Aşk ne zaman gelip buluyor insanı... Hiç hesabı yok.. Küçükken çocuklar sık sık aşık olur ya.. İşte onlardan biri de karşınızda duruyor.. Anaokulunda çok sevgili eskittim..
Babam beni anaokuluna bırakırdı. Evde beni giydirir, geniş sokağın ağaçlı kaldırımından sohbet ede ede okula giderdik. Bana ingilizce –almanca şarkılar söylerdi. Bende onları ezberlemeyi beceremez yuvarlayıp, uydurarak ona eşlik ederdim. Anaokulu sokağın sonundaydı. Babam ile okula doğru yaklaştığımızda ben şarkıyı bırakıp, heyecanlanmaya başlardım. Bir çok arkadaşımı giriş kapısında görürdüm ve her hafta babamın elini bırakıp, topuklarım popoma değerek koşararak, bağırırdım... ”Kereeeemmm”..... her hafta yeni bir favorim olurdu.
Babam sınıfa girene kadar arka planda beni izlerdi.. Ben ise artık Kerem’in yanındaydım ya, gözüm hiçbirşey görmez olurdu.. Bu uzun süre devam etti. Babam, kızlarını pek paylaşamayan bir adamdır. O zamandan işinin zor olacağını düşünmüşmüdür acaba..
“Çocukluk aşkı işte” deniyor ama.. Aslında bence o naiflik, büyüdükçe yok oluyor.. Güçlü’nün çocukluk resimlerinden bir hikayesi geliyor aklıma... Sınıfça fotoğraf çektirmişler. Fotoğraf gayet normal... Fakat anneannesine sınıf fotoğrafını gösterirken, parmağıyla yanındaki kızı işaret edip “ bak dizimi değdirdim ben ona” demiş.. Bir nevi diz temasıyla flört ettiklerini düşünerek utanmış sonra...
Ben çocukluğumu çok özlüyorum.. Bazen Annem ve babamın bize hatırlattıkları şeyler oluyor.. Tüm detaylarını merak ederek dinliyorum onları..
Geçen babam anlattı.. Ablam ve beni Anadolu medeniyetleri muzesine götürmüş. Ablam müze gezebilecek kadar büyükmüş.Ama ben babamın elinden tutup, camekan içindeki şeylere bakma sabrımı kaybetmişim. Babamda gördüğümüz herşeyi teker teker hikayelendirmiş, beni dahil edebilmek için..”Bak bununla o zaman çocuklar oyun oynarmış, Bu tokaymış.. bununla saçlarını toplarmış anneleri”... Ben tabi ,hayal gücümü çalıştırdığı için bundan hoşlanmışım. Sorular sorarak ilgilenmişim. Müzenin etkisinden olsa gerek, birkaç gün sonra gözden çıkardığım bir kaç oyuncağımı toplayıp, babamın yanına gitmişim bir beyaz kağıt ile... Ondan dediklerimi yazmasını istemişim “ benim ismim Burcu, bunlar benim oyuncaklarım.. Sizde benim oyuncaklarımı bulursanız lütfen müzeye götürün “... Sonrada gidip, evimizin bahçesine gömmüşüm oyuncakları ve mektubumu.... Birilerinin yıllar sonra bulacağını düşünerek mutlu olmuşum işte...
Böyle çok anım var.. Annem ve babamın o zamanlar keşke daha fazla zamanları olsaydı da, yazsaydı tüm bunları diye düşünüyorum. Sanırım bir çocuğa verilecek en güzel şey, anıları...
Aşkı da- flörtü de ve hayatın herşeyini de aslında dümdüz algılıyor çocuklar.. Hesapları yok beyinlerinde.. Doğru olan düşündükleri sadece... Ve biz “küçük şey diye” onları sevimli bulurken, aslında onların hiçte sandığımız kadar küçük olduklarını düşünmüyorum...
Geçen gün asansörde alt komşumuzun 4 yaşındaki konuşkan kızıyla tanıştım. Kocaman gözlerini bana dikerek uzun uzun inceledi..Sonra bana “ Sen nereye gidiyorsun” dedi... “ İşe gidiyorum” dedim gülümseyerek..Fakat cevabımın arkasından hiç düşünmeden “ bu saatte işe mi gidilir” diye sordu.Ne olduğumu şaşırdım..Nasıl anlatabilirdim ki, kendi işimi yapıyordum,saat 10.30 da bir görüşmem vardı ve o yüzden evden geç çıkmıştım.. Bakıcısı “annesi ve babası o uyurken işe gidiyor, ondan sormuştur.” demesi bile şaşkınlığımı dindirmedi..
Eminim hepinizin böyle komik anıları vardır.Bu yazı, yaz yaz bitmez aslında...Belki de kendimize dair bunları daha çok hatırlamak, hepimizi mutlu eden birşey olur diye, ben ilk önce kendi anılarımdan başladım..
Ve yazımı en sevdiğim anılardan biriyle bitiriyorum..
Yakın arkadasım Özge ile bluğ çağımızın en güzel zamanlarından birinde oturmuş, erkek arkadaşlarımızdan bahsedip, kıkırdıyorduk. Odada Özge’nin minik kuzeni Emre oturmuş arabalarıyla oynuyordu. Bizi dinlediğinin farkında değildik..
Sonra gülüşmelerimiz susturarak...Bize döndü..
