19 Nisan 2010

Bir gün Okula giderken..Tralla la...



İnternet dedektifi olduğumu düşünüyorum bazen... Bir çocuk rondunun mp3’nü bulmak için dört saattir sayfalar arasında dönüyorum. Şarkı diyor ki ; “Bir gün okula giderken, Her şeye dikkat ederken, önce süslü bir hanım Yürüdü adım adım. Tralla la tralla la...” Peki, harika ! Ama nasıl söyleniyor bu rond...

Buldum sonunda... Sonra bir kız topu atıyormuş, topu patlıyormuş. Bom bom bom...

Gece... bilgisayarın önünden kalkıp, çalışma odasının ortasında ayaktayım. Yarın bu şarkıyla beraber yapacağımız hareketleri kurguluyorum. Eminim yarın onlarla yaparken daha eğlenceli olacak bu dans... Şimdi neyi öğreteceğimi düşünmekten, eğlenemiyorum.


Pazartesi sabahlarımın çocuklarla yoga yaparak başlamasını seviyorum. Aslında bunun bana verilmiş bir ödül olduğunu düşünüyorum. Çocuklar hem samimiler, hem de gerçek...

Bir tane erkek öğrencim var. Kocaman gözlü, kahkülleri gözüne düşüyor. 2 aydır beraber yoga yapıp, oyunlar oynamamıza rağmen her ders öncesi dizlerini kırıp, önüme oturuyor ve kilitliyor gözlerini gözlerime... Hiç tanışmamışız, hiç beni bilmiyormuş gibi, net bir şekilde bakıyor, ne soruyor içinden bilmiyorum. Onunla tam göz kontağımı bozmazsam, ancak bir süre sonra karşılıklı gülümseyip derse başlayabiliyoruz. Biliyorum, ona bakarken büyük olmayı bir yerde bırakıyorum, yoksa başlamıyor ders, oyun oyun gibi olmuyor.

Neyi sevmediklerini çok net söylüyorlar ve ben neyi öğretmekte ısrar edersem edeyim, aslında öğrenmeleri gerekeni öğreniyorlar, hem de eğlenerek... Eğlenerek öğrenmek, uzun zamandır biz büyüklerin kaybettiği bir şey... ve birine birşey öğretmeye diretmek...Bunu da çok yapıyoruz biz büyükler !

Geçen hafta, kreşte 3 yaş grubuyla da bir ders yapmam istendi. O zamana kadar yaşları küçük olduğu için algıları çabuk dağılabilir diye bir düşünceye sahiptim. Halbuki diğer sınıflarım 4 ve 5 yaşa göre daha fazla ilgilenip, eğlendiler derste... Daha ben hareketi tam göstermeden, hangi hayvanı yaparsam bilmeye – sesini taklit etmeye candan gönüllü oldular. Dersin sonunda en çok Kurbağa takliti yapmayı sevdiler. Tek sorun yoga matı yada yoga halısıydı. Hepsi, yanımda öbeklenerek oturarak dersi işlemek zorunda kaldık. “Yoga matınıza geçin “ dememin, onlar için ne kadar anlamsız bir uyarı olduğunu düşündüm sonra... Mat neydi ki, eğlenmeye gelmemiş miydik ? Bıraktım sonra, nerde isterlerse orada oynadılar oyunlarını... Yoga matının üzerinde sınırlandırılmasın oyunları istedim, sınırları olmasın şimdiden...

Sonra çok güzel birşey daha öğrendim. Gözleri sizin üzerinizdeyken ve siz yere eğilmişken “ herkes ayağa kalksın” diyemeyeceğinizi... Siz ayağa kalkmadıkça, onlarda kalkmıyormuş. Ailelerin çocuklarına öğretmek istedikleri şeyleri, önce kendilerinin uygulamaları gerektiği gerçekten doğruymuş.

Onların hayal gücünü çalıştıran oyunlar var bir de... Onların hayal gücü inanın bizden daha sınırsız. Biz sadece hikayeyi versek, onlar bambaşka dünyalara taşır o hikayeyi... Bunu öğrenmem komik bir anı olarak kalacak bende... Hepimizin yere oturup, arı vızıldaması yaptığımız bir sırada “duymuyorum sesinizi” dedim ve ortalarında çömelerek dolaşmaya başladım. Bir yandan arı seslerini dinliyorum, bir yandan da ilerliyorum ortalarında... Hepsi arkamdan parmaklarını iğne yapıp, soktum seni dedi vızıldayarak... Popomdan bir sürü arı ısırdı anlayacağınız...:) Güldük bunun üstüne... Bir daha çevremde minik arılar olduğunda, seslerini dinlemek için çevrelerinde dolaşırsam, iğneleri olduğunu hatırlayacağım bundan sonra...

Hayatımın en naif iltifatını da aralarından birinden aldım. O gün derse, eflatun şalvar, başıma pembe bandana, üzerime de spiderman tshirtü giyerek gittim... (Onlar için renkli giyiniyorum böyle... ) Her zaman olduğu gibi sınıfa koşuşturarak girdiler, bir tane yakışıklı yanıma gelip, ayakkabılarını çıkarmam için benden yardım isterken, sessiz sessiz “bugün çok güzelsiniz yoga örtmenimm “ dedi... Teşekkür ettim gülümseyerek, sonra ayakkabılarını çıkarırken gözüm minik çoraplarına takıldı. Spiderman çorapları :)

