07 Nisan 2008

İçimdeki elma

Güneş doğuyor mu bugünde...Vardır bir bildiği...Ve vardır doğmaya nedeni... Nedeni olmasın varsın... Doğsun.. Aydınlık olsun gün.. Herşeye rağmen... Nedenlerinde üstünde..Veya olmayan nedenlerle....

Herşey bir neden ile örtüşür sanırız ya.. Varsın örtüşmesin.. Varoluşumuzda... Hayatımız... Engeller.. Mutluluk ve Mutsuzluklar.. Hakediş ve Yıkılışlarda..

Ya nedensizse bunlar.. Öyle olmalıydı.. Öyle de oldu diyebilmeli.. Sormadan olduğu gibi...

Sokaktaki aç evsizin, yiyecek bulamayan kedinin ve belki yarın donarak elinden hiçbirşey gelmeden ölecek güvercinin nedeni var mıdır? Yoktur heralde... Hatalarını sevaplarını koyar mı kefeye.. Koymazlar... Yaşamak için standartları da yoktur heralde... Öyledir.. Ve öyledir diyerek teslimdir yaşadıkları hayata ve nefes aldıkları an’a..

Biz, öyledir derken bile sınarız birçok şeyi...
Öyledir nokta.
öyle olmuştur,. virgüllü nokta....
ve hepte öyle olacaktır... üç nokta yan yana...

Bedenlenen her ruhun –egosuyla yaptığı savaş sanırım bu.. Ego varolmak için kesinlikler ister.. Kalın çizgiler, bedeniyle yaşamı arasında.. Çizgiler varolmak içindir.. Kesinliktir –maddi dünyada yaşamı belirleyen.... Diğerlerinden ayırt eden...

Çaresizlik öğrenilirmiş...Unutulabilir mi peki? Yok sayılabilir mi?
İçindeki yangını rüzgar ile söndürmeye çalışmak çaresizligin öbür adı... İçinde kor kor yanar yoklukta... Her çaresizlikle söndürmeye çalıştığın hani.... Alevlerinden alevler doğuran... Sönmeden yanan, yakan yüreği...

Var da yok-Yok ta yokken... Aslında Çaresizlikte yok.. Biz yarattık onu...Ve biz büyüdük çaresizlikleri öğrendik sonra...

En çok çocukken tanrıya yakın olurmuşuz.. Ve biz büyüdük, tanrıdan uzak düştük.. Tanımlamalarla- tanımlamalara sokarak onu... Ve tanrının çocukları olduğumuzu unuturak...Sevildiğimizi, korunduğumuzu yoklukta veya varlıkta..

Çocuklara sormuşlar..Tanrı nerede?...Gökyüzünde demiş hepsi...
Unuttuk çocukluğumuzu ve gökyüzünü... Çocukluğumu özlüyorum... ve farkettim ki; Tanrıyı anlatırken bir çocuğun yaptiği gibi, kaçırarak gözlerimi gökyüzüne çevirmiyorum yüzümü...

Çaresizlikleri sorguluyorum işte... Öyleymiş diyemeden..Varsın öyle olsun diyemeden, demek isterken.. Sabah esintisi katıyorum belki de kalbimde yanan kor aleve her kelimem ile...
*
İçimdeki elmayı dişliyorum bu sabah... Günün alacasında, balkonuma gelen kuşlar evde dünün kurumuş ekmeklerini yiyor oysa... Ölmezler bugün...

Saat sabah 6...Güneş doğmakta..
ve Tanrı bugünde gökyüzünde..
*
*

4 yorum:

Nilambara dedi ki...

Sevgili Brajeshwari, özleye özleye okudum ve itiraf edeyim, artık daha çok yazacak zamanın olduğuna sevinerek bencillik yapıyorum :)

Kapalı biryerden çıkınca ilk işim hemen gökyüzüne, bulutlara bakmaktır, şimdi anlıyorum ki özlemdenmiş...

Çok sevgilerimle... :)

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

caresizlik acaba caresiz kalina kalina mi ogreniliyor? Ben cevabini bilmiyorum ama beni hayatta encok yoran durum caresiz hissetmek galiba..
sahi bu yazi Tofu'da niye yok?
sevgiler

selma dedi ki...

Yaşadığı çaresiliklere de sahip çıkmalı insan zira bundan sonraki ne bilemiyoruz. Sonraki öncekini aratır mı ya da...O yüzden şükür. Bu sıkıntıya da bu çaresizliğe de...

Vardır be canım, herşeyin bir nedeni vardır. Göremesekte, anlayamasakta, altını çizip çizip dersler alamasak ve ajandalarımıza yazamasakta vardır Tanrının bir bildiği.

Üstten bakıp görebilsek içinde olduğumuz labirenti herşey kolay olurdu ama o an biterdi oyun. Şimdi o labirentleri dolaşma zamanı. Her sokağı dolaşma, her kokuyu alma, her insanı görme, her duyguyu tatma zamanı. Acıya bile dokunma zamanı. Yukarıdan bakacağımız güne dek. Çareler de bu labirentin içinde. Er ya da geç takılacak ayağımıza.Taş demezsek adına....

Adsız dedi ki...

Çocukluğumuzdan beri senaryolarla yaşamayı öğrettiler bize ,bağımlısı olduk bunların yaşamımızın her bölümünde ..

Nasıllar ,niçinlerle ya olursa ya olmazlarla sorguladık hep

Yeni öğrendik hatta öğreniyoruz belkide gökyüzünden bir parça olduğumuzu

İçimizle gökyüzünün aynı şey olduğunu ..

sevgilerimle
derra