Doğayı, ağaçları, yolculukları, denizi, kemiklerinizi ısıtan güneşi ve içinizde çiçeklenecek baharı özlüyor musunuz?
Hayat bir garip değil mi şu sıralar? Bir sürü bilinmez ve kaosun içinde çalkalanıyoruz. Kıyılara vuran dev tsunami dalgaları, yer kürenin şiddetle sarsılması, nükleer sızıntı tehlikesi, olasılıklar, korkular, yasaklar... yazma yasağı, okuma yasağı.... ülkelerin anlaşmazlıkları, savaşlar, koltuk hırsları, sayısız töre ve kadın cinayetleri, haksızlıklar, hastalıklar, kayıplar, kaybedişler... Bir yandan kaosun içindeyiz, diğer taraftan baharı bekliyor griye çalınmış yüreklerimiz... İçimizde dışımızdan farklı değil sanki...
Zamanı linear bir doğru gibi kurgulayıp durduk. Başlangıç vardı, bitişe varana kadar yapılacaklar vardı. Hep ileriye doğru gitmekti hedefimiz... ’Sonra bakarız’ dedik çoğu şeye, avuttuk bazen kendimizi... Oysa zaman bir yanılsama... Zaman, yuvarlak bir sarmal aslında... O yüzden belki de belli aralıklarla aynı dönemleri yaşayışımız... Sarıp sarıp aynı noktaya varışımız, aynı noktalarda tıkanışımız...
Neler yaşıyorsunuz? Derin bir karmaşa, belirsizlikler, eskiyen enerjileri bırakamamanın verdiği tutkun korkular, cevapları bir ileri tarihte verilecek anlık sorular, sıkıntı belki, hayatın tek-düzeliği mi yoksa yalnızlık mı daha çok dipsizleşti, karar verememek mi sorun, beklemek mi neyi beklediğini bilmeden?
.
Hayat bir garip değil mi şu sıralar? Bir sürü bilinmez ve kaosun içinde çalkalanıyoruz. Kıyılara vuran dev tsunami dalgaları, yer kürenin şiddetle sarsılması, nükleer sızıntı tehlikesi, olasılıklar, korkular, yasaklar... yazma yasağı, okuma yasağı.... ülkelerin anlaşmazlıkları, savaşlar, koltuk hırsları, sayısız töre ve kadın cinayetleri, haksızlıklar, hastalıklar, kayıplar, kaybedişler... Bir yandan kaosun içindeyiz, diğer taraftan baharı bekliyor griye çalınmış yüreklerimiz... İçimizde dışımızdan farklı değil sanki...
Zamanı linear bir doğru gibi kurgulayıp durduk. Başlangıç vardı, bitişe varana kadar yapılacaklar vardı. Hep ileriye doğru gitmekti hedefimiz... ’Sonra bakarız’ dedik çoğu şeye, avuttuk bazen kendimizi... Oysa zaman bir yanılsama... Zaman, yuvarlak bir sarmal aslında... O yüzden belki de belli aralıklarla aynı dönemleri yaşayışımız... Sarıp sarıp aynı noktaya varışımız, aynı noktalarda tıkanışımız...
Neler yaşıyorsunuz? Derin bir karmaşa, belirsizlikler, eskiyen enerjileri bırakamamanın verdiği tutkun korkular, cevapları bir ileri tarihte verilecek anlık sorular, sıkıntı belki, hayatın tek-düzeliği mi yoksa yalnızlık mı daha çok dipsizleşti, karar verememek mi sorun, beklemek mi neyi beklediğini bilmeden?
.
Nasıl duygular içindesiniz? Hüzün mü, Öfke mi, Soru işaretleri mi? Yoksa tanımsız ve sürekli değişken mi günlük ruh haliniz? Başkalarına duygularınızı dillendiriyor gibi görünseniz de, gerçek anlamda dinliyor musunuz kendinizi?
Artık hayatımızda belirli aralıklarla sürekli tekrar eden aynı kördüğümden sıkılıp, bazı şeyleri bırakabilmek, bazı duygulardan kurtulabilmek, DEĞİŞMEK veya yaşadığınızı DEĞİŞTİRMEK gerekliliğini hissediyor, ama korkuyor musunuz?
.
Artık hayatımızda belirli aralıklarla sürekli tekrar eden aynı kördüğümden sıkılıp, bazı şeyleri bırakabilmek, bazı duygulardan kurtulabilmek, DEĞİŞMEK veya yaşadığınızı DEĞİŞTİRMEK gerekliliğini hissediyor, ama korkuyor musunuz?
.
Aslında ürkütücü bir kelime “Değişim”... Huzursuz eder insanı... Neyin değişeceği ürkütür, yeni geleni bilememek ürkütür. Bu noktaya her gelişimizde, bilmediğimiz cenneti yaşamaktansa, bildiğimiz cehennemi seçer, vazgeçeriz...
.
VAZGEÇERDİK!
.
