İlmek atmak istiyorum günlerdir.... Bu bir farkındalık çalışması... Her ilmekle büyüyen bir parça düşünün. Ama o büyürken, içimden de bir parça gidecek veya an ve an/ ilmek ve ilmek kendime kazandırdığım yeni bir parçaya sahip olacağım...Ve bunların hepsini ilmeklerle yapacağım.....
Şişleri tutmak ustalık istiyor.. Onların kalınlık numaralarının, tahta veya mika oluşlarının ustalığımı konuşturmak için geçerli kriterler olmadığını biliyorum. Elleriniz ne zaman kavrıyor onları, işte o zaman ustalığınız veya acemiliğiniz anlaşılıyor.. Ne kadar kararlıysanız, o kadar ustalaşıyorsunuz.. En önemlisi nasıl –ne kadarla başlayacağınızı bilmeniz gerekiyor.. Yanlış olabilir, dar gelebilir, bol da, ya da taşımaz ip yaptığınız örneği sırf başlangıçta yaptığınız hesap hatasıyla.. İple, düğüm dalaşınız da olabiliyor sonra.. Dolaşıyor ip, isyan edebiliyor.... Yılmamak lazım... Bu bir emek işi, bu bir yaratım süreci ipin üstünde...Cambaz kendiniz, ip siz....
Ama peki ne yaratacaksınız ? Bir hırka mı, bir şapka, bir şal mı ? Yoksa içinizde bir boşluk mu yaratmak istediğiniz?
Annemin geçen ay binbir emek ile, ilmek ilmek örüp, bana hediye ettiği kazağı düşünüyorum... Kimbilir kaç ilmekle büyüttü onu ve bu arada kendisini de kaç ilmek eksiltti..
Örgümü düşünüyorum... En zoru başlangıçlar sanırım... ya da “Başlayabilme Cesareti”.. Karar vermeye, çoğaltmaya, sökmeye, eksiltmeye cesaret gerekiyor......
Aylardır söküp söküp, doğruya başlamak adına verdiğim çalışma geliyor gözümün önüne... Şimdiden geriye doğru söküyorum devamlı...Olmadı bu, yeniden başlayabilirim lüksü var örgü de ya hani... Hayatımda da bunu yapıyorum....Bazı duygu, düşünce ve inanç kalıplarımı geriye doğru söküyorum son zamanlarda.... Olmadı üstüme ördüğüm duygu, ilmek niyetine attığım düşünce ve bir kıyafet gibi taşıdığım inanç çünkü.... Bazen giyinmeyi, örtünmekle karıştırır ya insan.. Örtününce, kendinden de gizledi sanır onları... Örtünmüşüm bazen sadece... Şimdi söküyorum..
İlmek ilmek söküyorum... Bazen inatçı ilmekler, çözülmüyor, düğüm oluyor... Biliyorum bu inatları, direniyorlar diyorum gülümseyerek... Aynı benim dirençlerim bunlar, tanıdık.. Bir hışımla çözerim seni diye ipe asıldığımda direnen, ama sabır ve sevgiyle üstüne eğilince kendiliğinden çözülüveren... Sabırla çözüyorum artık.. İlmeği atarken kendimi çoğalttığımı düşünürken, düğümü çözerken de yarattığımı ve boşluğu çoğalttığımı biliyorum kendimde artık.... Kendi etrafında biraz daha yuvarlanıyor, büyüyor böylece yumaklarım...
Tabi yumaklar komik görünüyor... İpte dalga dalga kıvrımlar var, sanki elektrik çarpmış.. Düğümler çözülürken, incelmiş olabilir bazı yerlerimden iplerim... Tabi, çok yol kattettiler.. Hem büyüdüler beraber, hem de çözüldüler.. Ama ne olursa olsun, yeniden örülebilecek yumaklara sahibim...
.
Şimdi yeni birşey yaratmalı onlardan.... Annemin bu konudaki ustalığını düşünürken, ondan bana birazda olsun mutlaka geçmiştir bir yetenek diyorum, gülümsüyorum.. Şişlere bakıyorum gülümsüyorum, hallederiz biliyorum.. Yumaklarıma bakıyorum sonra, hallerine görüp daha da gülümsüyorum...Sakil görünüyorlar, yorgunlar sanki ama biliyorum ki hala güçlüler...
Bu eğrilmiş ipleri büyütme zamanı şimdi... Bir şal yakışır bu yumağa ve taşıdığı anlama... Kendi ayazlarımdan korur beni, mevsimlerimin soğuğunda ısıtır.... Onlar büyürken yeniden, bende içimde sökülen ama kalan son izleri eksilteceğim ilmek ilmek. Ve her ilmekte biraz daha azaldığımı hissedeceğim gülümseyerek.......
Kış geliyor...
Havalar soğurken yapılacak en güzel şey sökmek, dikmek ve kesinlikle örgü örmek....
