30 Haziran 2013

Direniş, AŞK kadar güzel bir kelime.....

Dünyayı güzelliğin kurtaracağına ve bir insanı gerçek anlamda sevmekle her şeyin başlayacağına inanıyoruz.

İşte bu yüzden "Şiddet" değil, daha çok "Sevgi" çoğalsın istiyoruz.....



26 Haziran 2013

Umutla çoğalt enerjini #unutmayacağız


Kendime de yazıyorum aslındaUnutmamak için… Unutursam içim kurur!


Yıllarca “Biz unutkan bir milletiz” diye duymuşluğum var. Ben de unuturum. Kızgınlığı taşımayı beceremem. İçimin acı çekmesi, hatıralarımın unutulmak isteyip direnenlerle dolu olmasını tercih etmem. Unutmak aslında unutulması gerekenler içindir. Hatırlamaksa, unutulmaya yüz tutabilecek ama unutulsa yerine yenileri gelecek olanlara sarılıştır biraz… O yüzden burada unutmak, hep hatırlanacak şey değil, yeni bir şeyin artık hayatımızda var olacağını ve tamamen değiştireceğini hatırlatmak için kullanılır.

Ne ölen canları, ne yaralananları, ne de hala yaşam savaşı verenleri, yaşadıklarımızı unutamayız işte bu yüzden…

Biz “Hadi hemen olsun” milletiyiz. Hemen sonuç isteriz. Hemen bilmek isteriz. Sürecin ne zaman sonlanacağını bilmenin güvenini hissetmek isteriz. Sabır bizim dilimizde, biraz da acıda kavrulmaktır, o kavruluşta neye sabrettiğimizi unutan arabesk edebiyatımız vardır bir de… Sabır güzeldir. Arabesk edebiyatla hiç uyuşmayan bir şey söylemeliyim şimdi, Varmayı bekleme, yolun tadını çıkar.

Bazen için içini yiyor mu “Ne olacak şimdi” diye? Veya direnişin sonunda ne çıkacağını endişeyle düşünürken yakalıyor musun kendini? Evde işin var, parktaki foruma gitmemişsin, forumda konuşulanları düşünüp/okuyup bu oluşumdan neler çıkacağından da pek emin değil misin? Gençler, güzel kalpli insanlar bir şeyler yapmaya uğraştıkça ve “bazıları” aynı şeyleri söylemeye ve olan biteni görmemezliğe getirip, senin içindeki soruları daha çok -daha çok fazlalaştırdıkça yeni sorular, yeni kaygılar biriktirmeye başladığın oluyor mu? Peki n’olcak?

Olsun, ama sen bir de şöyle düşün…

26 gündür olanları düşün. Bunun adı Direniş…. Uzun sürebilir. Hemen olmayabilir Diriliş… Arabeske bağlama… Unut istersen yavaş yavaş ve acıyı sağalt içinden, hatırlama da hiç bir şey…

Ama yeniyi gör… Yeniye umut ver.

Şimdi herkes terazinin iki kefesinde salınıyor.
Bazıları daha çok yalan söylüyor, bazıları daha çok direniyor. Bazıları çok öfkeli, bazıları sakinliğe geçiş yapmış. Bazıları izliyor, bazıları hareket halinde… Bazıları yazıyor, bazıları okuyor. Bazıları eline viledasını almış evi temizliyor, diğerleri her şeyi geride bırakmışçasına arkadaşlarıyla içki içmeye gitmiş, ama o sırada bir diğeri işinden gelip koşa koşa foruma gidiyor, neler konuşuluyor okuyor bir diğeri… Birisi yaz tatiline çıkmış ama aklı şehrinin sokaklarında direnişte kalmış. Bazıları “diğer” TV kanallarını açmış, yine aynı diziyi- aynı haberi izliyor, bir diğeri tüy dökücü kreme rağmen aynı kanalda kalmaya kararlı… Bazıları hiç konuşmamış, diğerleri söyleyecek sözü olmayanları, nedenleriyle artık alanen farketmiş. Bazısı ona yöneltilen sorulara hala cevap verememiş, diğerleri sormaya hala devam etmiş.

Fakat tüm bunlar olurken yeni enerji çoktan bedenlerimize yüreğimize zerk olmuş. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacakmış. Terazi bir bu yana bir o yana salınırken, sallanışı farket… Bırak salınsın. Ağır olanda duracak az zaman sonra….

