Melissa ve adacayi yapraklarını yanmayacak bir potun içine koydu önce... Bu onun sevdiği bir ritüeldi. Çakmağı aldı, potun içindeki yapraklarin birinin ucunu tutuşturdu. Önce dumanın isli kokusu geldi burnuna, sonra yavaş yavaş adaçayı ve melissa yapraklarının egzotik kokusu yayılmaya başladı. Potu eline aldı ve odanın içersinde bu gizemli tütsüyü dolaştırmaya başladı. Ayin gibi işini ciddiyetle yapıyordu. Evin tüm köşelerinde birikmiş enerjiler yanıp, sanki siyah dumanın içine karşıyordu. O köşelerde ne çok şey birikmişti kimbilir... Bazen ev nefessiz bırakırdı onu, bazen de içerideki huzur hiç bir yerde olmazdı. Yatağının üzerinde dolaştırdı tütsüyü, uykularından yatağa sinmiş kabuslarla vedalaştı sanki... Koltukların üzerinde gezdirdi, misafirlerin bıraktığı negatif enerjiler dağıldı sonra... Duvarların sivri köşelerinden, eşiklerden, kirişlerden, kapı girişlerinden geçirdi tütsüyü, akmayan enerji boşaldı sanki, iyi enerjinin geçişi ferahladı. İçerisi adaçayının gizemli kokusu, melissanın baş döndürücülüyle dolmaya başlamıştı. Tüm ev tütsülendiğinde potu iki ayağının ortasında yere koydu. Sıra ona gelmişti. Tüm bedeni tütsülenmeye başladığında gözlerini kapadı, iki ayağını iyice yere kökledi ve teslim oldu rituelin gerekliliğine... Bedenin biriktirdikleri, enerji kanalları, meridyenleri, düşünce tıkanıklıkları, eskiler yanan tütsüyle havalandı üzerinden.... Başı dönüyordu. Biliyordu onu hafiflettiğini, hep aynı baş dönmesiydi yaşadığı...
.
Bu ritueli nerden bildiğini hatırlamıyordu ama her defasında işe yaradığını hissediyordu. Şamanik genleri ona bu yıl adaçayının yanına melissa yaprağını koymasını fısıldamıştı sanki... Acaba melissanın gizemi neydi diye düşünmeden, dinlemişti iç sesinin söylediğini... Aktarda eli gitmiş, doldurmuştu melissa yapraklarını da torbaya...
.
Rituelin en sonunda camları açtı. Tüm ev, temiz hava ve iyi enerjiyle dolmaya başladı. İçerdeki yoğun koku ve duman dağıldıkça, ev hafifledi. Mayhoş bir koku kaldı geriye, bundan her zaman çok hoşlanırdı.
.
Potun tam sönmesi için onu balkona bıraktı. Sonra banyoya gitti. Bol deniz tuzlu, karanfil, gül kurusu ve yasemin yağlı karışımı küvetin içine boşalttı. Suyu açtı. Deniz sıfır noktasıydı. Sıfır noktası nötr bir enerji demekti. Deniz suyu o yüzden tüm insanlara iyi gelirdi. Şimdi bu suyun şifasıyla sıfırlanacaktı. Küvetin içine girdi. Suya ve şifaya teslim etti kendini... Gözlerini kapattı, dinledi, sustu, bazen kalbi şıkışıp kuvetten çıkmak istedi, nefesine odaklanıp durmaya gayret etti. On dakika sonra sabun kokulu bornozuna sarınıp, odasına geçti. Yorgundu, ağırlaşmıştı bedeni sanki... Ama bu aslında hafiflediği içindi. Taşıdığı yükler gitmişti, tüm enerjiler dağılmıştı üstünden... Bir esinti vardı üstünde, içinde, yüreğinde.... Kocaman bir bardak suyu sakinlikle içti, yatağına uzandı. O gün sanki uykusunu hiç almamış gibi gözleri ağırlaşmaya başlamıştı.
.
Yeni yıl gelmeden yeniye yer açmak güzeldi.
Yeni yıl gelmeden yeniye yer açmak güzeldi.
Ne gelecekse hoş gelsindi... O hazırdı...
Gülümseyerek, tertemiz bir uykuya daldı...