Aynı çıkmazın içindeyseniz, aynı hüzünleri yaşıyorsanız, aynı öfkeyi yıllardır taşıyorsanız, değişmenin zamanı gelmiştir. Bir yerde kendini sürekli tekrar eden bir duygu varsa, orada sizden ilgi bekleyen –kabul edilmek isteyen birşey vardır. Onunla savaşmamaya, örtbas edip başkalaştırmamaya ve ona bağımlı olmamaya dair öğretiler barındırır içinde aynı zamanda... Yaşadığımız süreç, bağımlı olduğumuz tüm eski enerjileri bırakmamızı söylüyor bize, her belirsizliğin kötülük getirmeyeceğini fısıldıyor. Duymazdan geldiğimiz o fısıltı! duyduğumuz ise bağıran- hayatı yoran çok korkan egomuz.... Korkan, korktuğu için hırçınlaşan bir çocuk düşünün. Öyle ki, siz tam onu uyuttuğunuzu sanırken- ‘uyuyamadım’ diye yanınıza kıvrılan, siz tam onu oyalayacak birşey buldunuz diye düşünüp işinize bakarken- bir anda yanınızda belirip gününüzü sabote eden, konuşmanız arasında eteğinizi çekiştiren bir çocuk o aslında.... O sizsiniz... korktukça, onunla beraber korkan da sizsiniz aslında...
Çocuklar değişimi sevmezler, ama ilk onlar uyum sağlar değişime...
Konuşun onunla, sizinde korktuğunuzu ve onu çok iyi anladığınızı bilsin...
Hatırlatın ona; çok sevildiğini, herşeyin yolunda olduğunu...
Sarılın ona, kendinize sarılır gibi.....
.
belki biraz ağlar, ama sonra mutlaka sakinleşir, tutar elinizi....
.
VAZGEÇERDİK!
.
Aynı çıkmazın içindeyseniz, aynı hüzünleri yaşıyorsanız, aynı öfkeyi yıllardır taşıyorsanız, değişmenin zamanı gelmiştir. Bir yerde kendini sürekli tekrar eden bir duygu varsa, orada sizden ilgi bekleyen –kabul edilmek isteyen birşey vardır. Onunla savaşmamaya, örtbas edip başkalaştırmamaya ve ona bağımlı olmamaya dair öğretiler barındırır içinde aynı zamanda... Yaşadığımız süreç, bağımlı olduğumuz tüm eski enerjileri bırakmamızı söylüyor bize, her belirsizliğin kötülük getirmeyeceğini fısıldıyor. Duymazdan geldiğimiz o fısıltı! duyduğumuz ise bağıran- hayatı yoran çok korkan egomuz.... Korkan, korktuğu için hırçınlaşan bir çocuk düşünün. Öyle ki, siz tam onu uyuttuğunuzu sanırken- ‘uyuyamadım’ diye yanınıza kıvrılan, siz tam onu oyalayacak birşey buldunuz diye düşünüp işinize bakarken- bir anda yanınızda belirip gününüzü sabote eden, konuşmanız arasında eteğinizi çekiştiren bir çocuk o aslında.... O sizsiniz... korktukça, onunla beraber korkan da sizsiniz aslında...
Çocuklar değişimi sevmezler, ama ilk onlar uyum sağlar değişime...
Konuşun onunla, sizinde korktuğunuzu ve onu çok iyi anladığınızı bilsin...
Hatırlatın ona; çok sevildiğini, herşeyin yolunda olduğunu...
Sarılın ona, kendinize sarılır gibi.....
.
belki biraz ağlar, ama sonra mutlaka sakinleşir, tutar elinizi....
.
Bir yerde korku varsa, orada büyümek için bir neden vardır. Kalbinizde henüz açılmamış bir kapı düşünün. Önünü yığınla duyguyla doldurmuşsunuzdur. O kapının varlığını bilmektir korku... kapıyı açamamak değildir...
... el ele yürüyün kapıya doğru...
Kapının önüne yığılı onca ağır duygu, artık korkuyla beslenmediği için siz adım attıkça yok olup gider... Kapı açılır...
Ve bir de bakarsınız, çocukluğunuz sizden önce koşa oynaya kapıdan geçer..
Bir yerde korku varsa, orada büyümek için bir neden vardır. Kalbinizde henüz açılmamış bir kapı düşünün. Önünü yığınla duyguyla doldurmuşsunuzdur. O kapının varlığını bilmektir korku... kapıyı açamamak değildir...
... el ele yürüyün kapıya doğru...
Kapının önüne yığılı onca ağır duygu, artık korkuyla beslenmediği için siz adım attıkça yok olup gider... Kapı açılır...
Ve bir de bakarsınız, çocukluğunuz sizden önce koşa oynaya kapıdan geçer..
.
mutludur artık,
gülümseyerek " gel hadi! burası çok güzel" der...
.
Her mevsim biraz daha büyür çocuklar
ve en güzel onlar çıkarır baharın tadını....
Brajeshwari/ 19 Mart 2011/ Ankara
TOM PETTY- Learning to fly