Hiç bir şey bitmiş değil… Hiçbir can boşuna gitmedi.

Bir kapı var, kocaman aralık artık…
Geçtin oradan sen…

Denge için dengesizlik gerekir...
Terazi sallana dursun…
Sen içindeki ışığa bak… Yol uzun… ama bir o kadar da kıymetli…
Umudu çoğaltırsan, yürüyebilirsin.Yürürsen diri’lebilirsin…

Ve unutursan değil, çünkü unut(a)mayacaksın…
Asıl umutsuzluğa kapılırsan kurursun.
 
Umutla çoğalt kendini ve yeşert enerjini....
 

24 Haziran 2013

Kalbi dinlemek #duranadam

 
 
 
 
Durmak;
Durmak çok şey anlatır. Herkesin içine dönmesi gereken bir zamanda #duranadam eylemi gerçekten mutluluk vericiydi.  İçinde sorular, sorgular, korku, kaygı, düşünce varken durabilmek... Acı çekerken, kan akmışken durabilmek... Haksızlık yaşamış, hakkını ararken durabilmek...  Ayakta, dengede, dengeleyerek vücudu, içinden geçenleri dinlemek... Ayin, meditasyon, koca bir es, uzun bir köklenme, dengelenme.... Ağaç gibi köklenmek, sözün- iletişimin sözsel veya hareket enerjisinden sıyrılıp, yürekten geçenleri durarak kulak vermek... Her yer temiz olsun diyorsak önce kendi evimizin önünü temizlememiz gerekiyor. Bu yüzden bu içe dönüş, kendi kalplerimizden geçenleri anlamak, süzmek, temizlemek ve BİR sevgisine bağlanmak için değerli ve biricik bir eylemdi.

Yap, bekle ve izle
Yapmak -eylemin arkasından beklentiye girmeden,
Beklemek -Kurgu ve olasılıkları düşünmeden,
İzlemek- salt gözle- yormadan düşüncen ile...

Yeni enerjinin üzerimizde çok yoğun etkileri var. Terazi gibi bir korkuya -bir umuda yolculuğumuz sürüyor. Fakat terazi sallanarak bir süre sonra dengede durur. Bırakın sallansın. Ama umudu güçlendirerek bu süreçte düşüncelerimize dikkat etmek, öfkemize yenilmemek, dilimizde ve yüreğimizde pozitif şeyleri barındırmamız gerekiyor.

Ne olacak şimdi?
Şimdi ne olacağı gelecek yeniye ayak uydurarak, onun için eskileri atarak başlayabilir. Biz neyi hesap edersek edelim, hesap etmeden olanı görmeye ve farkındalığımızı güçlendirmeye çalışarak bu enerjiyle uyumlu yükselebiliriz.

Bir şey yapmak istiyorum?
Sistemin içinde, otoritenin arasında sıkışmış hayatlarımızda aslında eyleme nasıl katıldığınızdan çok, ortak akıla nasıl düşünce ürettiğinizde önemlidir. Bazı insanlar savaşçı, bazı insanlar şifacı, bazıları da enerjiyi dengeleyici olabilir. Doğaya çıkıp, enerjinizi temizlemek bile bu enerjiye çok büyük katkı sağlar. Mutlaka bir şey yapıyorsunuz ve mutlaka enerjiniz değiştikçe yapmanız gereken şey size gelecektir. Farkında olmanız ve bu farkındalıkla geleni görmeniz yeterlidir.

Neler olacak?
Olan bitenin ötesinde, annelerimizin babalarımızın karmalarını da kendi korku eşiklerimizi görüp, onları temizleyerek ve bu enerjiye uyum sağlayıp farkındalığımız geliştikçe ben ve benim geçmiş karmalarımda temizleniyor. Şu an sadece sen değil, aile bağında olan bir çok kişinin de karması temizleniyor, sen iyi ve farkında oldukça onları da yükseltecek bir enerjiyle donandıkça bu değişim onlara da sıçrayacak.

Asla umutsuzluk hissetme... Asla yüzünü düşürüp, korkularını besleme... Gerekiyorsa dua et, gerekiyorsa detox yap, oruç tut, gerekiyorsa kimseyle konuşma... Kendine göre yöntemini bul...
 