Bu eğrilmiş ipleri büyütme zamanı şimdi... Bir şal yakışır bu yumağa ve taşıdığı anlama... Kendi ayazlarımdan korur beni, mevsimlerimin soğuğunda ısıtır.... Onlar büyürken yeniden, bende içimde sökülen ama kalan son izleri eksilteceğim ilmek ilmek. Ve her ilmekte biraz daha azaldığımı hissedeceğim gülümseyerek.......
Kış geliyor...
Havalar soğurken yapılacak en güzel şey sökmek, dikmek ve kesinlikle örgü örmek....
.
Brajeshwari / 21.09.2008
13 yorum:
...Kış geliyor...
Havalar soğurken yapılacak en güzel şey sökmek, dikmek ve kesinlikle örgü örmek....
Kış geldiğinde yapılacak en korkunç şey kışlıkları çıkarmak.
Eşim kışlıkları çıkarırken beni çağırır... "Erkek kuvvetiyle şu bazayı kaldır bakalım..." "Şunlarıda şu dolabın üzerine koy bakalım..(Halbuki onun boyu benden daha uzun ama...)
"Şimdi yeni birşey yaratmalı onlardan...."
Mucizeyi yaratmalı. Tam da zamanıdır şimdi.
Yazını okurken hep gözümün önüne Ahmet Yeşil'in resimleri geldi. Sürekli ipleri resmeder. Çok severim onun resimlerini. Bilmem farkında mısın (farkındasın bilirim:) olağanüstü bir dönüşüm yaşıyorsun. Bir kez daha ifade edeceğim izninle "Ruhunu çok seviyorum"
Sevgiyle kal...
önce ilmekler fazla oldu sonra az oldu
daha sonra
şiş kalın geldi gibi oldu...
bir haftadır söküp duruyorum
başladıktan sonra gerisi kolay
irlanda desenli atkı örmekte kararlıyım
"Ne kadar kararlıysanız, o kadar ustalaşıyorsunuz.." ne bir eksik ne bir fazla... başka söze gerek var mı...
lütfen görüştüğümüzde hatırlat, seneler önce her ilmeği bir mantra ile beslenen ve ashrama giden örtünün öyküsünü anlatayım sana :)
tam da dün, havalar serinledi artık örgü zamanı diye yaz başında kaldırdığım örgümü çıkarıp yeniden üretmeye ve üremeye başlamışken üstüne, bu yazın çok hoşoldu ve çok da keyif verdi herbiri ayrı derinlikteki cümleleri ile, ellerine sağlık, herbir ilmeğin herbir kelimenin çok çok üretken olduğu ortada :)
bazen bişeyleri ilmek ilmek öreriz, bazı şeylerse çorap söküğü gibi gider.. hayat dediğimiz de bence budur..
sevgiler..
havalar soğurken, kış "bakın geliyorum ona göre haa" mesajını usul usul gönderirken yapılacak en güzel şey örgü örmek olabilir... dışarıda gri bulutlar dolaşırken, güneş şimdi artık kendini ve tüm parlaklığını bizden saklamışken, rüzgarın sesi pencerelerimizde yeniden duyulmaya başlarken, henüz tam soğuk değilse bile üşünecek günlere yaklaşmakta olduğunu bilirken, evlerimiz yeniden soğuktan (? ya da başka herhangi bir şeyden) kaçıp sığınılacak "yuva"lara dönüşürken, bir demlik çay demleyip örgü örmek güzel olurdu gerçekten... insanın kendiyle buluşmasının iyi bir yolu belki de... korkarım yünlerimi ve şişlerimi alıp geliyorum sana... çayı ben demlerim... demleme çay olmalı bu mizansende, poşet olmaz... sen de ekmek kızartırsın belki... kızarmış ekmek kokusu yakışır eve...
Merhaba
Bir Hayat Dolusu
Kışlıkları çıkarmak –insan gücü olarak keyifsiz bir eylem gibi görünebilir tabi ki, ama ben üşüdükçe kazaklarımı özlüyorum.Kışlıkları çıkarma, yorganları pikelerle yer değiştirme hazırlığı bende, mutluluk yaratıyor...Siz de bu eylemden o kadar üşenmeyin derim..Biliyorum ki eşinizin, kışın gelmesi adına yaptığı şeyler, “boyunu da aşan” cinstendir..
Güldencim,
Mucizeyi yaratmak, mucizelerin önüme gelişiyle başladı belki de..Tadını çıkarıyorum onların ve fazlasıyla sefasını sürüyorum. Örgümü de örmeye ve eksilmeye başlamışken yer açıyorum daha çoğuna...Bende senin ruhunu çok seviyorum..Hoşgeldin tekrar:)
Berrincim,
İrlanda deseni nedir cicim ya..Bunu kendi blogunda tarif etmelisin...Senin fotograf, yemek dişinda da yaratıcılığını görmeli herkes, ne ilahi bir kadın demeli sonra...
Nilambaracim,
Her bir ilmeğe bir mantra çok hoşuma gitti... Aslında (her bir ilmek bizim anladığımız anlamda mantrasız da olsa) annemin ördüklerinde de her attığı ilmekle, iyi niyetle kuşandığımı hissederim bende...