Babam beni anaokuluna bırakırdı. Evde beni giydirir, geniş sokağın ağaçlı kaldırımından sohbet ede ede okula giderdik. Bana ingilizce –almanca şarkılar söylerdi. Bende onları ezberlemeyi beceremez yuvarlayıp, uydurarak ona eşlik ederdim. Anaokulu sokağın sonundaydı. Babam ile okula doğru yaklaştığımızda ben şarkıyı bırakıp, heyecanlanmaya başlardım. Bir çok arkadaşımı giriş kapısında görürdüm ve her hafta babamın elini bırakıp, topuklarım popoma değerek koşararak, bağırırdım... ”Kereeeemmm”..... her hafta yeni bir favorim olurdu.
Babam sınıfa girene kadar arka planda beni izlerdi.. Ben ise artık Kerem’in yanındaydım ya, gözüm hiçbirşey görmez olurdu.. Bu uzun süre devam etti. Babam, kızlarını pek paylaşamayan bir adamdır. O zamandan işinin zor olacağını düşünmüşmüdür acaba..
“Çocukluk aşkı işte” deniyor ama.. Aslında bence o naiflik, büyüdükçe yok oluyor.. Güçlü’nün çocukluk resimlerinden bir hikayesi geliyor aklıma... Sınıfça fotoğraf çektirmişler. Fotoğraf gayet normal... Fakat anneannesine sınıf fotoğrafını gösterirken, parmağıyla yanındaki kızı işaret edip “ bak dizimi değdirdim ben ona” demiş.. Bir nevi diz temasıyla flört ettiklerini düşünerek utanmış sonra...
Ben çocukluğumu çok özlüyorum.. Bazen Annem ve babamın bize hatırlattıkları şeyler oluyor.. Tüm detaylarını merak ederek dinliyorum onları..
Geçen babam anlattı.. Ablam ve beni Anadolu medeniyetleri muzesine götürmüş. Ablam müze gezebilecek kadar büyükmüş.Ama ben babamın elinden tutup, camekan içindeki şeylere bakma sabrımı kaybetmişim. Babamda gördüğümüz herşeyi teker teker hikayelendirmiş, beni dahil edebilmek için..”Bak bununla o zaman çocuklar oyun oynarmış, Bu tokaymış.. bununla saçlarını toplarmış anneleri”... Ben tabi ,hayal gücümü çalıştırdığı için bundan hoşlanmışım. Sorular sorarak ilgilenmişim. Müzenin etkisinden olsa gerek, birkaç gün sonra gözden çıkardığım bir kaç oyuncağımı toplayıp, babamın yanına gitmişim bir beyaz kağıt ile... Ondan dediklerimi yazmasını istemişim “ benim ismim Burcu, bunlar benim oyuncaklarım.. Sizde benim oyuncaklarımı bulursanız lütfen müzeye götürün “... Sonrada gidip, evimizin bahçesine gömmüşüm oyuncakları ve mektubumu.... Birilerinin yıllar sonra bulacağını düşünerek mutlu olmuşum işte...
Böyle çok anım var.. Annem ve babamın o zamanlar keşke daha fazla zamanları olsaydı da, yazsaydı tüm bunları diye düşünüyorum. Sanırım bir çocuğa verilecek en güzel şey, anıları...
Aşkı da- flörtü de ve hayatın herşeyini de aslında dümdüz algılıyor çocuklar.. Hesapları yok beyinlerinde.. Doğru olan düşündükleri sadece... Ve biz “küçük şey diye” onları sevimli bulurken, aslında onların hiçte sandığımız kadar küçük olduklarını düşünmüyorum...
Geçen gün asansörde alt komşumuzun 4 yaşındaki konuşkan kızıyla tanıştım. Kocaman gözlerini bana dikerek uzun uzun inceledi..Sonra bana “ Sen nereye gidiyorsun” dedi... “ İşe gidiyorum” dedim gülümseyerek..Fakat cevabımın arkasından hiç düşünmeden “ bu saatte işe mi gidilir” diye sordu.Ne olduğumu şaşırdım..Nasıl anlatabilirdim ki, kendi işimi yapıyordum,saat 10.30 da bir görüşmem vardı ve o yüzden evden geç çıkmıştım.. Bakıcısı “annesi ve babası o uyurken işe gidiyor, ondan sormuştur.” demesi bile şaşkınlığımı dindirmedi..
Eminim hepinizin böyle komik anıları vardır.Bu yazı, yaz yaz bitmez aslında...Belki de kendimize dair bunları daha çok hatırlamak, hepimizi mutlu eden birşey olur diye, ben ilk önce kendi anılarımdan başladım..
Ve yazımı en sevdiğim anılardan biriyle bitiriyorum..
Yakın arkadasım Özge ile bluğ çağımızın en güzel zamanlarından birinde oturmuş, erkek arkadaşlarımızdan bahsedip, kıkırdıyorduk. Odada Özge’nin minik kuzeni Emre oturmuş arabalarıyla oynuyordu. Bizi dinlediğinin farkında değildik..
Sonra gülüşmelerimiz susturarak...Bize döndü..
“Özge apla, siz hiç sevgileştiniz mi” diye sormuştu..
Hala bu cümle aklıma geldikçe gülümsüyorum... Ne güzel bir tamlama yapmıştı diye..
Şimdilerde kimse sevgileşmediğinden belki de... ya da sevgileşmeyi başka şeylerle karıştırdıklarından..... Hala beni çok gülümsetiyor...
Bol sevgileşmeli günler diliyorum hepinize...
Hala bu cümle aklıma geldikçe gülümsüyorum... Ne güzel bir tamlama yapmıştı diye..
Şimdilerde kimse sevgileşmediğinden belki de... ya da sevgileşmeyi başka şeylerle karıştırdıklarından..... Hala beni çok gülümsetiyor...
Bol sevgileşmeli günler diliyorum hepinize...
BuRCu