Hüzünlü ama mutlu anılar var sonra... Bir erkek öğrencim var. 3 yaşında bu kreşe başlamış. Sonra kısa bir süreliğine ailesinin işleri yüzünden yurtdışına gitmişler. Sanırım,anne-baba çalıştığı için o da bu sürede yurtdışında da kreşe verilmiş. Yabancılık hissini ya da yaşadığı travmayı mı atamamış üzerinden, bilmiyorum. Türkiyeye döndüklerinde tekrar aynı kreşe verilmiş. Hiç bir yoga dersine katılmıyor, öğretmeni dışında kimseyle konuşmuyor, utangaç... Onu minik sandalyelerden birine oturtuyorum her ders öncesi, katılması için ısrar etmiyorum. Ama her ders iletişim kurmayı ihmal etmiyorum. Çocuklara oyunda ne veriyorsan, o oynamasa bile onunda önüne koyuyorum. Her ders öncesi hatrını soruyorum, cevap vermiyor ama gülümsüyerek, utanıyor ve yüzünü düşürüyor aşağıya... Geçen gün dersimiz bitti, matları toplamak için yardım istedim öğrencilerden... Matları sürükleyip getirenlere de hem teşekkür ediyorum, hem de iltifat ediyorum bir yandan... “Ne kadar güçlüsün, iki tane mi getirdin” diye... Matları üst üste düzgün dizmeye çalışırken, baktım bu da iki tane mat kapmış gülümseyerek ve hoplaya hoplaya mat getiriyor önüme... O gün o kadar mutlu oldum ki, size anlatamam.

Hangimize baksam, o çocuklar gibi çocuk hallerimizi görüyorum şimdi...
Arkadaşlarımı, süpermarketteki insanları ve hatta annemi, babamı....
Tüm rollerimizi, maskelerimizi, sözcükleri, konumları
bırakıyorum değerlendirmeyi...
O güzel çocukları gördükçe, içim sevgiyle doluyor.

Pazartesi günleri bir hediye gibi...

En çok kendime... En çok hatırlamak adına... Kendi çocukluğumu...
Hafta böyle başlıyor. Kendimi hatırlayarak...

Yarin her ders öncesi olduğu gibi,
yine dizini kırıp, oturacak önüme,
sonra da gözlerimin içine bakacak
biliyorum.

O bir kaç dakika, döndürecek beni çocukluğuma..
o gözler bırak diyecek, bak bana...
Sonra kalpten gülümseyerek, hatırlayacağız
ve oyunlara başlayacağız beraber...

“Bir gün okula giderken,
Her şeye dikkat ederken,
Önce süslü bir hanım
Yürüdü adım adım.
Tralla la tralla la...”

.Brajeshwari /19.04.2010
.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Gunaydinnnnnnnnnnnnnnnnnn diye bagirmak geldi icimden bu sabah sana :) ve bagirdim . eminim ben goslerimi kapatip sana seslenirken senind ekulaklarin cinladi (saat suanda 9:50)
bir haftaya, bir pazartesi gunu isin ilk saatlerine, gunesin kah goz kirptigi kah bulutla oynadigi yeni bir gune inanki daha guzel bir hediye ile baslayamazdim :)senin yazin cok ama cok guzel bir hediye oldu bana :)yasarken yasattigin, hissederken hissettirdigin, gulerken guldurdugun, aglarken aglattigin icin yazilarinda ve bunlari en sen gibi icten paylastigin icin tesekkur ederim...benimde 5 yasinda kizim var. bu hafta sonu aramizda gecen sohbette ona sunu demistim : ''baharcim, cocuklar buyumek, buyukler cocuk olmak istiyor'' oda bana bakip guldu ''bir gun senle bunu konusalim dedim''' kafasini salladi ve yanimdan uzaklasti. harika :)

a.c dedi ki...

İki sene önce bir ilköğretim okulunda çalışıyordum. yazınızı okuyunca gülümseyerek ve duygulanarak o günleri hatırladım, teşekkürler. çok büyük bir nimet, çocuklarla çalışabilmek, çok büyük rahatlık, kendini korumadan özgürce açabilmek, özgürce saçmalamak ve çocuk olmak. boynuma rengarenk ve kocaman bir kalem takardım derse girerken, gözlerini ayıramazlardı... sticker hediye ederdim. sonra liseye geçtim ve bunlar bitti. bazen düşünüyorum sırf mesleki açıdan körelmemek için liseye geçmeme rağmen içimdeki küçük insan köreliyor sanki.
bu güzel yazı için teşekkür ederim... ilham verdi...

beenmaya dedi ki...

samimi ve gerçek olan her şeye öyle çok ihtiyacımız var ki ve de çocuklardan öğreneceğimiz çyle çok şey...

ne mutlu sana pzt. günlerinde sahip oldukların, yaşadıkların ve yaşattıkların için...

afrodelfino dedi ki...

Bayıldım! Yazdıklarına, düşündürdüklerine, hissettirdiklerine... Ama en çok da sonunda bu kadar sevdiğin bir şeyi yapıyor oluşuna ve bunun seni böylesine mutlu etmesine...
Sen mutlu ben daha mutlu tatlım :)

Uma dedi ki...

Aglatti ...

ABİ dedi ki...

eflatun şalvar, pembe bandana, üzerinde spiderman t-shirt :))))
görmek isterdim...

sufi dedi ki...

“Bir gün okula giderken,
Her şeye dikkat ederken,
Önce süslü bir hanım
Yürüdü adım adım.
Tralla la tralla la...”
Bu rondun nasıl söylendiğini ben biliyorum öğretmenimmm!!!Bizim zamanların şarkısı bu.Ben de sınıfınıza gelip uzun uzun gözlerinizden ruhunuzun derinliklerine bakabilirmiyim?
Brajeshwari'm ne güzel bir mesleğin var sana imreniyorum,paylaştıkların için teşekkür ediyorum çünkü torunlarımla oyunlarımda bana yardımcı oluyorsun, kucak dolusu sevgilerimle.Tontini.