Canon AE1/2006/Bodrum
Patlamış mısırların tam patlarken fotoğraflarını çekmek istediğimden bahsedebilirim. Bir imkansızı, fotoğraflayabilirim yazımda.. Onlar tam patladığı anda tencerenin içinde yağa bulanmış olarak kendimi nasıl bulduğumu, objektiften gördüğümü, neden heyecanlandığımı, anlatabilirim hayal ürünü o kareyi...
Sonra hayatı kolaylaştıran olumlama oyunlarından bahsedebilirim, okuduğum kitaptan, dinlediğim şarkıdan da alıntı yaparak...
Nlp çalışmalarında kullanılan sözsüz iletişim ile ikna çalışmalarından bahsedebilirim, yazımda kendimi sözcüklerle ikna etmeye çalışarak, anlatmaya çalışırım.
Son zamanlarda yaptıklarımdan bahsedebilirim sonra... Bloğun yan sütununda her hafta değiştirdiğim güncel olayları biraz geniş tutarım..
Hiçbirşey yazmasamda olur aslında... Bu geceyi de yine komşu blogları okuyarak geçirebilirim, yazıların içinde kendimi düşüncelere dalmış bularak...
Herşeyden bahsedebilirim, ama en kötüsü işte böyle kararsız kalıp, başlayamamak..
En güzeli yazma işini bugünlük askıya alıp, konuşan içimi susturmak..
Ağaç olmak, yol olmak, yediğin yemek olmak, baktığın şey olmak, karşında sevdiğin insan olmak, pozitif olmak, mutlu olmak...
Ve Yol almak....
Kimsin sen? Nereye koşuyorsun? Peki ne olmaya çalışıyorsun.. Başarılı olmalısın, sağlıklı olmalısın, kazanmalısın ve yaşamalısın...
Bugün arkadaşına tavsiye ettiğin o evrensel bilgiyi, sen uygulayabiliyor musun?
Kaç kütüphane kitap taşırsın aklında... Bir sürü bilginin kölesi gibi yaşar durursun. Hangisini tam bilirsin peki?Hangisini uygularsın?
Düşün bakalım bugün ne konuştu ağzın, karşılığında ne söyledi yüreğin... Sızlandın, söylendin, sitem ettin de tüm bunlarla, evrene bir tohum daha attığının farkında mısın?
Yapmaktan ve olmaktan bahsedebilirim bu yazımda. Herşeyi yapmaya çalıştığımızdan, olmayı bir türlü beceremediğimizden. Bir uygulamanın, bin bilgiye değer oluşundan bahsedebilirim. Yazımda bilgiyi uygulamak için her gün diet listesi gibi, farkındalıkla düzenli bir şekilde uygulamaya çalıştıklarımı da içine katabilirim....
Bilinçsiz bilgiler ve bilgililer çağından bahsedebilirim. Televizyon aptalını, reklamlarla nasıl kandırıldığımızı yazabilirim, bir ay önce gündemdeki konuşmaların neden unutulduğundan, sokakta çevremizi kirleten tabelalardan, gazetelerden, kitaplardan, internetten, sözcüklerin kirlettiği alanlardan girebilirim yazıya.. Çok şey bildiğini sanmakla, bilinçlice bilgiyi kullanmayan- uygulamayanlara da yazımda dem vurabilirim...
Sözcüklerimizden bahsedebilirim. Aslında sözcüklerin enerjisiyle neleri hayatımıza çağırdığımızdan, neler yarattığımızı evrene attığımız o sözcük tohumlarından...
Pozitif olmaya çalışırken, negatifte kalmak hakkında yazabilirim. İkisininde aslında aynı olup, bu oyunun parçaları olduğunu, asıl amacımızın başka olduğunu anlatarak...
Yoga sayesinde deneyimlediğim ruh, beden ve nefes bütünlüğünden bahsedebilirim ve hepsini birbirine yetiştirmenin zorluklarını yaşadığımı da yazıma katabilirim.
Sadeliği yazabilirim. Doğayı kıskandığımı anlatabilirim. Sadeliğe nasıl ihtiyaç duyduğumuzu. Sahip olduklarımıza sarılırken, aslında ne kadar korktuğumuzu...
Yeni yılın gelişini yazabilirim. Hayatı zamanlara bölmenin manasızlığından bahsedebilirim ve alt metinlerde sinyaller verebilirim aslında yeniye dair ister istemez oluşan hayallerimin varlığından...
Son zamanlarda hayatın bana çektiği sınavlardan bahsedebilirim, aldığım derslerin içimdeki notlarını yazabilirim ve sorularıma yazımda cevap arayabilirim.
Meleklerden bahsedebilirim sonra. Hayatıma tesadüflerle giren, dostluk-arkadaşlık ilişkisinden / ilişikte- yan yana olmaktan öteye, eski hayatlarımızda tanıdık olmakla, mucizelerini, içime işleyen dokunuşlarını, yaptığımız yolculukları da anlatarak...
Son zamanlarda yediğim yemeklerden bahsedebilirim. Tariflerden öteye, yemeklerin taşıdığı enerjiyi – şifalarını arttırarak aslında yemeğe olan saygı ritüellerinin nasıl yapılacağını da baharat gibi yazımın içine katarak....
Kedilerim Shiraz, Bidon ve konuşan kaplumbağam İskender’den bahsedebilirim size olmadı, onlarla kurduğum dostluğu ve tüm paylaşımlarımızı anlatabilirim, içinizi de biraz ısıtarak...
Son bir ayda yaşadığım asansör dialoglarından bahsedebilirim. Komşuluk kavramını öldüren asansörde, başımdan geçenleri anlatabilirim. Başlığı da “Bizim apartmanın sakinleri” koyabilirim mesela..