Yanılsamanın içindeki tek gerçek kalbinde....
Kalbini dinle, DUR orada ve gülümse.....
 
 
Brajeshwari.dd / 23.06.2013
 
(Son dönemde yine hissedebildiğim ve bunları yazabildiğim için yüreğim şükranla dolu.... Hızlı hızlı yazıyorum, çünkü benimde bloğumda gezi belleğine dair bir şeyler dursun istiyorum.  İçimden geçenleri uzun uzun yazacak güzel günlerin geleceğini biliyor ve gülümsüyorum.) 

19 Haziran 2013

Yeni dünya düzeni #direngezi

 
 
 
Bu Kadar süre içinde ne yaptık?

Gerek sokaklarda, gerek bilgisayar başında direndik. Biber gazından kaçtık, sloganlar attık, güldük, yer yer ağladık, fikirler ürettik, yorumlar kattık, her şeyi paylaştık. Zaman, olaylar her an değişiyor. Bu süreç çalışmaya başladı. Herkes uyanıyor yavaş veya hızlı, bir şekilde...

Şimdi hepimizin yaşadığımız süreçte kendine bakması gerek. Direnişte nasıl bir duruş sergiledi?

Öncelikle sosyal medyanın gücünü hepimiz öğrendik. Sıcak sakin evlerimizden dün #evedön etiketiyle sokaktaki bir sürü insana ulaşıldı. Evine dönemeyenler “ iyi diyorsunuz da, otobüs yok” diye cevap verse de, evine dönenler çoğunluktaydı.

Bu demek ki, “ortak akıl” çalışıyor. Yani hissettiğimiz ve düşündüğümüz tek bir akıl! Kaygı duyuyorsan, kaygıyı yaratıyorsun. Korkuyorsan, hepimiz korkuyoruz.

Sosyal medyayı doğru kullanmamız gerekiyor. Bu gündemin bize öğretilerinden biri de olsun bu… Paylaştığımız şey o an neye hizmet ediyor? Mesela revirler, telefon numaraları, acil çağrılar… Listenizdeki çoğu arkadaşınız, belki İstanbul’da yaşamıyor, belki sokağa çıkamıyor, belki bir şeyler yapamadığı için kendini kötü hissediyor. Bu paylaşımlar onlarda bir şeyler yapamamanın verdiği kaygıyı, huzursuzluğu ve çokça çaresizliği yaratabilir mi? düşünmek gerek… Bunun yerine belki o gün dışarı çıkmış biriyle özel bilgi paylaşımını yapabiliriz. Böylece bir şeyler yapmalıyım bilinciyle, bilinçsizce kaygıyı yaratmamış oluruz. Korkuyu, Kaygıyı, Öfkeyi içinizde -iletilerinizde besledikçe büyüyüp, başkalarına sıçrayacaktır. Bunun yerine hepimizin BiR olduğunu hatırla, hatırlat!

Herkesin öfkelendiğini biliyorum. Fakat bu çok büyük bir sınav… Şiddetsiz direnişte, nasıl satır-bıçak yoksa, küfür de olmamalı… İletilerde artık daha ılımlı bir dil kullanılmalı.. Hepimiz bunlar ve onlar oldurmaya çalışılırken, özellikle BİZ olmaya ve iletilerde küfre, onların yaptığı, bizim yaptığımız gibi ayrımlara gidilmemeye dikkat etmeli, yapamayanları da bu konuda uyarmalıyız.

Sokağa çıkmalı mı? Belki çıkmalı… Bunu zaman gösterecek. Fakat dışarıda oluşabilecek her tür tehlikeli şey, lehinize olur. Gezi ruhu temiz kalmalı… Bolca mizah üretilmeli… Baş edilemeyecek tek şey iyi kalp, akıl ve olumlu olmaktır. Güçlü olmak, savaşarak değil, niyetinden çıkmadan direnerek olur. Sokağa binlerce insanın çıkması değil, o binlerce insanın içinde yüreğinde bütünleştirici, pozitif ruhu koruması gerekir. Buna hepimiz yardımcı olmalıyız.

