(Farklı olduğuna dair, kabul görmek değildi derdi.. Pembe kafalı kadın sadece içindekini söyletti.. Artık inandığını... Tekrar etmemek adına kendini, inandığını yazdı.. Sordu "bu senmisin " diye... Ve yazıyı yazdıkça Burcu'nun burnu da biraz daha uzadı, uzadı...)
*
*
Önce Kırmızı dedi.. Kırmızı giymeye korkar oldum.. Çok yakışıyor olsa da bana.. En son pembe saçlarıyla ortaya çıktı. Hiç mi çirkin olma kaygısı duymaz bu kadın.. Kim ne derse desin, yaşını başını almıştı ama benden fazla bir delilik potansiyeli vardı ve çok fena uçuktu.. Kimlerine göre de o tam bir çakma Madonna.. Yapıştırdık mı etiketi böylece.. Bizden farklı ya içimize alasımız gelmez bizden farklı olanları...Dışlarız çok fena...
Umursamadı..Umursamayacak kadar önemsizdi belki de herkes ve herşey.. O sadece şarkısını yazdı ve dansetti.. Aksak ritm, disco pop parçalarına en saçma sözleriyle bile –vucudunuzu iki yana sallandırdı.. Dımtıs dımtıs.... Bugün arabada onu dinlerken gözlerime güneş girse de inatla, o ritm ile hava karardı -yukarıda disco topu dönmeye başladı..
En rüküş seçilirdi her zaman-şimdi ise saçlarını pembeye boyadı.. Çirkinmiydi.. Hayır özgündü.. İstediği buydu yaptı.. Kimin umrunda ne dendiği...Üstüne giydiği damalı taytını beline kadar çekti.. Kim demiş pamuk prenses gibi lüle saçlarıyla dolaşırsa “ standart” güzel olunurdu.. Ne istiyorsa onu yaptı.. Güzel oydu... Dımtıs dımtıs...
Yan yan yanmam lazım, daha çok yol almam lazım, kendimden caymam lazım dedi.. Kafayı sıyırarak caydı kanımca.. Alt yapısında cayacak potansiyelini de zorlayarak.. Tüm güzellik fenomenlerini alt üst ederek.. Son kasedinde bir parça bile yok “Ohh ne şukela” denebilecek.. Belki henüz alışmadı kulaklarım şarkılara.. Ama dımtıs yetiyor sallanmaya.. Ve çok önemli bir söz söylüyor... ”Pinokyo, ne kadar çok sözün var, o kadar uzun burnun...”
Sözler uçuşur kafanızda, burnumuz uzamaz ama.. Şarkı olmaz bundan dersiniz..Yazı çıkmaz bir türlü... Bazen karşınızdakine kendinizi anlatmaya bile yetersiz kalır cümleler...İnanmazsınız sözlerinizin yeterliliğine... Üç cümle ile şarkı yaparsa bu pembe kafalı -damalı taytlı kadın, sözün az ve özlüğüne mı varırsınız böylece?... Yoksa, sözlerin sayısal çokluğunun değersizliğine mi? Burnumuz kaf dağını aşmışken, ne farkeder ki uzamış uzayacağı kadar...
- Kendinizi, müziğinizi sürekli değiştirerek risk almış olmuyor musunuz? diye sormuşlar ona..
Umursamadı..Umursamayacak kadar önemsizdi belki de herkes ve herşey.. O sadece şarkısını yazdı ve dansetti.. Aksak ritm, disco pop parçalarına en saçma sözleriyle bile –vucudunuzu iki yana sallandırdı.. Dımtıs dımtıs.... Bugün arabada onu dinlerken gözlerime güneş girse de inatla, o ritm ile hava karardı -yukarıda disco topu dönmeye başladı..
En rüküş seçilirdi her zaman-şimdi ise saçlarını pembeye boyadı.. Çirkinmiydi.. Hayır özgündü.. İstediği buydu yaptı.. Kimin umrunda ne dendiği...Üstüne giydiği damalı taytını beline kadar çekti.. Kim demiş pamuk prenses gibi lüle saçlarıyla dolaşırsa “ standart” güzel olunurdu.. Ne istiyorsa onu yaptı.. Güzel oydu... Dımtıs dımtıs...
Yan yan yanmam lazım, daha çok yol almam lazım, kendimden caymam lazım dedi.. Kafayı sıyırarak caydı kanımca.. Alt yapısında cayacak potansiyelini de zorlayarak.. Tüm güzellik fenomenlerini alt üst ederek.. Son kasedinde bir parça bile yok “Ohh ne şukela” denebilecek.. Belki henüz alışmadı kulaklarım şarkılara.. Ama dımtıs yetiyor sallanmaya.. Ve çok önemli bir söz söylüyor... ”Pinokyo, ne kadar çok sözün var, o kadar uzun burnun...”