Örgünüzü merak ettim.. Fotograflayin atın mail olarak.. Böyle karşılıklı Berrin, Siz, Subhankari model alışverişinde bulunalim:) Düşününce gülüyorum..
Çigdemcim,
Sana cheetos diyemiyorum her ne kadar benim “ruhani ismim” de bu desende o gün gülerek...Senin ismin daha ışıklı bence...Hem hayatı en güzeliyle yaşayıp, hem dışından bakıp matematiğini gösterebildiğin için bize, teşekkür ederim...
Subhankari’cim,
Bu kadar güzel yorum yazıp,içime dokunurken mesajın- neden yazmazsın bizi kendinden mahrum edersin diye düşünüyorum şimdi yine...
Kış mevsiminin ikimize de iyi geldigi bir gercek..Sarılıp, kendimizi ısıtmaya ihtiyacımız olduğundan belki de...Keyif de yapcaz ya her zamanki gibi, mizansen tamam olmuş Sen çayı yap anlaştık, ekmek kızartmaktan önce- ben yaparim ekmekleri, sonra sıcak sıcak dilimleriz..Yanlız battaniye de olmalı mizansen de..Ayaklarımızı içine kıvırıp, gömülmeliyiz koltuklara, elimizde örgüler...Oh ne alaaa... ( bu mizanseni uygulamaya sokmalı—yaşasın örgü günleri ? ne dersiniz) Kestane de kızartırmıyız ki :)
Siz farkindaliktan bahsederken dusunmustum orguyu.. Saymak, dikkat etmek ve konsantre olmak gerekir. Bu konsantrasyon gerekli yogunluga ulasinca, beyin sinirli oldugu beta dalgalarindan cikar ve uykuyla uyaniklik arasindaki alfa dalgalarina girer, Bir bakarsiniz saatler gecmis, orgunun kesilme noktasi coktan asilmis, dusunceler nerelerden gelip nerelere ulasmis. O anlar. beynimizin en guclu, sinirlarin otesini gorebildigi, yanimizda konusulmayani duyabildigi anlardir. O nedenle orgu urmek, cok akillica bir istir..
hayat gibi...ilmek ilmek örüyoruz her bir günü, yaşayıp gidiyoruz ve ardımızda bırakıyoruz sonra, her yeni günle çoğalıp, aslında biraz da eksiliyoruz...ama sökme şansımız yok işte, geriye dönüp başlama şansımız...ne güzel geldi bu serin sonbahar gününde yazınız..bir şal gibi örttüm omuzlarıma kelimelerinizi ısınıverdim...sağolun...
Subhankari, yazı konusunda kesinlikle Brajeshwari ile aynı fikirdeyim hatta ısrar ediyorum... bak ben seni kırmayıp şiirlere başladım ;)
ve örgü günleri çok çok hoşuma gider... harika örneklerim var paylaşacak :)
mail yolu ile paylaşmayalım, yüz yüze paylaşalım lütfen :)
Burcucum, istediğin gibi hitap edebilirsin, gönlünden nasıl geçerse.. Cheetos biraz daha afacan, küçük yaramaz kız çocuğu hissi veriyor (ki bazen sahiden öyle hissediyorum ), Çiğdem biraz daha ağırbaşlı, oturaklı, hanım hanımcık bazen.. :) ikisi de benim; hem afacan, hem uslu.. Ruhani ya da dünyevi isimler bir yana; bakıyorum gözlerinize, işte diyorum bu benimle aynı enerji frekansında.. bu hoşuma gidiyor..:)
kucakladım sevgimle..:)
Lise yıllarımda el işi dersinde kazak ,çorap örmüştüm .Sonra çok uzun zaman elime hiç şiş almadım ,geçen yıl arkadaşlarla toplanıp ,bir şeyler örmeye karar verdik ama ben 2.sırada o basit haroşayı dahi yapamadığımı farkettim ve amannn deyip bıraktım.
Bu yazınla farkettim ki aslında hayatta ne çok şeyi yapabileceğim hatta yapabildiğim halde elimden bırakmışım .Korkuyla,panikle,becerememlerle ..
Çok sağol sevgili Burcu ,yazınla bir kez daha yüreklendirdin beni.
sevgilerimle
hocamın yoga derslerinde söylediği birşey vardı. biz, hep, boşlukları kullanıyoruz aslında. duvarlar yapıyoruz, içindeki boşluğu kullanıyoruz. çay fincanının, tabağın kullandığımız kısmı, boşluğu...içimiz için de böyle belki...içimizdeki boşluğu kullanıyoruz yaşarken de...doldurmaya çalışarak...zaman zaman ilmekleri sökerek, daha önceden o boşluğu dolduran şeyleri eksiltmeyi ve yerine yenilerini koymayı göze alarak...belki bu yüzden, o boşluk ne kadar büyükse, o kadar şanslıyız çünkü doldurmaya çalışırken zenginleşerek çoğalarak yeni şeyler katarak yaşamımıza, yaşayacağız.
Yorum Gönder