Ve Yol almak....
Kimsin sen? Nereye koşuyorsun? Peki ne olmaya çalışıyorsun.. Başarılı olmalısın, sağlıklı olmalısın, kazanmalısın ve yaşamalısın...
Bugün arkadaşına tavsiye ettiğin o evrensel bilgiyi, sen uygulayabiliyor musun?
Kaç kütüphane kitap taşırsın aklında... Bir sürü bilginin kölesi gibi yaşar durursun. Hangisini tam bilirsin peki?Hangisini uygularsın?
Düşün bakalım bugün ne konuştu ağzın, karşılığında ne söyledi yüreğin... Sızlandın, söylendin, sitem ettin de tüm bunlarla, evrene bir tohum daha attığının farkında mısın?
Yapmaktan ve olmaktan bahsedebilirim bu yazımda. Herşeyi yapmaya çalıştığımızdan, olmayı bir türlü beceremediğimizden. Bir uygulamanın, bin bilgiye değer oluşundan bahsedebilirim. Yazımda bilgiyi uygulamak için her gün diet listesi gibi, farkındalıkla düzenli bir şekilde uygulamaya çalıştıklarımı da içine katabilirim....
Bilinçsiz bilgiler ve bilgililer çağından bahsedebilirim. Televizyon aptalını, reklamlarla nasıl kandırıldığımızı yazabilirim, bir ay önce gündemdeki konuşmaların neden unutulduğundan, sokakta çevremizi kirleten tabelalardan, gazetelerden, kitaplardan, internetten, sözcüklerin kirlettiği alanlardan girebilirim yazıya.. Çok şey bildiğini sanmakla, bilinçlice bilgiyi kullanmayan- uygulamayanlara da yazımda dem vurabilirim...
Sözcüklerimizden bahsedebilirim. Aslında sözcüklerin enerjisiyle neleri hayatımıza çağırdığımızdan, neler yarattığımızı evrene attığımız o sözcük tohumlarından...
Pozitif olmaya çalışırken, negatifte kalmak hakkında yazabilirim. İkisininde aslında aynı olup, bu oyunun parçaları olduğunu, asıl amacımızın başka olduğunu anlatarak...
Yoga sayesinde deneyimlediğim ruh, beden ve nefes bütünlüğünden bahsedebilirim ve hepsini birbirine yetiştirmenin zorluklarını yaşadığımı da yazıma katabilirim.
Sadeliği yazabilirim. Doğayı kıskandığımı anlatabilirim. Sadeliğe nasıl ihtiyaç duyduğumuzu. Sahip olduklarımıza sarılırken, aslında ne kadar korktuğumuzu...
Yeni yılın gelişini yazabilirim. Hayatı zamanlara bölmenin manasızlığından bahsedebilirim ve alt metinlerde sinyaller verebilirim aslında yeniye dair ister istemez oluşan hayallerimin varlığından...
Son zamanlarda hayatın bana çektiği sınavlardan bahsedebilirim, aldığım derslerin içimdeki notlarını yazabilirim ve sorularıma yazımda cevap arayabilirim.
Meleklerden bahsedebilirim sonra. Hayatıma tesadüflerle giren, dostluk-arkadaşlık ilişkisinden / ilişikte- yan yana olmaktan öteye, eski hayatlarımızda tanıdık olmakla, mucizelerini, içime işleyen dokunuşlarını, yaptığımız yolculukları da anlatarak...
Son zamanlarda yediğim yemeklerden bahsedebilirim. Tariflerden öteye, yemeklerin taşıdığı enerjiyi – şifalarını arttırarak aslında yemeğe olan saygı ritüellerinin nasıl yapılacağını da baharat gibi yazımın içine katarak....
Kedilerim Shiraz, Bidon ve konuşan kaplumbağam İskender’den bahsedebilirim size olmadı, onlarla kurduğum dostluğu ve tüm paylaşımlarımızı anlatabilirim, içinizi de biraz ısıtarak...
Son bir ayda yaşadığım asansör dialoglarından bahsedebilirim. Komşuluk kavramını öldüren asansörde, başımdan geçenleri anlatabilirim. Başlığı da “Bizim apartmanın sakinleri” koyabilirim mesela..
Patlamış mısırların tam patlarken fotoğraflarını çekmek istediğimden bahsedebilirim. Bir imkansızı, fotoğraflayabilirim yazımda.. Onlar tam patladığı anda tencerenin içinde yağa bulanmış olarak kendimi nasıl bulduğumu, objektiften gördüğümü, neden heyecanlandığımı, anlatabilirim hayal ürünü o kareyi...
Sonra hayatı kolaylaştıran olumlama oyunlarından bahsedebilirim, okuduğum kitaptan, dinlediğim şarkıdan da alıntı yaparak...
Nlp çalışmalarında kullanılan sözsüz iletişim ile ikna çalışmalarından bahsedebilirim, yazımda kendimi sözcüklerle ikna etmeye çalışarak, anlatmaya çalışırım.
Son zamanlarda yaptıklarımdan bahsedebilirim sonra... Bloğun yan sütununda her hafta değiştirdiğim güncel olayları biraz geniş tutarım..
Hiçbirşey yazmasamda olur aslında... Bu geceyi de yine komşu blogları okuyarak geçirebilirim, yazıların içinde kendimi düşüncelere dalmış bularak...
Herşeyden bahsedebilirim, ama en kötüsü işte böyle kararsız kalıp, başlayamamak..
En güzeli yazma işini bugünlük askıya alıp, konuşan içimi susturmak..
Sonrada gidip, bir güzel uyumak...