Peki şimdi ne olacak? Bence Direnişin en önemli kısmı bu… Öfkeyi yendik, Bir’leşmeyi öğrendik. Ama egolarımızla aramız nasıl? İşte şimdi sınav başlıyor asıl…

Şimdi ne olacak? Bunu yapma-onu alma-şunu yap gibi bir çok ileti okuyacağız bu dönemde… Tabi ki herkesin fikri düşüncesi çok önemli… Ortak akıl yürütmek, yürütürken kendi egolarınla başkalarına ters düşebilecek şeyler söylemek olmamalı… Ortak akıl, bir çok insanın fikriyle yoğunlaşacak. Tüm o fikirlerden bir fikir çıkacak. Fikir üretirken, en doğru fikri bulduğunu ve bunun yapılması gerekliliğini savunan egosuna yenik düşecek.

Şimdi her şeyi izlemeli, olanı görmeli, olacak yeni şeylere de öfkelenmeden hazırlıklı olmalı… Eski enerji kalıbı çözüm arar, yeni enerji olanı olduğu an’da değerlendirir ve o zamana kadar ne olacağını üretmez!

Umudunu koru, Yeni dünya düzeni başlıyor ve unutma bu düzenin tek bir öznesi var: o da SEVGİ...
(Bu söz,Nilambara DD'e aittir)

15 Haziran 2013

Gezi belleği ve ortak bilinç ....#Direngezi


 
Ortak bilinç… Sen bir şey düşünmeye başlayıp, aklına bir fikir geldiğinde bunu sadece senin düşündüğünü/bulduğunu sanırsın. Halbuki o düşünce/fikir evrene tohumlanır ve artık evrenden herkesin çekebileceği bir bilgi haline gelir. Bu yüzdendir ki, mesela facebook çıktığında çoğu insan “ ben de bunu düşünmüştüm, ama adamlar yapmış” demiş olabilir?

Ortak bilinç, düşüncelerin/fikirlerin dışında hislerini de alıp toplumun diğer fertlerine dağılması demektir. Bizler, yaşadığımız Maya çağında %75 negatife odaklıyız. Bu yüzden korku ve kaygı gibi negatif hisler daha çabuk dağılır etrafa… Coşkuyu, neşeyi yaratmak, yaymak ise güçtür. Bu yüzden belki de, mizahı iyi kullanan orantısız zeka diye tanımladığımız genç beyinlerin, bizim ortak bilincimizde açtığı boşluklardan ve rahatlamadan hepimiz çok memnunuz.

Gezi Direnişi, hepimizin ortak bilince bağlanarak, beraber hareket etmemizi sağlayan bir diriliştir. Her ne kadar sosyal medyanın bize sunduğu nimetlerle, olaylardan ve birbirimizden haberdar olduğumuzu düşünsek te, aslında yeni enerjilerle yükselen farkındalığımız bizi ortak bilince bağladı. Bu bilinç bundan sonra ne ile beslenirse, o gelecek karşımıza…

Direnişin ruhani bir tarafı var. Şiddetsiz iletişim dışında şimdi zihinlerimizi pozitife odaklayarak Gezi Direnişi’nin, “gezi belleği”nin ve ortak bilincimizin bizi daha iyi yarınlara ulaştırmasına katkı sağlamalıyız.

Her şey bir oyun gibi geliyorsa, siz bu oyuna girip, sinirlenmeyin. Sinirleneceğiniz şeylerden uzak durun. Mesela sinirleniyorsanız, televizyonu kapatın! Enerjinizi kimin ne dediğine, kimin ne yaptığına, haksızlığa, yalan yanlış söylemlere vermeyin. Veriyorsanız nötr olarak dinleyin ve paylaşın. Küfür etmeyin. Saldırmayın. Anlayışlı ve sakin bir çerçeveden olaylara bakın. Genç, pozitif, devrimci enerjiye kendinizi uyumlamaya çalışın. Hem gülün, hem de izleyin. Olası şeyler için kurgular yapmayın. Olabilecek şeyleri, olduğu zaman düşünmek üzerine o an hissettiğiniz duyguları içinizde iptal etmeye çalışın. An ve an her şey değişiyor. Hesap ederek, kurguların olmasını bekleyerek yaşamak, eski enerji kalıbı… Onun yerine olması gerekeni, olmasını istediğinizi yaratın ve an’da kalarak, sinirlenmeden oyuna katılmayın…

Her şey değişiyor. Artık geriye dönüşü olmayan bir farkındalığın içindeyiz. An içinde değişimi izlerken, ürettiğiniz duyguları nötrlemeye çalışın. Onları büyütmeyin, çoğaltmayın, değişen an’dan geri kalmayın.

