Huzursuzlugu gercekciligindendir onun, baska degil..
Ben griyi severim. İnsanı anlatır gibi gelir bana. Biraz beyaz biraz siyah. Biraz iyilik biraz kötülük. Ama en çok açık griyi severim. Beyazın oranı daha çoktur siyaha göre diye :)
Sevgili dost,
Sen son günlerde çok portakal yedin ya, savaşçıların dün gece silahlanıp mikropları bedeninden atmak için yemek vermişler olsa gerek.Çok güldürdün beni.Ellerine sağlık gri kırmızı turuncu ve beyaza, maviye siyaha ve mora sarıya- yemekte olmasalar da-selamlar, sana da tabi.dilek.
Kırmızının ateşi her zaman çeker beni vazgeçemem herhalde ondan, ama huzuru hep mavide bulurum, hele bir de onu bana deniz yansıtıyorsa:)) Sevgilerimle
Hepinize Teşekkür ederim
Hala tam dinlenemediğim için hastayım.Tüm renkleri severim aslında. Gri bulanık düşüncelerimdi,Beyaz o halde aşerdiğim Süt,mavi kendimi teslim edemediğim uykum, Kırmızı ateşimdi beni ısıtan, Turuncu ellerimde kokladığım portakal kokusuydu aslında..
Bu yazıya böyle bir toplu cevap vermiş oldum böylece..Ama en çok siyah ve moru severim ben... :) Sevgilerimle hepinize, ayrı ayrı, pembe pembe... :)
Çok beğendim ve kendime çok yakın buldum yazınızı.Sanırım hep okuyacağım sizi....
Hani ful yaprakları yazmış ya, daha üstüne ne diyeyim Burcucuğum?
Loya , Geveze
Teşekkür ederim..
Yorum Gönder