Sözler uçuşur kafanızda, burnumuz uzamaz ama.. Şarkı olmaz bundan dersiniz..Yazı çıkmaz bir türlü... Bazen karşınızdakine kendinizi anlatmaya bile yetersiz kalır cümleler...İnanmazsınız sözlerinizin yeterliliğine... Üç cümle ile şarkı yaparsa bu pembe kafalı -damalı taytlı kadın, sözün az ve özlüğüne mı varırsınız böylece?... Yoksa, sözlerin sayısal çokluğunun değersizliğine mi? Burnumuz kaf dağını aşmışken, ne farkeder ki uzamış uzayacağı kadar...
- Kendinizi, müziğinizi sürekli değiştirerek risk almış olmuyor musunuz? diye sormuşlar ona..
-Bence kendimi tekrar edersem risk almış olurum .. demiş...
Hepimiz tekrar ederken kendi bildiğimizi–belki de risk bitmiş-uçurumdan atmışızdır kendimizi... Risk hep insanın kendini tekrar etmesi ise, biz tekrar ederek kaçıncı tura dönüyoruz o zaman... Ya da uçurumdan çoktan düşmüşsek, hala bir şans var mıdır bizim için?
Hepimiz tekrar ederken kendi bildiğimizi–belki de risk bitmiş-uçurumdan atmışızdır kendimizi... Risk hep insanın kendini tekrar etmesi ise, biz tekrar ederek kaçıncı tura dönüyoruz o zaman... Ya da uçurumdan çoktan düşmüşsek, hala bir şans var mıdır bizim için?
Çakma Madonnalar var etrafta.. Ve hepimiz kafamızda kurguladığımız “birşey” olma halini, standartlara sokarak yapar haldeyken, bir türlü olmak istediğimiz olamayız ya.. Olma yolunda mutlu da değilizdir bir de.. İçimiz de bağırıyor bir yandan, "bu kim sen misin " diye...
*
Bırakıp, olduğu gibi olmalı.. Saçlar yeşil, tayt damalı... Neden olmasın...
*
O zaman disko topu bizim için döner, şarkı bizim sayemizde var olur, içimizdeki pinokyo tahtadan almaz gücünü, olmak istediği şekliyle varolur, cümleler azalır sonra.... İşte o zaman dımtıs-dımtıs... Aksak adım- iki yana sallanarak ritm tutarız kollar iki yanda dansımız ve keyif aldığımız farklılığımızla....
...
7 yorum:
I truly appreciate it.
ne kötü
kafamda kurguladığım birşey olma hali yok...
aysel gürel olabilmek - yani o düzeyde kendini tanıyıp barışık olabilmek
zor iş
Berrincim
senin kafanda bir tanımının olmamasi iyi birşey aksine..Çünkü sen gerçekten olduğunu yaşayan-olmaya çalışmayan tanıdığım ender insanlardansın...
Ben bayildim bu yaziya.. Bu yaziya secilmis fotograflarin ve resimlerin guzelligine de.. Burada bahsedilen kadin, ustelik bu farkliligi, ornegin cok delikanli diye kacik coraplarla ortalikta dolasan baska farklilardan daha guzel yasiyor.
Sosyal bilinc denen sey ayaklarimizda hep bir pranga ve cok kolay degil cikartip atmak. Ben "delirme " sinirlarim nereye giderdi bilmiyorum bile..
Bu arada Tofu'ya taaaa ne zamandir yazmadiginin farkinda misin?
Aslında,bahsettiğin şarkıcı hakkında bende taraflıydım,ama
geçen günlerde bir televizyon
programında sessiz onu seyrettim.
Kendiyle o kadar barışık ve mutlu
görünüyorduki....
Sonrasında neden tiplerimizi standartlaştırtığımızı düşündüm.
Kim kanıtlıya bilir kızılın,sarının
siyahın pembeden daha güzel olduğunu?
Betül cöbek
sırf farklı olmak adına ise pembe saçlar böyle çakma olur, iğreti durur ve uzaklaştırır beni, ne izlerim ne dinlerim...
ama içindeki farklılıksa dışına yansıyan ışığın ateşböceklerini çekmesi gibi çeker kendine...
tıpkı seni yansıtan güzel yazılarından aldığım gibi keyif alırım :)
sevgilerimle...
Yorum Gönder