İyi şeyler olacağına, bunun içinde intikam, hırs, öfke olmadan her şeyin olması gerektiği gibi olacağına inanın. Zaten her şey olması gerektiği gibi olacaktır.

Şimdi güzel şeyler düşünmeli… Hayal kurmak aslında olmayacak şeyi de düşlemek demektir. Siz olacağına inandığınız aydınlık şeyleri hissedin ki, “gezi belleği” tertemiz kalsın, ortak bilincimiz gelecek güzelliklere ferah ferah bizi çıkarsın…
 
Brajeshwari.dd / 15 Haziran 2013

 

14 Haziran 2013

Kocaman bir ormanız şimdi ....#Direngezi





Son dönem yaşadığımız olayları bugüne dair değerlendirmemek lazım bence... Hepimiz durduğumuz noktaya nereden geldiğimize bakmalı, bu süreç için bilinçsizce nasıl hazırlandığımızı anlamalıyız...

Son yıllarda en ilgisi olmayacak insanın bile yogaya ilgi duyması veya meditasyon nasıl yapılır diye soru sorması aklıma geliyor. Eskiden bana “yoga yaparak kutuya girebiliyor musun” gibi abuk sorular soran insanlardı bunlar… Herkesin gevşemeye, içine dönmeye ihtiyacı var ve bu ihtiyaç daha da fazlalaşıyor diye düşünmüştüm o ara…
Sonra enerjiler var. Binlerce enerji çalışması başlamıştı. Emekli kadınlar arkadaşlarıyla eğitimlere gelir, ellerini kalplerine koyup, gözlerini kapatıp, reikiye gönülden inanırken gözlerim dolardı.
Tanıdığım bir çok arkadaşım permaculture ile ilgili eğitimlere başlamıştı sonra… Çamurdan ev yapmaktan, doğada çöpleri doğal olarak yok etmeye kadar ilginç bilgilerle bezendiler. Onları hem çok takdir ediyor, hem de bu bilgileri nasıl, nerede, ne şekilde kullanabileceklerine dair düşüncelerime engel olamıyordum.
İtiraf etmeliyim ki, doğayı çok severdim ama doğa çocuğu değildim ben… Tek yaptığım evimde saksılarla limon çekirdeği, ay çekirdeği, kereviz falan büyütmekti. Daha çok kendi hayatımın içinde doğal olana ilgim fazlaydı. Zencefil ne işe yarar, hastaysan antibiyotik almadan yapılacak şifalı şeyler benim ilgi alanıma girerdi. Okuduğum bazı bloglarda ”yeşil parmak” diye tanımlayabileceğim, herşeyi yetiştiren, ağaç isimlerini öğrenip bu bilgileri paylaşan binlerce dostum olması da belki de şimdi anlatacağım sebeplerin içinde yer alıyordu.
Çocuk yogası, benim için yogaya tekrar anlam kattı. Bir yetişkinden çok şey öğrenebilirsiniz ama çocuk yogasında tanıştığım çocuklar hayata bakışımı değiştirdi. Ne güzel ki, bir sürü eğitmen yetişti bu alanda… Eminim onlarda benimle aynı fikirdedir… Ve anneler, annelerin blogları… Çocuklarıyla beraber farkındalıkla büyüyen ve büyüten güzel anneler….
Sonra sadeleşme operasyonları başladı. Evde kullanmadığın eşyanı at. Tüketimi durdur. Eski eşyalarını yenileyerek kullan… Zumbara çıktı. Zaman kumbarası, para geçersiz…
Mars geriledi, gezegenler ters açı yaptı. Burç okumayan insanlar bile, hayatlarındaki gerilimi Mars’a yükledi. Bazılarımız maddi, bazılarımız manevi yorgunluklar yaşadı. Yeni kararlar aldı. Gitmesi gerekenler gitti. Yaşam bize bir sonraki güne hesap yapmamayı ve herkesin en çok duyduğu şeyi an’da kalmayı öğretti.
Korku- Yargı- Şiddetsiz iletişim gibi Kişisel Gelişim konuları çokça konuşuldu. İnsanların içe dönüşü, içlerindeki nedenleri bulup temizlemeleri için binlerce çalışma yapıldı, yazılar yazıldı. Liderler devri bitti sonra, herkes kendi içindeki lideri keşfetme yolculuğuna çıktı.
Şimdi neler oluyor. Şimdi tüm bunların sonuçları Gezi Park’ta mevcut… Yardımlaşma, kenetlenme, sevgi, toprağa ve doğaya saygı, lidersiz örgütlenme, kendin olma, olduğun gibi özgürlüğüne sahip çıkma, savaşmadan direniş, umut, paranın geçmediği bir park, devrim, Direniş, DİRİLİŞ…
Herkesin bu hayata gelişinde görevleri var. Bazıları şifacı, bazıları bilgi yayıcı, bazıları direnişçi, bazıları gözlemci, bazıları ışığı yayan, dengeleyici… Gezi’ye gidemedim diye düşünme, uzakta olmaktan rahatsız olma… Düşün görevini, yapman gerekeni... Hepimiz bu görevler doğrultusunda kendi kimliklerimizi bulmaya başladık ve Gezi Parkı bize hep beraber "Biz" olmayı öğretti.
En güzeli de, artık uzaklardan bile kenetlenmek, sarılmak ve herkesi kendi doğrusu, kendi inancıyla sevmek çok kolay… Sarılmanın önündeki fiziksel engeller bile bu direnişle kalktı. Hiç bir şey yapamıyorsan sarıl… Yüreğinle sarıl... Bu bile çok değerli…
Kocaman bir ormanız artık, sarmaş dolaş…. 
Dirençli kökleri, tek atan yüreğiyle....
 
 
 
 

07 Haziran 2013

Yeni dünya düzenini kurmaya başlayan çocuklar... #Direngezi

 
Çocuk yogası eğitimimle beraber uzun uzun araştırdığım bir konuydu İndigo, Kristal ve Elmas çocuklar… Ayırt edilmeleri hayli zor, anlatması da karışık bir konuydu.

İndigo’ların 1975’li yılların sonlarında doğmaya başladıkları iddia ediliyor. 80’lerden sonra hiperaktiviteyle karıştırıldığı için araştırmaya alınan çocukların çoğu aslında özel çocuklar olduğu ortaya çıkıyor. Araştırılmayan 75 sonrası doğumlu çoğu İndigo belki de şimdi Kristal çocukların annesi veya babası olma görevini üstleniyor.

İndigo çocuklar alışılmışın dışında zekiler, öz güvenleri fazlasıyla yüksek, otoriteye karşı çıkıyorlar, çok canlı ve hareketli olmalarının yanında sezgileri de oldukça güçlü. Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla geliyor ve öyle davranıyorlar. Burada olmayı hak ettiklerini hissedip ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırıyorlar. Mutlak otorite karşısında zorluk yaşıyorlar. Kendilerini anlamayana aptal muamelesi yapıyorlar. Bazıları c...esurca büyük sorumluluklar almaktan çekinmiyor, yalancı, içten pazarlıklı olanlara karşı hem itimatsızlık gösterip, hem de onları alaya alıyorlar. İş birliği ve yardımlaşmayı çok seviyorlar. Sanatı sevmelerinin ötesinde yaratıcılar. Bu nedenle yaratıcılık gerektirmeyen sistemler karşısında düş kırıklığı yaşıyorlar. Son derece inatçı, katı kuralları reddeden bir yapıları var. Bir çocuktan/ gençten beklenmeyecek kadar cesurlar. Suçluluk duygusu verilerek disipline edilemiyorlar. İhtiyaçlarını bildirmekten asla çekinmiyorlar. Önemli yaşam amaçlarına sahipler. Kristal çocuklardan önce gelen İndigo çocuklar, Kristal çocukların gelebilmeleri için yolu açıp, dünyaya yeni düzen kurmaya geldikleri söyleniyor. İndigolar önden gelmelerindeki tek amaç; dürüstlükten yoksun her şeyi temizleyip yol açmak... Sonra gelen Kristal çocuklar bu temizlenmiş yolu izleyerek daha güvenli bir dünyaya doğru ilerleyecekler.

Son dönemlerde yaşadığımız olaylarda, sokakta gördüğüm çoğu gencin yeni dünya düzeni kurmaya gelen pırıl pırıl İndigo çocuklar olduğunu düşünüyorum. Akılları, cesaretleri, otoriteye karşı gelişleri, mizah anlayışları hep bunları düşündürüyor.
 
Brajeshwari.dd / 2.6.2003

06 Haziran 2013

Kalbi Temiz tutmalı şimdi....... #direngezi

 
 
 
"Şuraya yaşlı bir ağaç çiziyoruz. Belki de şurada yaşayan mutlu küçük çalılıklar vardır; işte tam şurada... Belki de çalılıkların arasında sevimli minik sincaplar neşeyle geziniyorlar. Biraz vanday kahverengi, biraz titan beyazı alalım... Evet, ben manzara resimleri yapıyorum. Çünkü doğanın bin bir güzelliğini ve bu kusursuz dengeyi insanlara hatırlatmak hoşuma gidiyor. Siz güzelliklerin farkına varın yeter... " Bob Ross
 
 

Ağaçların kalpleri vardır...
 
 
Anladık ki, bunlar hiç bir parkta kitap okumamış, bir ağaca sarılıp, onu kökleriyle hissetmemiş, parklarda oynadığı arkadaşlarını o parkla beraber delice sevmemiş, kol kola yürürken kenetlendikleri anın duygusunu yaşamamış.

Hala anlamamaları bu yüzden olsa gerek... (Belki de hala iyi niyetli düşünüyorum) Yorulduk, tükendik yer yer... Sabah güldüğümüz iletilerin yerini, akşam içimiz sıkışarak izlediğimiz haberler alıyor. Çoğumuz uyuyamıyor, uyandığında da bir umutla yeni bir şey olmuş mu diyerek interneti takibe devam ediyor.

 
Bu kadar siyasetçiyi dinlememiştik hiç. RTE açıklama yapacak diye beklemiştik hiç tv başında... Bu kadar çok bilgisayarın başında olmamış, okumamıştık hiç... hiç bu kadar ileti girmemiştik.

 
Yürümek tek istediğimiz... Belki bir parka varıp, kitap okumak, bizimle beraber aynı duyguları hisseden insanlara gülümsemek ve bir olduğumuzu hissetmek hücrelerimize kadar... Yürüyemiyoruz. Varamıyoruz. Kaç kez biber gazı soludum, kaç km koştum bu direnişte, bilmiyorum. Safın önünde duran çocuklara su taşırken, onların cesaretini gördüm, gururlandım bir yandan... Yüzüme spreyler sıkan çocuklara, esnafa hayran kaldım bu hiç konuşmadan başlayan dostluğumuza...
 
Her açıklamadan sonra koşmaktan yorulmuş bacaklarıma, öksürmekten içim dışıma çıkmış ruhuma yeni bir direnç geliyor. Her açıklamadan sonra, anlaşılmamanın kırgınlığını duyuyorum. Ama daha çok inancım güçleniyor, kenetleniyor herkes... daha çok yıkılmaz, unutulmaz bir şey yaşadığımızı hissediyorum.
 

Kocaman bir değişim yaşıyoruz aslında... Önce içimizde başlıyor değişim... Neden korkuyorsak onu görüyoruz. Neye sarılmışsak, onu kucaklıyoruz. Bunların hepsi bu devrimle çıkıyor içimizden... Hani 21.12'de ne olacak demiştik ya... İnsanlığın hayrına olsun diye dilemiştik. Hiç bir şey olmadı diye düşünmüştük sonra. Bence hepimizin farkındalığı bir tık daha yükseldi. Hepimiz BİR olduğumuza biraz daha yaklaştık. Bize ait olan, sadece bize ait sanırken, aslında o duyguların hepimizin olduğunu 31.5.2013'te tüm meydanlarda gördük. Daha çok kenetlendik. 
 
Neler olacak şimdi bilmiyoruz.... Ama direniş devam ederken, en güzel direnişin, kalbi temiz tutmak olduğunu unutmamak gerekiyor. Öfkeden uzak durup, kalbini temiz tutmalı şimdi...
 
Bir ağaca bak şimdi! Ona bakarken hissettiğin tüm duygulara, anılara sahip çıkma zamanı geldi!
 
 
 
Brajeshwari.dd / 31.5.2013